Son saniyeleriyle meşhur olsa da aslında büyük büyük rakamlarla yola çıkar geri sayım. Fakat her nedense ilkler sonlar kadar rağbet görmez. Bir dakikanın, bir saatin, bir günün başına “Son” kelimesini getirince işler değişir. Oysa teorik açıdan bakıldığında mühim bir sınavın son bir dakikası ile ilk bir dakikası arasında, saniyeleri dahi kritik önem taşıyan bir yarışın ilk saati ile son saati arasında nasıl bir değer farkı olabilir?
Gerçek olmadan evvel her olayın mukaddimesi, hedefe vasıl olmanın da mezurasıdır geri sayım. Nereden, hangi sayıdan başlarsa başlasın nihayetinde hep aynı durağa ulaşandır. Hangi sayıdan başlarsa başlasın son durak hep sıfırdır.
Sayılı, sonlu, fani olan her şey bir geri sayımın mensubudur. Her biri kendilerine biçilmiş süre başladığı andan itibaren sona yaklaşmak zorundadır. Ev, elbise, araba; tüm eşya, insan ve dünya hepsi sıfır yolcusudur.
Sıfır yolcusuyuz. Her an, her saniye, her adım ne öne çekebileceğimiz ne de erteleyebileceğimiz bir sona yaklaşıyoruz. Sıfırdan başlayıp sonsuzluğu tadacağımız bir hakikate doğru gidiyoruz. Bu yolculukta, tüm dünya tüketiyor. Ağaçlar ürettikleri onca oksijene, arılar ürettikleri onca bala, insanlar tasarladıkları onca projeye rağmen tüketiyor. Havadan, sudan, zamandan, en çok da kendilerine ayrılan süre haznesinden...
Son saniyeleriyle meşhur olsa da aslında büyük büyük rakamlarla yola çıkar geri sayım. Fakat her nedense ilkler sonlar kadar rağbet görmez. Bir dakikanın bir saatin bir günün başına “Son” kelimesini getirince işler değişir. Oysa teorik açıdan bakıldığında mühim bir sınavın son bir dakikası ile ilk bir dakikası arasında, saniyeleri dahi kritik önem taşıyan bir yarışın ilk saati ile son saati arasında nasıl bir değer farkı olabilir? Her günün işini vaktinden çok tutmuş, zamana paha biçmiş, bir işin yorgunluğunu diğer bir işte dindirmeye çalışmış bir insan için son gün, herhangi bir günden nitelikçe daha mı zengindir? Bir ömrün kıymetini idrak edemeyen son günün kıymetini ne kadar bilebilir?
Hayat, söyledikleri gibi sıfırdan mı başlar bilinmez ama sıfıra doğru yaklaşır. Hakikatteki saat, günlük kullandıklarımızın aksine tersi yönde hareket eden bileti kesilmiş, kalemi kırılmış, mührü basılmış bir saattir. Yaratılmış olan her varlık, var olduğu andan itibaren kendi kurulu saatinin geri sayımını başlatmıştır.
Dünya, asırlar önce yaşamın geri sayımını başlattı. O kendi etrafındaki dönüşünü her tamamladığında yaşamın defterinden bir sayfa daha eksildi. Ta ki İsrafil (Aleyhisselam) sura üfleyinceye dek...
Yeryüzüne indirildiği gün Âdem (Aleyhisselam); kulluğun, tövbenin, insanlığın geri sayımını başlattı. İnsanlık; kimi zaman eller üstünde kimi zaman ayaklar altında, düşe kalka sürdürdü varlığını. Ta ki son insan son nefesini verinceye dek...
Kabil, Habil ile sınandı. İlk kardeş rekabeti, yeryüzünde nefse ve şeytana karşı ilk yeniliş, ilk darbesi insanlığın... Kabil o gün yerden aldığı taşla insan öldürmenin, katilliğin geri sayımını başlattı. Ta ki son katil son kurbanının kanını dökünceye dek...
Peygamberliğin son halkası Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) son din İslâm’ın geri sayımını başlattı. İslâm, günlerin insanlar arasında döndürüldüğüne şahid oldu. Bayrağı hep zirvede seyretmese de asla düşmedi. Yesrib’i Medine kıldığı gün Asr-ı Saadetin geri sayımını başlattı. Ta ki son asır son kez hâkim kılınıncaya dek...
Hatice (Radıyallahu Anh), Kelime-i Şehadet getirdiği gece imana nail olmanın geri sayımını başlattı. Niceleri akın akın, fevc fevc dâhil oldu o geri sayıma. Ta ki son fert mümin oluncaya dek...
Kızgın kayalarla bedeni dağlanırken Yasir (Radıyallahu Anh); tarihte hiçbir dönem kabuk bağlamayan, yokuşu bitmez, acısı sönmez “Şehadet”in geri sayımını başlatmıştı bile. Kimler yoktu ki o geri sayımın kervanında? Her biri bir yaprak daha düşürdü şehadetin çınarından. Ta ki son yaprak toprağa düşünceye dek...
Kemmiyetin keyfiyete mağlup olduğu, ilk zafer, ilk utku Bedir; galibiyetlerin ve fethin geri sayımını başlattı. Kimi elinde kılıçla kimi de Kur’an’la fatih oldu. Ta ki son yer ve son gönül fetih oluncaya dek...
Ve insan...
Can bulduğu andan itibaren kendi geri sayımını başlattı. Nefes aldıkça nefeslerinden, ağladıkça gözyaşlarından, güldükçe kahkahalarından eksiltti. Saydı durdu sayaç. O konuştu. Eşlik etti kimi zaman. Yeni yaşına girerken, müsabakalarına başlarken, mezun olduğunda kepini atarken... O sustu. Sayaç devam etti saymaya.
Ve son kez, insan duydu mu hissetti mi bilinmez ama son geri sayımı Azrail üstlendi:
Beş... Dört... Üç... İki... Bir...
Sevde Nur Abdurrahmanoğlu
Hüma Dergisi, Mart/Nisan, Sayı 7