Hz. İsmail Hakkı Bursevî, Risale-i Hüseyniyye isimli eserinde, Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın (sas) muhterem, mükerrem ve muazzez torunu Hazreti Hüseyin Efendimiz’i çeşitli vechelerden anlatıyor. Bursevî Hazretlerinin, Şehid-i Kerbelâ Hazreti Hüseyin Efendimizi çeşitli vechelerden ele alışına bir örnek de Hz. Hüseyin Efendimiz’in ism-i şerifindeki harflerin ve hecelerin işaret ettiği manalara yaptığı yolculuk.
Hz. Hüseyn Efendimizin ismini, dedesi Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam verir. O'na ise bu güzel isim Allah tarafından Cebrail'le gönderilir. Hazreti Fatıma Annemizden olan çocuklarına isim verme esnasında yaşadıklarını Hazreti Ali Efendimiz şöyle anlatır:
"Ben harbi, darbı sever bir adamdım, Hasan doğduğu zaman ona Harb ismini koymuştum. Resûlullah Aleyhisselâm geldi, 'Gösteriniz oğlumu bana, ne isim koydunuz ona?' diye buyurdu. 'Harb ismini koydum' dedim. 'Hayır, o Hasan'dır' buyurdu. Hüseyin doğduğu zaman da ona Harb ismini koymuştum. Resûlullah Aleyhisselâm geldi, 'Gösteriniz oğlumu bana, ne isim koydunuz ona?' diye buyurdu. 'Harb ismini koydum' dedim. 'Hayır, o Hüseyin'dir' buyurdu. Üçüncü oğlan doğduğu zaman yine ona Harb ismini koymuştum. Resûlullah Aleyhisselâm geldi, 'Gösteriniz oğlumu bana, ne isim koydunuz ona?' diye buyurdu. 'Harb ismini koydum' dedim. 'Hayır, o Muhassin'dir' buyurdu.
Sonra da 'Ben bunlara Hârun Aleyhisselâm'ın oğulları Şebber, Şebbir ve Müşebbir'in isimlerini koydum' buyurdu. Rivayete göre Peygamberimizin her üç torununun doğumunda Cebrail gelip onlara koyacağı ismi Peygamberimize bildirmişti. Nitekim Hz. Hüseyin doğduğu zaman Cebrail gelip 'Yâ Muhammed, Rabbin sana selam söylüyor, oğluna Hârun'un oğlunun ismini koy, diyor.' dedi. Peygamberimiz, 'Ey Cebrâil, Hârun'un oğlunun ismi nedir?' diye sordu. Cebrâil, 'Şebbir' dedi. Peygamberimiz, 'Benim dilim Arapça' dedi. Cebrâil, 'Öyleyse bunun Arapça karşılığı olan Hüseyin ismini koy' dedi."
“Hüseyin” ismi üzerine misalsiz bir okuma
Bu rivayetten anlaşıldığı üzere, Hazreti Ali Efendimiz ve Hazreti Fatıma Annemiz'den doğan torunlarına verilen isimler Allah tarafından Cebrail aracılığıyla Sevgili Peygamberimiz Aleyhisselama bildirilmiş.
İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri, ‘Hüseyn’ kelimesinin başındaki "hâ" harfinin "hîta"ya yani "muhâfaza ve gözetime" işaret ettiğine değinirken, bu görüşüne Peygamberimizin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında "ikisi dahi bendendir" buyurduklarını şahid getiriyor.
Hz. İsmail Hakkı Bursevi'ye göre Hüseyn kelimesinin başındaki "hâ" harfi ise Hakk'a işarettir. Çünki her iki kelime de ha harfi ile başlamaktadır. Dolayısıyla Hz. Hüseyin Hak üzerine sâbit-kadem olmuş yani Hak üzere hükmetmiştir. Yine Hüseyn kelimesinin başındaki "hâ" harfi Allah'ın sıfatlarından ve esmâü'l-hüsnâdan olan Hayy ismine işarettir ve kelimenin başındaki "hâ" harfi ebced hesabına göre 8'dir. Bu da sekiz cennete işarettir.
Osmanlı aydınının en belirgin özelliği
Osmanlı'da verilen eser bakımından en velûd mutasavvıflardan biri olan İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri, hem medrese, hem de tekke terbiyesinden geçmiş bir zat-ı âli kadrdir. Osmanlı münevverlerinin en belirgin özelliklerinden olan, Hazreti Peygamber'in hayatını çok iyi bilme, iyi bir Kur'an-ı Kerim bilgisi, mantık ve etimolojideki yetkinlikleri, İsmail Hakkı Bursevî'de de görülmektedir.
