Darüşşafaka Lisesi'nden kimler gelmiş geçmiş?

Darüşşafaka Lisesi milletin yetimlerinin ahlakına çok önem verirmiş. Okulun öğrencilerinin ahlakı bozulmasın diye köprüden öteye geçmeleri yasaklanmış.

Darüşşafaka Lisesi'nden kimler gelmiş geçmiş?

Çocukluğumdan üniversite yıllarıma, hatta evlenip Edirnekapı’ya taşınana kadar, Fatih Çarşamba’da Darüşşafaka Lisesi’nin arka duvarına bakan Hüseyin Remzi Bey Sokağı’nda ikamet ettim. Bu muazzam müessesenin ve müştemilatının öğrencilerle dolu olduğu son dönemi de, 1994 yılında lise taşındıktan sonra, içinde bin bir türlü hatırayı sükunetle saklayan binaların, kendi kaderine terk edilip ıssız bir harabeye döndüğü dönemi de bizzat, annemlerin balkonundan izlemişimdir. Çok sonraları kendisi de Darüşşafaka Lisesi mezunu olan merhum hocam Ahmed Sadık Yivlik’ten öğrendim ki, oturduğum sokağa ismini veren Hüseyin Remzi Bey, Darüşşafaka’nın hocalarındandır.

Lisenin emektar hocaları

Lugat-ı Remziye adlı son derece mühim bir sözlüğün müellifi olan Hüseyin Remzi Bey, Çanakkale Harbi esnasında, maddi sıkıntıya düşen ve ödenek bulamayan lise için, kapı kapı dolaşarak yardım toplayıp, lisedeki yatılı talebelerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamıştır. O sıkıntılı dönemde yanan mumlardan kalan artıkları bile toplayıp, birleştirip tekrar mum haline getirirler, daha sonra da talebelere ve muallimlere dağıtırlar imiş. İşte bu hizmet ve gayretlerinin hatırası olarak, bizim sokağa Hüseyin Remzi Bey’in adını vermişler. Merak edip araştırınca öğrendim ki, Hüseyin Remzi Bey Sokağı ile kesişen Salih Zeki Sokağı’nın ismi de, Darüşşafaka mezunu olan ve bu okulda uzun yıllar matematik dersleri veren, son büyük matematik âlimlerimizden, Kamus-u Riyaziyat ve Asar-ı Bakiye müellifi Salih Zeki Bey’in hatırasıdır.Darüşşafaka Lisesi'nden kimler gelmiş geçmiş?

Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, ortaokul ve lise yıllarımı geçirdiğim Ahmet Rasim Lisesi’ne adını veren meşhur edebiyatçımız  Ahmed Rasim Bey de Darüşşafaka Lisesi mezunlarından. Ahmed Rasim Bey bir kitabında kendi talebelik yıllarından bahsederken naklediyor ki, o yıllarda Darüşşafaka talebelerinin köprünün öteki tarafına, yani Galata’ya geçmesi bile kesinlikle yasaktır. Bir talebenin Galata’ya geçtiği tespit edilirse, mektebin ahlakını bozmasından endişe edilir, “milletin yetimleri” arasına bir daha sokulmaz. Ahmed Rasim Bey Fuhş-i Atik adlı eserinde bu uygulamayı desteklemektedir; “Benim de görüp işittiklerime güven duyarsanız emin olun ki ahlaksızlığın her çeşidi bulaşıcıdır. Bulaşma araçlarından başlıcası da sözdür.” Elbette ki yeni dönemden de rahatsızdır; “Evet, bizler milletin yetimleri idik. Öyle mahallere giden, bizim yanımıza gelmemeli idi. Sade biz mi? Bu millet yetim değil miydi? Hala nedir? Hani ya o kanun, o mubassır, o müdür, o mektep? Hani ya, o kasırga kuvvetinde sus üfüren o kanun, nefes? O nefes ki, onu şimdiki içtimai rezaletler tükürük halinde yüzümüze çarptığı halde, donup kalmak şöyle dursun, duymuyoruz bile!”

Öksüz ve yetimlerin barınağı 

21 Şevval 1280 (Miladi 1863) tarihli ferman-ı sultani ile kurulan müessesenin ilk adı Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslamiyye’dir. Kurucuları arasında Gazi Ahmet Muhtar Paşa da bulunmaktadır.  Öksüz ve yetim talebelerin öncelikle kabul edildiği müessese, Devlet-i Âliyye’nin son döneminde memur ve muallim ihtiyacını karşılamıştır. Ahmed Mithat Efendi, Yahya Kemal Beyatlı, Türk Musikisi’nin büyük üstadlarından Zekai Dede gibi isimler, bu müessesede gönüllü olarak hizmet vermişlerdir.  Darüşşafaka mezunlarından olan Mesnevi şarihi ve musikişinas Ahmet Avni Konuk, ilk musiki eğitimini Zekai Dede’den bu mektepte almıştır.

Gelin hep beraber, merhum Ahmed Sadık Yivlik Hocamız’ın naklettiği, kendi talebeliği dönemindeki Darüşşafaka Mektebi’nin muallim kadrosuna bir göz atalım.

Müthiş isimler

İlk gözümüze çarpan isim, inkılaplardan sonra ülkemizde dini hayatın yeniden inkişafında mühim rol alan, İmam Hatip Liseleri’nin kurucu hocalarından Celal Hoca yani Celaleddin Ökten Hoca Efendi oluyor. Onu, ilmi şahsiyeti ile devrinin mümtaz âlimlerinden, bu milletin ilmihalinin koruyucusu Ömer Nasuhi Bilmen ile yan yana görüyoruz.

