Güzellik şifadır

"Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden biri de “el-Cemîl”dir. O, güzeldir. Yalnız ve mutlak güzellik, ezelde ve ebedde yalnız O’na aittir. O’nun yarattığı tüm varlıklar el-Cemîl isminden tecelli taşır." Hüma Dergisi'nden Songül Anük yazdı.

Güzellik şifadır

Mümin o dur ki aynalara yansıyan gölgelerden geçerek hakikate ulaşmaya çalışır, çevresindeki varlıklardan hareketle tüm mahlûkatı bir var edenin olduğunu bilir. Kendisini var eden o Yüceler Yücesi Zat’ı her şeyden çok sevmenin ve kendisini de O’na sevdirmenin gayesini taşır. Emredilenleri bu nedenle yapar, nehy edilenlerden bu nedenle uzak durur. Mümin bu yüzden Allah Teâlâ’nın sevdiklerini sever, sevmediklerinden buğz eder. Onun güzellik algısını şekillendiren yegâne mottosu “bir işin Allah katında güzel olup olmaması”dır.

Kâinattaki tecelliler

Kâinatta zerreden küreye yer alan mahlûkatın tümünde, Allah Teâlâ’nın yüce ve güzel isimlerinin yansıması gizlidir. Gökte uçan kuştan denizde yüzen balığa, aynı toprağa atıldığı hâlde renk renk çiçekler veya farklı ağaçlar çıkaran tohuma, Güneş’i ve Ay’ı bünyesinde kaydırmadan barındıran semaya kadar her şeyde bu güzel isimlerin tecellisi vardır. Örneğin, insanın diğer varlıklardan üstün kılınması, ona şefkatli bir mürebbî olarak annenin bahşedilmesi şüphesiz ki Allah Teâlâ’nın “Rahman” isminin tecellisidir. Yine tüm insanlığı karanlıklardan aydınlığa davet edecek, dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarlarını insanlığa öğretecek en büyük şefaatçi olarak Fahr-i Kâinat Efendimizin  insanlık âlemine gönderilmesi de Rahman olan Rabbimizin kâinata yansıyan en büyük rahmet tecellisi olarak görülmelidir.  Bunun yanında insanların birbirlerine karşı dayanışma içinde olmaları, anne-babaların çocuklarına, çocukların anne-babalarına, insanların birbirlerine merhametle muameleleri Allah Teâlâ’nın bir başka ismi olan “Rahim” isminin tecellilerindendir. Allah Teâlâ’nın hastalara şifa, açlara rızık vermesinde ve sayılamayacak pek çok nimeti ikram etmesinde Kerîm ve Rezzâk isimlerinin, kâinatı muhteşem bir düzen ve hiç durmadan çalışan bir fabrika olarak idare etmesinde Hakîm ve Kuddûs isimlerinin, her şeyi bir ölçü içerisinde var etmiş olmasında ise Adl İsm-i Celile’sinin yansımaları bulunmaktadır.

Allah güzeldir

Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden biri de “el-Cemîl”dir. O, güzeldir. Yalnız ve mutlak güzellik, ezelde ve ebedde yalnız O’na aittir. O’nun yarattığı tüm varlıklar el-Cemîl isminden tecelli taşır. Bu nedenle var ettiği her şey güzeldir. Binlerce rengin binlerce tona ayrılmasında, farklılıkların bir bütün içerisinde muhteşem bir uyum yakalamasında, parçalardan bütünlerin oluşmasında ve tüm bunların kendi içerisinde ihtişam yakalamasında güzeller güzeli Rabbimizin Cemâl ve Kemâl sıfatlarından izler yer alır.

Güzeldeki ölçü

Müminin hayatında her şeyin bir ölçüsü, her hâlin bir tanımı vardır. Çünkü Allah Teâlâ kullarını başıboş yaratmadığı gibi onları başıboş da bırakmamıştır. Kullarına neyi yapmaları ve neyi yapmamaları gerektiğini öğrettiği gibi neyi sevmeleri ve neyi sevmemeleri gerektiğini de öğretmiştir. Örneğin, toplum düzeni içerisinde aile birlikteliğinin önemine vurgular yapılmış ve ayrılığa mecbur kalınmadıkça bu birlikteliği devam ettirmenin önemine işaret edilerek, bu birlikteliğin sona erdirilmesi manasını taşıyan “Talak” yani “Boşanma” eylemi Allah Teâlâ’nın sevmediği bir helal olarak nitelendirilmiştir. Bu nedenle boşanma durumu mümin bir toplum içerisinde güzel olmayan, sevilmeyen bir eylem olarak yer etmiştir. Diğer bir açıdan dışarıdan bakıldığında kötü ve ağır bir eylem olan “Kıtâl” yani “Savaşma” eylemi Allah rızası doğrultusunda yapıldığı takdirde Allah Teâlâ’nın en sevdiği, en kıymet verdiği ve en güzel amellerden biri olarak nitelendirilmiştir. Kısacası mümin kulun hayatında güzelin ölçüsü, Allah Teâlâ’nın o durumu iyi ve güzel görüp görmemesiyle belirlenir.