Sevgili Peygamberimizin kendisine ve yakınlarına büyük bir muhabbeti vardır. Hazreti Hüseyin Efendimiz hakkında müstakil bir risale yazmış olması ve daha önce örneğine pek rastlanmayan bir vechesini ele alması bunun şahitlerinden biridir.
Seyyidin bir manası da insan-ı kâmil
İsmail Hakkı Bursevî hazretleri, 'Hüseyn' kelimesinin ikinci harfi olan 'sîn'e geçer. Bu harfin "seyyid" kelimesine işaret olduğunu ifade eden Bursevî (k.s), seyyid'in hem Hz. Hüseyin'in sıfatı olduğunu, hem de insan-ı kâmil manasına geldiğini vurgular.
Bununla birlikte "Hüseyn" kelimesinin ikinci harfi olan "sîn"in selâmet-i sadr'a işaret ettiğini belirten Bursevî Hazretleri, selâmet-i sadr sahibi olanlarınsa cennete girecek kişiler olduğunu söyler. Yine bu 'sin' harfi Sidretü'l-müntehâ'ya işarettir.
İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri "Hüseyn" kelimesinin üçüncü harfi olan 'yâ'nın "Ya‘lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm" (O kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir.) ayetinin sırrına işaret ettiğini haber veriyor Hüseyniyye risalesinde.
Modern olma, ebcede hoş nazar kıl
Ve son olarak "Hüseyn" kelimesinin dördüncü harfi olan 'nûn'un ebced değerinin 50 ve bunun da miraç gününün icmâli olduğunu söyler Bursevî Hazretleri. Burada bir hatırlatma yapmak gerekir ki o da şudur: Ebced bir ilimdir. Nice İslam âlimleri bu yöntemi kullanarak çeşitli konular hakkında ipuçları yakalamışlardır. Yakın zamanlarda ebcede başvuran âlimlerden biri de Said Nursî'dir. Bu konuda modernist bir zihinle yorumda bulunmamak lazım. Malum olduğu üzere modern kafa, anlayamadığını reddeder.
İsmail Hakkı Bursevî Hazretlerinin Hz. Hüseyin Efendimiz'in ism-i şerifi üzerinde yaptığı anlam kazısına dönersek, müellif hazretleri; 'Hüseyn' isminin dört harften meydana geldiğini, bunun da "evvel, âhir, zâhir, bâtın”a işaret ettiğini, bunun yanısıra bu dört harfin Allah'ın sıfatları olan "hayat, ilim, irade ve kudret"e ve yine bu dört harfte anâsır-ı erba‘a, hava, su, toprak ve ateşe telmih olduğunu söyler.
Dört harfin dört manası
Bursevî Hazretleri son olarak 'Hüseyn' isminin dört harften meydana geldiğini, bunun da insan vücudunun temeli sayılan ahlât-ı erba‘aya işaret ettiğini ifade eder. O dört şunlardır: Dem, balgam, safrâ, sevdâ.
'Hüseyn' kelimesinde toplam üç noktanın varlığından haber veren İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri bunların ta‘ayyünât-ı selâseye yani; ta‘ayyün-i zâtî, ta‘ayyün-i sıfâtî, ta‘ayyün-i ef‘âlî'ye işaret olduğunu söyler. Ta‘ayyün, görünme, ortaya çıkma demektir.
Dünyaya ve öteye açık olmanın adı
'Hüseyn' kelimesin tashîf olunması yani sin harfinin şeddeli okunması durumda kelimenin iki his manasına gelen 'Hisseyn' olacağını söyleyen İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri, insanda makbul ve önemli olan iki hissin, hiss-i sem‘ ve hiss-i basar yani görme ve duyma hisleri olduğuna değinerek, Hz. Hüseyin Efendimizin hissi hem dünyaya hem de ötelere açık bir şahs-ı manevi olduğunu vurgular.
Hz. İsmail Hakkı Bursevî'nin Risale-i Hüseyniyye'si, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen Uluslararası Kerbelâ Sempozyumunun bildirilerinden oluşan ve üç cilt halinde yayınlanan Çeşitli Yönlerden Kerbelâ isimli kitabın ikinci cildinde bulunuyor.
Kitabın ikinci cildi için link: //www.cumhuriyet.edu.tr/userfiles/Kerbela2.cilt.pdf
Ahmed Sadreddin yazdı
Çok güzel bir yazı olmuş