Sonra bir başka ilim deryası, Tahir’ül Mevlevi giriyor sınıfa.  Daha ilk derste, Ahmed Sadık Yivlik’in İskilipli olduğunu öğrenince, dersten sonra yanına çağırıyor. Ona İskilipli Atıf Hoca’yı anlatıyor. İdam sehpasında bıraktığı aziz dostunun hatırasını bu genç İskilipli talebeye naklediyor usulca. Bir gün denetim için Darüşşafaka’ya gelen Maarif Vekili Hasan Âli Yücel, sınıfın kapısında Tahir’ül Mevlevi’nin ellerine sarılınca öpmek için, şaşırıyor Ahmed Sadık Yivlik.  İlmin her türlü makam ve mevkiden üstün olduğunu görüyor.

Türk şiirinde iki ayrı ekolün temsilcilerini, Mehmet Emin Yurdakul ile Hüseyin Siret’i görüyoruz koridorlarda. Kendisi de Darüşşafaka mezunu olan, Türk Maarif Tarihi’nin müellifi Osman Nuri Ergin, kendisini yetiştiren mektepte muallim olarak hizmet veriyor yetim talebelere. Kütüphane müdürü olan Topçuzade Arif Bey de çok büyük bir müderris ve âlimdir.

Bakandan daha çok çekinilen insan

Peyami Safa’nın babası İsmail Safa ile amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kamil Akyüz de Darüşşafaka mezunlarından. Şimdi Ali Kamil Akyüz Darüşşafaka’nın Müdürü’dür. Tıpkı Vasfi Mahir Kocatürk gibi, yetiştiği mektepte müdürlük yapmaktadır. Ancak her müdürün üstünde, hepsinin çekindiği, bir üst makam bulunmaktadır; Maarif Vekili’nin denetiminden çok, onun denetiminden korkulur. Bu makam İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey’dir.

İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey’in babası Mühürdar Seyyid Mehmed Emin Paşa, vakt-i zamanında Darüşşafaka’ya büyük yardımlarda bulunduğu gibi, mektebin içinde yatılı talebelerin yıkanması için bir hamam da inşa ettirmiş. Daha sonraları, İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey de bu müesseseden yardım elini çekmemişler. Hatta istidat sahibi talebeleri Bakırcılar Çarşısı’ndaki Emin Paşa Konağı’nda düzenlenen ilmi meclislere davet ederek, yetişmelerine katkıda bulunmuşlar.

Ahmed Sadık Yivlik Hocamızın naklettiğine göre, Vasfi Mahir Kocatürk’ün müdürlüğü döneminde, her nedense, yatılı talebelerin sabahları hamamda yıkanmalarına yasak getirilir. Sohbetlerine devam eden talebeler bu yasağı kendisine haber verince son derece hiddetlenen İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey, ertesi gün Darüşşafaka’yı basar. Onun geldiğini hiddetli bağırışlarından duyan Vasfi Mahir Bey, makam odasına saklanıp dışarı çıkmayarak üstadın öfkesinden kurtulur. Kurtulur ama, ertesi gün Beyazıt meydanında İbn’ül Emin Bey’e yakalanır. İşittiği bin türlü lafın neticesinde en sonunda bu saçma yasak kaldırılır. Elbette ki inkılapların hızlı dönüşümüne talebelik hayatlarının ortasında yakalanan gençler için çok sıkıntılı hadiseler de yaşanır. Ancak Darüşşafaka’nın isimlerini zikrettiğimiz muallim kadrosu bu sıkıntıları en aza indirme gayreti içinde olmuşlardır.

Devlet-i Âliye’nin son yıllarında kurulan Darüşşafaka, Dar’ül Fünun , Dar’ül Hilafet-i Âliyye Medresesi, Medreset’ül Mütehasisin, Medrese-i Hattatin ve hatta Meclis-i Meşayıh Reisi Osman Selahaddin Dede’nin proje aşamasında kalan Medreset’ül Meşayıh’ı gibi büyük eğitim müesseseleri, şüphesiz ki medeniyetimiz için bir diriliş hareketiydi. Darüşşafaka Mektebi de aslında tam da bu yüzden, bazılarının iddia ettiği gibi modernizmin değil, geleneğin kalesidir. Bu sebeple Fatih’teki eski Darüşşafaka külliyesinin İlim Yayma Cemiyeti’ne uluslararası bir lise açılması amacıyla tahsisi doğru bir karar olmuştur. İnşallah, isimlerini zikrettiğimiz hocalarımızın aziz hatıralarının yaşadığı bu güzide yer, hem fiziken hem de manevi olarak ihya edilir. Ve umarız ki, İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey’in Konağı’na ve vasiyetine gösterilmeyen hassasiyet bu sefer gösterilir.

 

Abdülhamid Ahdar bir sofra gösterdi

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hüseyin
Hüseyin - 6 yıl Önce

1963_1965 yılarında hazırlık 2'den ayrıldım. Darüşşafaka'dan aldığım eğitim ve hayat felsefesi tüm yaşamımda bana yol gösterdi. İyiki eşi olmıyan eğitim ve irfan yuvasından yolum geçmiş.