Surette ve sîrette güzellik

İnsan çift taraflı penceresi olan bir varlıktır. Bu pencerenin bir yüzü içeri, bir yüzü dışarı açılır. Güzellik ise her iki yöne de yansıması gereken bir değerdir. O nedenledir ki mümin, zahirî ve batınî güzelliği aynı anda ve aynı derecede önemser. İkisine de gereken ihtimamı göstererek Allah Teâlâ’nın Cemâl ve Kemâl sıfatlarından üzerine düşen payı almanın, bu payı çoğaltmanın gayesinde olur. Mümin bir kul, Allah Teâlâ infak edenleri sevdiği için infak eder. Tevbe edenleri sevdiği için dilinden istiğfarı düşürmez. Kendisini zikredenleri çok sevdiği için mümin kulun uyumasından uyanmasına, oturmasından kalkmasına, yolda yürümesinden evde yemek yemesine kadar her işinde zikir yer alır. Allah Teâlâ sabredenleri sevdiği için mümin hayatının her alanında sabrı kuşanmanın, onu zırh olarak gönlüne giydirmenin, tevekkülü azık edinmenin yollarını arar. Mümin kul, Allah Teâlâ’nın sevdiği değerlere yine O’nun tarafından sevilmek için sıkı sıkıya yapışır.

Mümin sadece sîreten güzel olmakla da yetinmez. Sûreten de güzel görünmenin derdinde olur. Oturup kalkmasından, giydiği kıyafete hatta yolda yürüdüğü ayakkabısına kadar güzel olanın, güzeli giyip kuşanmanın gayretiyle yaşar. İşlerinde ve davranışlarında edepli ve güzel olanı tercih eder. Allah Teâlâ temizlenenleri sevdiği için sûretini de güzel tutmanın girişimlerinde geri durmaz. Kılık kıyafetinde dahi insicamı gözetir. Nitekim Abdullah b. Mes’ud’dan  nakledildiğine göre Fahr-i Kâinat Efendimiz  şöyle buyurmuştur: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” Bu söz üzerine o güzîn ashabından bir adam, “İnsan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır!” deyince Resulullah , “Şüphesiz ki Allah Teâlâ güzeldir. Güzelliği sever. Kibir ise hakikati inkâr etmek ve insanları küçümsemektir.”1 buyurur. Buradan da anlaşılmaktadır ki kalpteki kibrin atılarak insanın batınına açılan pencerenin temizliği kadar, insanın üstüne başına giydiği elbisesinin ve ayakkabısının, yani kişinin zahirine açılan kanadının da güzel olması gerekir. Zira “Allah Teâlâ verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.”2

Güzellik şifadır

Güzelin -hakîkî manada- idrakinde olan bir kişi o güzelliği kötü göremez ve bir başka nesneye zarar veremez. Söz gelimi bir çiçeğin güzelliğini hisseden kimse onu koparmaya kıyamaz, bir hayvanın güzelliğini anlayan kişi ona eziyet edemez, insanın güzelliğini kavrayan onu incitemez. Çünkü güzellikte insanın ruhuna şifa olan bir taraf vardır. Her güzelde Sonsuz Güzel’den alınan bir işaret bulunur. Bu farkında oluş hâli insanı her daim iyi ve adil olana yönlendirir. Çünkü insan bilir ki güzellik, ahlâkı besler. Allah Teâlâ da ahlâklı kullarını sever. Mümin bir kul da Allah Teâlâ’nın sevdiği her şeyi sever.

Songül Anük

Kaynak: Hüma Dergisi, Sayı:17

Dipnot:

1 Müslim, “İman”, 147

2 Tirmizî, “Edeb”, 54

YORUM EKLE

banner36