Kuyularda ve kuytularda insanın kalesi: Sabır

"Surede “kıssaların en güzeli” olarak takdim edilen Yusuf kıssası ile sabitlenemez ve daima değişkenlik seyredecek dünya hayatında insanın insanla yaşayabileceği tüm imtihanlara örneklik teşkil edecek merhaleler anlatılır." Akile Tekin yazdı.

Kuyularda ve kuytularda insanın kalesi: Sabır

Dünyanın anlamını anlama yetisine sahip olan tek varlıktır insan. İnsanın takdisi ve tesbihi; tefekkür, tevekkül, tahayyül veya hayretinin sonucunda oluşur. İnsanın farkı ve kıymeti bazen kuyuda bazen de kuytuda iken sabırla ortaya çıkar. Kuyuda dertle kuytuda nimetle imtihanı devam etmektedir zira. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın söyleyişiyle “Sabır, insanoğlunun tek kalesidir.”1 Yusuf Suresi’nde kıssaların en güzeli anlatıldığı gibi sabrın da en güzeli tanıtılır. Nasıl mı? Birlikte öğrenelim.

Yusuf Suresi’ni tanıyalım

Mekke’de indirilen, 111 ayet olan Yusuf Suresi, Mushaf’ta on ikinci sırada yer alır. Tüm ayetlerinin toplu hâlde tek seferde nübüvvetin 8-10. yılları arasında nazil olduğu rivayet edilen Yusuf Suresi, Yusuf Peygamberin kıssasını konu edinir.2 Peygamber Efendimizin  Hadis-i Şerifinde ise o şöyle tanıtılır: “Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; İbrahim’in oğlu İshak’ın oğlu Yakub’un oğlu Yusuf’tur.”3

Nakledilen rivayetlerin bir kısmında surenin Mekkeli müşriklerin ya da müşrikleri tahrik eden Yahudi âlimlerinin “İsrailoğulları niçin Mısır’a gitti?” sorusu üzerine nazil olduğu belirtilirken diğer rivayetlerde bu sebebin müminlerin Peygamberimizden  kıssa anlatmasına yönelik talepleri olduğu ifade edilir.4

Surede “kıssaların en güzeli” olarak takdim edilen Yusuf kıssası ile sabitlenemez ve daima değişkenlik seyredecek dünya hayatında insanın insanla yaşayabileceği tüm imtihanlara örneklik teşkil edecek merhaleler anlatılır. Yusuf’un rüyasıyla başlayan sure, yaşadıkları ve yaşayacakları Yusuf Peygamberin kıssasıyla haber verilen Peygamberimize ve müminlere Rabbimizin bir hediyesidir.5 Yusuf Peygamber ömrünün büyük bir yekûnunda yakınında bulunan herkesten gördüğü haksızlıklara, zahirî ve manevî vurgunlara, yaşadığı tüm zorluklara rağmen Allah’ın inayetiyle ulaştırıldığı ilâhî ve dünyevî makama liyakatini “Müslüman olarak can verebilme ve salihlere katılabilme” niyazıyla gösterir.6 Müminlerden ise yaşayacakları iyi ya da kötü her durumda kendilerini Yusuf’ça konumlandırmaları istenir.

Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Sûresi bağlamında “sabr-ı cemil” kavramı

Kur’an’da peygamberlerin Rabbimiz tarafından övülen vasıflarından birisi sabırdır. Yusuf Suresi’nde ise sabrın farklı nitelikleri öne çıkar. Kur’an-ı Kerim’de üç kez zikrolunan “sabr-ı cemil” ifadesi, nüzul bakımından -tespit edilebilen kadarıyla- öncelikle Peygamber Efendimize hitaben yer alır. Mearic Suresi 5. ayette Rabbimiz, “(Habibim) Sen (şimdilik) güzel bir sabır ile katlan.”7 buyurur. Bu hitaba ilaveten Yusuf Suresi’nde iki kez daha zikredilen ifadenin bu suredeki muhatabı ise Yusuf’un yakınında olup zarar görmediği tek insan olan babası Yakup Peygamber’dir.

Surenin 18. ayetinde Yakup Peygamber, Yusuf’u kuyuya attıkları hâlde hakikati gizleyip onun kanlı gömleğini kendisine getiren Yusuf’un da kardeşleri olan çocuklarına, söylediklerinin doğru olmadığını, nefislerinin onlara bu yaptırdıklarından dolayı kendisine düşenin güzel bir sabır olduğunu ifade etmiştir. Surenin 93. ayetine gelindiğinde yine Yakup  oğlu Bünyamin’in alıkonulduğunu haber veren çocuklarına, bu sefer doğru söyledikleri hâlde aynı ifadelerle mukabelede bulunmakta ve yine kendisine düşenin güzel bir sabır olduğunu ifade etmektedir.

