Osmanlı Devleti’nin altı asır yaşadığından bahisle, bunun altında yatan sırrın ne olduğu sık sık tartışılır. İlim adamlarına göre bu sır devletin kuruluş temelindeki sağlamlıkta yatmaktadır. Molla Fenari başta olmak üzere, Şeyh Edebali, Davud-ı Kayseri, Hacı Bayram-ı Veli, Molla Gürani gibi ilim ve maneviyat önderlerinin bu temele fikir ve ruh aşılamakla katkıda bulundukları bilinmektedir. Osmanlı’nın manevi dinamiği Kur’an ve sünnettir. Bu manevi önderlerden Molla Fenari, Osmanlı Devleti’nin ilk şeyhülislamıdır. Bu yazımızda dini ve sufi kişiliği şahsında birleştiren Molla Fenari’nin Allah’ın bilgisiyle ilgili görüşlerini anlatmak istedik.
Molla Fenari’ye göre Allah’ın ilmi ezelidir. Allah varlıkların mertebelerindeki mahiyetlerin (esaslarının, vasıflarının, içyüzlerinin) tüm ayrıntılarını huzuri bir ilimle (Allah’ın her şeyi bilmesi, Allah’ın vasıtasız kendi bilgisi) kuşatmıştır ve bilmektedir. Allah’ın zatındaki ve zatında saklı olan her şey Allah’ın bilgisi dâhilindedir, O’na kapalı ve gizli değildir. Molla Fenari, bunu şu misalle izah eder: “Şüphesiz ki bizlerin zatlarındaki vicdani işlerimiz hazırdır. Şu halde her şeyi kuşatan, ilmen bilen Allah için nasıl kendinde bu bilgiler hazır olmasın.”
Buradan da anlaşılacağı gibi, Allah’ın ilmi, husuli bilgi (çalışarak ve tahsil sonucu insanın kazandığı bilgi) sahibi olan insanın bilgisinden farklıdır. Yani insanın bilgisi, önce zihinde oluştuktan sonra ortaya çıkan bir bilgidir. Allah’ın bilgisi ise bunun aksine, vasıtasız şekilde hazır olan bilgidir ki, buna huzuri ilim diyoruz.
Molla Fenari’ye göre varlık âlemindeki mevcudatın (Var olan her şey, kâinat, yaratılmış şeyler) mahiyetlerinin bilgisi ezelidir. Her şeyin mahiyeti Allah’ın zatında bilgi olarak mevcuddur. Allah ü Teala’nın bütün eşyayı bilmesi ezelidir. Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, Allahın ilminin insanın ilminden farkı ezeli ve huzuri bir ilim olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, bir zaman ifadesi olan “gayb” Allah için değil, insan için geçerlidir. Çünkü Allah tüm zamanları bilir ve bilgisiyle kuşatmıştır.
“Allah’ın suretlerin mahallini bilmesi”
Diğer taraftan Molla Fenari Allah’ın ilminin huzuri bir ilim değil de, husuli bir ilim kabul edildiğinde de şöyle bir meselenin ortaya çıkabileceğini söyler ve izah etmeye çalışır: “Eğer Allahın ilmi husuli (meydana gelmek) bir ilim kabul edilirse, Allahın ilminin de eşyanın hudusuyle,(yok iken vücuda gelmek) hadis (sonradan olan şey) olması gerekir. Ancak eşyanın harici vücuddan önce hazır olması söz konusu olamaz. Bilakis bundan önce sırf ma’dumdurlar (yokturlar)
Yine Molla Fenari; “Eğer, Allah’ın eşyayı bilmesi, eşyanın suretlerinin Allah’ın zatında hazır olması şeklinde olursa, buda sıfatların en üstünü, kemalatın en yücesi olan ‘ilminin’ bu suretlerin mahalline (yerine) ihtiyacı olmasını gerektirir buda apaçık bir çelişkilidir.” diyerek Allah’ın ilminin huzuri olması konusunda çıkabilecek şüphelere cevap verir.
Ayrıca “Allah’ın suretlerin mahallini bilmesi” denmesinin de ayrı bir çelişki olacağını ifade eder. Fenari’ye göre o mahallin varlığı, zaman bağlı bir hadislik şeklinde, Allah’ın ilminin hadis olmasını gerektirmez.
Molla Fenari bu şekilde Allah’ın ilminin, ezeli ve huzuri olduğunu belirttikten sonra, Allah’ın ilminin icmali (derli toplu, özet halinde) ve tafsili ( ayrıntılı, geniş açıklamalı) olduğunu kaydeder. Aynı şekilde nasıl Allah’ın kendisi ezeli ise ilminin de ezeli olması gerektiğini savunur. “Çünkü bütün hadiseler Allah açısından zaman ve mekâna bağlı olmaksızın vaki olmuş durumdadır” teziyle destekler.
Molla Fenari, “Allah zamana bağlı olmaksızın ezelidir. Allah’ın ilmide zamana bağlı olmaksızın ezelidir.” diyerek buradaki ezeliyet kavramını zaman mefhumu yüklemeden ifade eder. Yani zamanla ifade edilen ezeliyet kavramının insana ait olduğunu, Allah için geçmiş, gelecek gibi zamana bağlı ifadelerin olmadığını kasteder. Diğer bir ifadeyle, Allah için geçmiş ve gelecek gibi, zamana bağlı ifadeler kabul edilirse Allah zamanla kayıtlanmış olacaktır.
Filozoflar huzuri bilgiyi kabul etmezler
Görüldüğü gibi Molla Fenari Allah’ın ilminin zamana kayıtlı olmayan bir ezeliyet kavramıyla açıklamaktadırlar. Ayrıca eşyanın mahiyetleri de zamana ve mekâna bağlı olmadan bilgi olarak mevcuddur.
Molla Fenari bu şekilde Allah’ın bilgisi meselesine kendisine göre açıklık getirdikten sonra, bazı filozofların huzuri bilgiyi kabul etmemelerinden veya idrak edemediklerinden dolayı, Allah’ın cüziyatı bilmesinin muhal (imkânsız) olduğu görüşüne vardıklarını belirtir.
Molla Fenari “Bir kısım eşyanın Allah Tealaya gizli kalması noksanlığından Allah beri’dir yücedir.” diyerek filozofların düşüncelerini reddeder.
Özetle; Molla Fenari’ye göre Allah’ın ezel sıfatı, bizim zamanımıza göre ezeliyet değil, tüm zamanları içine alacak şekilde bir ezeliyettir. Fenari’ye göre geçmiş ve gelecek Allah katında birdir. Şu halde zaman açısından ilahi bilgide olan mahiyetlerin hadis olması Allah’a nisbetle değil, zamanla mukayyed (sınırlı) insana göredir.
Molla Fenari, bu açıklamadan sonra “Allah’ın külli şeyleri külliyatıyla, cüz’i şeyleri cüz’iyyatıyla kendi sıfatlarına uygun olarak bildiğini” kabul etmektedir.
Mahmut Şevket Serik