İnşirah nerede?

Peygamber Efendimiz, “Gerçek sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır.” buyurmuştur. Rumeysa İnan yazdı.

İnşirah nerede?

Çabayla, gayretle, en önemlisi de dua ile.

Dâr-ı imtihandır bu dünya. Kendisi de içindekiler de kalıcı değildir. Burada yaşanan sorunların da kalıcılığı yoktur. Her beşer sorumludur imtihandan, üsve-i hasene olan peygamberler de dâhil. Sözlerin en güzelinin sahibi olan Allah Teâlâ, bizi başıboş bırakmadığı gibi yardımsız da bırakmamıştır. Kur’an-ı Kerim’i bize kaynak, rehber olarak göndermiştir. Bu dünyada her insan kadar dert olduğu gibi her insanın da muhtelif dertleri, imtihanları vardır. Hepsi için tek merci, Halîk’ımız olan Allah Teâlâ’dır.

İnsanın varoluşsal özelliklerinden biri, toplum içerisinde yaşama ve birçok insan ile muhatap olma zorunluluğudur. Diğer insanlarla nasıl konuşacağımız, hangi üslubu kullanacağımız, hangi konular hakkında iletişime geçeceğimiz, kendimize ve çevremize hangi sınırları çizeceğimiz gibi pek çok konu zaman içerisinde insanın olmazsa olmaz meselesi hâline gelmiştir. Sözümüze dikkat etmemiz ne kadar gerekliyse kimle konuştuğumuzun bilincinde olmak da o kadar mühimdir. Mevlanâ, “Sen ne söylersen söyle. Söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.” demiştir.  Biz, yeryüzündeki halifeler olarak sözümüzü seçmeli, Hakk’ın rızasına uydurmalı, hak yola davetkâr olmalıyız. Bu meşakkatli yolculukta yoldaşın da iyi seçilmesi gerekir. Bizim bu yoldaki en büyük yoldaşımız, dualarımıza icabet eden Rabbimizdir. Bizi yarensiz bırakmamış, peygamberlerini refik edinmemiz için göndermiştir.

Allah Teâlâ Kuran’da yer verdiği kıssalarda peygamberlerin yaşadığı imtihanlara değinir. Kıssaların her biri, bizler için ayrı hikmetler taşır. İnsanlardan, iletişimden, sözün tesirinden, gönül ferahlığı istemekten bahsettiğimizde ise aklımıza misal olarak Musa  gelir.

Musa Peygamber henüz yeni doğmuş kundakta bir bebek iken kendini ilâh sanmaya başlayan firavun, rüyası sonucunda şehrindeki erkek çocuklarını öldürmeye karar vermişti. Musa’nın annesi, kendine ilham olunması üzerine oğlunu Nil Nehri’nin sularına bıraktı. Bebeği bulan ise firavunun eşi Asiye annemizdi. Firavun, ileride sarayında tebliğ yapacağını bilmeden, rüyanın müsebbibi olan kişinin o olduğunu idrak edemeden bebeği alıp büyüttü.1 Günlerden bir gün Musa  şehirde kavga etmiş ve o kavgada biri vefat etmişti. Bunun üzerine Musa korkmuş ve şehirden ayrılarak Medyen’e gitmiş, kendine ayrı bir hayat kurmuştu. Orada evlenip çocukları olduktan sonra Mısır’a, evine geri dönmek istemişti. Yolda “Kelimullah” sıfatının sahibi olmuş, Rabbiyle muhatap olarak peygamberlik göreviyle emrolunmuştu. Aldığı ilk emirlerin içinde firavuna tebliğde bulunması, halkını onun zulmünden kurtarması vardı. Ancak bu durum Musa’yı  telaşlandırmıştı.

Musa  firavunun yanına gitmeden, “Rabbim, dedi, ‘Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.’” diye dua etti. Bu sözler ruhî bir cenderedeyken onun ağzından çıktı. Bir yandan Allah Teâlâ’nın emrini yerine getirmesi gerekiyor bir yandan da halkıyla ilgili endişeler taşıyordu. Bu fikir kalabalığından gönlü daraldı, ancak sığınması gereken limanı elbette biliyordu. Rabbine yöneldi, O’na yalvardı. Allah Teâlâ da Musa’nın  duasına icabet etti.2

Peygamber Efendimiz, “Gerçek sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır.”3 buyurmuştur. İmtihan anında dua edebilmek, telaşa düşmeden kimin kapısına gideceğimizi hatırlamak da sabrın en güzel tezahürlerinden biridir. İşte Musa Peygamber de çok zor olmasına rağmen korkmadan, kaçmadan kendinden istenen vazifeyi yapmayı kabul etmiş, bu vazifeyi ona verenden vazifeyi kolaylaştırmasını talep etmiştir. Bizler imtihanlarımızla boğuşurken çoğu zaman asıl yardımın o imtihanı bize verenden geleceğini göz ardı edebiliyoruz. Hâlbuki imtihanı en iyi bilen, cevabı da en iyi bilen taraf olmalıdır. İnsan olarak bu dünyadaki aslî imtihanımızın insanlarla olduğunu aklımızdan çıkarmamalı, bu imtihanı kolay kılan yolun da iletişimden geçtiğini unutmamalıyız.

Rumeysa İnan

Dipnot:

1 Kasas Suresi, 7-9; Ta-Ha Suresi, 38-39

2 Ta-Ha Suresi, 36

3 Buharî, “Cenaiz”, 31

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turgut Akça
Turgut Akça - 2 yıl Önce

Kaleminize bereket...