Sözlükte engellemek, hapsetmek anlamındaki sabır, “nefsi telaştan, dili şikâyetten, organları çirkin davranışlardan koruma, nimet hâliyle mihnet hâli arasında fark gözetmeyip her iki durumda sükûnetini muhafaza etme, Allah’tan başkasına şikâyette bulunmama” şeklinde tarif edilmiştir.8 İmam Gazalî, İbni Abbas’tan naklen Kur’an’da sabrın üç şekilde zikredildiğini beyan ederek bunların “Allah’ın emrettiği farzları eda etmede gösterilen sabır, Allah’ın yasakladığı haramlardan sakınmada gösterilen sabır, musibetin ilk anında gösterilen sabır” olduğunu ifade etmiştir.9

Hasan-ı Basrî’den rivayet edildiğine göre Peygamberimize sabr-ı cemil ifadesi hakkında sorulunca “Bu kendisinde hiçbir şikâyet ve sızlanma bulunmayan bir sabırdır. Kişi şikâyet edip bunu yayarsa sabretmiş olmaz.” buyurmuştur. Sabır ile sabr-ı cemil arasındaki fark, Allah’tan gelen ile kuldan gelene sabır noktasında ortaya çıkar. Allah’ın kaza ve kaderine karşı sabır vaciptir/zorunludur; hâlbuki zalimlerin yaptıklarına sabretmek değil, zararı başkalarına dokunduğu takdirde zulmü ortadan kaldırmak vaciptir. Burada Yakup Peygamber kendi çocuklarının yaptıkları karşısında hüznünü ve şikâyetini yalnızca Allah’a arz etmekle yetinerek10 sabr-ı cemil göstermiştir. Yusuf’a  yapılan zulme sessiz kalması ise Allah’ın ona öğreteceklerinin vahiyle kendisine bildirilmiş olmasındandır.11

Mânâsı açısından Yusuf Suresi 90. Ayet-i Kerime

Yusuf Suresi’nde sabır yalnızca Yakup Peygamberle anılmaz. Surenin lafızlarında sabır yalnızca üç kez dile getirilmiş olsa da sure sabrın pek çok veçhesini içerir. Surenin 90. ayetinde sabrını son ana kadar dile dahi getirmeyen Yusuf’un dilinden şu ifadeler dökülür: “‘A, sen, sen, sahi Yusuf musun?’ dediler. O da: ‘Ben’ dedi, ‘Yusuf’um. Bu da kardeşim. Allah bize (selamet ve kerametle) lütfetti. Zira hakikat şudur ki: Kim (Allah’tan) korkar, (belalara) katlanırsa herhâlde Allah iyi hareket edenlerin mükâfatını zayi etmez.’”12

Surede Yusuf  sabrı takvayla birlikte ancak takvayı önceleyerek dile getirir. Buradan sure bağlamında anlaşılabilecek olan, kişinin takvayla bezenmedikçe sabırla kuşanamayacağıdır. Kur’an’da sabır ve takvanın birlikte zikredilip sabrın öncelendiği ayetler de vardır.13 Bu durumda ise sabırla takvanın hakikatine ulaşılacağı düşünülebilir. Sabır ve takva arasındaki ilişkinin birbirini tamamlayıcı olduğu, biri olmadan diğerinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla ikisi arasında öncelik ve sonralık kastedilmediği de anlaşılabilir.

Takva kelimesinin sözlük anlamı korunma, sakınma, çekinmedir. Kur’an’da 285 kez çeşitli türevleriyle zikrolunan takva, sabır gibi peygamberlerin ortak çağrılarından biri olup Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma anlamındadır.14 Burada dikkat çekilmek istenen husus, takvanın yalnızca dinin daha güzel yaşanma çabasından oluşan elit bir dindarlık niteliği değil, Kur’an’da Rabbimiz tarafından tüm müminlerden beklenen bir davranış tarzı olarak zikrolunduğudur. Sabır ve takvanın birlikte zikredilişi ile nimet veya imtihanlar karşısında takınılması gereken mümin tavrının temeli, Allah’a dayanma ve Allah dışındakilerden kalbi koruma esaslarından oluşturulmuştur.

Kılavuzun sabır olsun

Yol bilmeyene yol öğretene rehber, kılavuz denir. Müminin her hususta kılavuzu Kur’an ve Peygamberimizdir . Mevlanâ ise bir de sabrın kılavuzluğunu tavsiye eder bizlere: “Sabrın kılavuzluğu sana kanat olursa can arş ile kürsünün zirvesine çıkar. İşte bak, sabrı Burak olup Mustafa’yı  gök katmanlarının üstüne götürdü.”15

Akile Tekin

Kaynakça:

1 Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergâh Yayınları, s. 294, İstanbul

2 Bekir Topaloğlu, “Yusuf Suresi”, TDV İslâm Ansiklopedisi

3 Buharî, “Enbiya”, 19

4 Fahreddin er-Râzî, et-Tefsîru’l Kebir Mefatihu’l Gayb, Dâru İhyâi’t Türâsi’l Arabi, Beyrut, 1990

5 Yusuf Suresi, 4, 101-111

6 Yusuf Suresi, 1-101

7 Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 15. Baskı, 3: 1089, Elif Ofset, İstanbul, 1410/1990

8 Mustafa Çağrıcı, “Sabır”, TDV İslâm Ansiklopedisi

9 Gazalî, İhyâ, 4: 72

10 Yusuf Suresi, 86

11 Râzî, et-Tefsiru’l Kebir

12 Çantay, Kur’ân-ı Hakîm, 1: 362

13 Al-i İmran Suresi, 120, 186

14 Süleyman Uludağ, “Takva”, TDV İslâm Ansiklopedisi

15 Mevlanâ, Mesnevî, 3979-3980. beyitler

YORUM EKLE

banner36