Biliriz ki hadis-i şerifte Resulullah (SAV) fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınır. Hadis-i şerifi anlar ve iman ederiz de aradaki problem, fayda vermeyen ilim konusunun tanımında farklı yerlere bakıyor olmamızdır. Çünkü “fayda” kelimesinden her birimizin anladığı diğerine göre farklı olacağı için faydalı ve faydasız kavramını da karıştıracağız. “Bana göre...” anlayışı bolca yer bulacak.
Bu tartışma ve ayrışmanın beraberinde bizim Anadolu irfanı; “En kötü sanat davulculuktur. Onu da öğrenip unutmak lazım” der. Hayatta yapmayacağınız bir kısım mesleklere ait küçük bilgilere sahip olmak kötü değildir. Ya hayatın bir yerinde ucundan da olsa yapmak zorunda kalırsınız ya da bu meslek erbabı tarafından kandırılmamış olursunuz. Öyleyse yaşadığınız çağ ve dünyada sizin uğraşınız dışındaki başka mesleklere ait küçük malumatlar faydasız bilgiden sayılmaz.
Eğer maksadım anlaşılamamışsa bir rivayeti örnek versem kendimi daha iyi anlatabilirim belki... Adamın biri Süleyman’a (AS) gelir ve hayvanların dilini öğrenmesi için kendisine yardımcı olmasını ister. Hz. Süleyman adama “bunun kendisi için faydalı olmayacağını, bu bilginin bir kısım mahsurlu taraflarının olabileceğini” söyler. Adamı ikna etmek istese de adam bir türlü bunu kabullenemez. Her defasında ısrar eder.
Nihayet Süleyman (AS) ona hayvanların dilini öğretir. Adam büyük bir memnuniyetle eve gider. Bakar ki kedi ile köpek kendi aralarında konuşuyorlar. “Yarın bizim ev sahibinin horozu ölecek ondan karnımızı doyuracağız” derler. Adam hemen ölmeden horozu keser ve böyle bir zarardan kurtulduğu için çok mutlu olur. İkinci gün konuşmayı dinlemeye devam eder. “Dün horozu kaçırdık. Ev sahibi hızlı davrandı. Ama sıra koyuna geldi. Yarın o ölecek” derler. Tabii koyun da ölmeden önce kesilir /satılır. Sonraki günlerde sırasıyla inek, at derken bir gün “Yarın bizim ev sahibi ölecek. Onun için ziyafetler verilecek. Buradan da bize bir şeyler kalacak” derler. Bundan önceki her kaybı erken haber alan ve bundan kurtulan adam bu sefer şok bir haber almıştır. Gerçi ilk günlerde Süleyman’ın (AS) öğretmek istememesi üzerine epeyce de yorum yapmıştır.
Duyduğu son haber karşısında şaşkına döner ve hemen Süleyman’a (AS) koşar. Durumu anlatır. Süleyman (AS) kafasını sallar ve “eğer ilk gün sabretseydin horozun ölümüyle başındaki bir belayı savacaktın. Ama sen hep bu belaları kendi mantığınla savuşturdun. Gittikçe bela büyüdü lakin sen bunu anlayamadın. Nihayet iş gelip sana dayandı. Yapacağın bir şey kalmadı” der. Adam korkudan o gün mü ölmüştür, ertesi güne kalmış mıdır, bunu bilemem.
Yaşadığımız bugünlerde biz çağdaş denekler, çokça bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Her gün binlerce bilgi beynimize doluyor. Onlara büyük bir memnuniyetle kapıları açıyoruz. Hatta bunları bilmemeyi de ayıp sayıyoruz. Yıllar önce yurt dışına görevli gidebilmek için bir sınava girmiştim. “Bilmem kaç yılında Antalya’da yapılan halter şampiyonasında şu kadar kilo kaldırarak dünya ikincisi olan bayan haltercimizin adını” bilememiş ve sınavı da kazanamamıştım.
Dünyanın bir yerinde savaş var. Kaç tane yük gemisi nerede mahsur kaldı, hangi ülkeden diğerine giden uçak ya da filoların gidip gidemediği, nerede ne kadar yağ ve şekerin kaldığına dair birçok bilgiler sürekli bize ulaşıyor. Bilgi bir güçtür. Kaynağının neyi amaçladığı o an çok da gündeme gelemiyor. Bilgiler, bir beyne ulaşmakla kalmaz. Sizi bir şeyler yapmanız için dürtükler. Haber an itibariyle en uygun kaynaktan iletilince, ilgili muhataplar hemen harekete geçmiş olurlar. Evine bir teneke fazla yağ almayı bir kazanç olarak gören, yarını ve hazırlığı sadece yağlamaktan ibaret sanan bir toplum için ne güzel bir dua; “faydasız ilimden sana sığınırım.”
Paylaşmak ve diğerkâmlıkla ilgili daha faydalı bilgiler vardır mesela... Birkaç aylık bir borçlanmayla alışveriş yapan bir sahabeye Allah’ın Habibi (SAV); “Demek o zamana kadar yaşayacağına dair bir garantin var ha!” diye hem şaşkınlığını hem de latif uyarısını faydalı bilgi olarak kaydetmiş olsaydık daha çok işimize yarardı sanırım.
Ölümlü bir dünyada bir Müslüman için korkulara esir olmamak çok önemli bir kıstas olmalı. Aksi hâlde korkunun fısıldadığı bilgilerin yararlı mı zararlı mı olduğunu ayırt etmek zor olur. Sonra mı? Sonra gülünç bir duruma düşmek işten bile değil...
Kazandık dediğimiz şeylerin kaybına üzülmek ne de zor olur...
Haşim Akın