Bak içine, gör kendini

"Kendini bilmek ve bencillik arasındaki ince bağlantıyı yakaladığımız zaman aslında bencilliğin tamamen yerilmesi gereken bir kavram olmadığını da anlarız." Vildan Alp yazdı.

Bak içine, gör kendini

Hayatımızda bir kerede olsa bencillik kavramı üzerinde düşünmüşüzdür. Öyle tahmin ediyorum ki aklımıza genelde olumsuz düşünceler gelmiştir. Peki, sizce bu bencilliğin bizi hakikate sevk eden olumlu bir yönü olamaz mı? Çoğumuzun bildiği meşhur bir ifade var: “Kendini bilen, Rabbini bilir.” Sadece dört kelimeden oluşan ama içinde derin manalar barındıran kısacık bir cümle. Neden önemlidir ki kendini bilmek? İnsan zaten kendini bilmez mi?

Kendini bilmek ve bencillik arasındaki ince bağlantıyı yakaladığımız zaman aslında bencilliğin tamamen yerilmesi gereken bir kavram olmadığını da anlarız.

Kendini bilmek

Akıllı insan, fizikî olarak varlığının bilincindedir elbette. Ancak “kendini bilmek” yalnızca bu fizikî varlığı idrakten ibaret değildir. İnsanın kendisini bilmesi acziyeti-kudreti, ilmi-cehli, fiilleri cihetinden tanımasıdır. Akleden her insan, varlığının kendisinden olmadığının farkındadır. Kendisini tanır ve kudretinin, iradesinin, ilminin ne kadar da sınırlı olduğunu görerek acziyetinin farkına varır. Bu minvalde insan, dünyaya gelirken kendisinin bir söz hakkı veya tasarrufu olmadığı gibi dünyada da tamamen özgür değildir. İnsanı, kendisi üzerindeki farkındalıkları hakikatine ulaştırır. Madem “ben”im mutlak kudret ve iradem yok, madem “ben” acizim, peki, “ben” nasıl hayat sahibi ve akleden bir varlık olarak dünyaya geldim? Bu şekilde kendi hakikatini idrak etmek, insanı yaratıcısını bulmaya götürecektir.

“Ben”cillik, “ben” üzerinde düşünmek bir yandan da kendini keşfetmektir. Kendini keşfe çıkan insan hakikatini anlamak ister. Hakikatini anladıkça da Hakk’a yakınlaşır. “Madem acizim neden ve nasıl var oldum?” gibi sorular, onu var edeni aramaya yönlendirir. Bu şekilde bir soruyla başlar insanın hakikat arayışı ve yine sorularla devam eder. Bunların en temelinde ise insanın kendisini bilmesi vardır, yani “ben”liği.

İmam Gazalî’nin Kimya-i Saadet’te ifade ettiği gibi: “Bil ki Allah Teâlâ’yı tanımanın anahtarı, insanın kendi kendisini tanımasıdır. İnsana kendi nefsinden daha yakın bir şey yoktur. Kendini bilmeyen, Allah’ı nasıl bilir? Eğer kendini tanımakla iddia ettiğin zâhir âzalarından elini ve yüzünü, bâtın azalarından da acıktığını ve susadığını bilmek ise bu türlü tasarruf bütün hayvanlarda da vardır. Bu çeşit kendini bilmek, Allah’ı tanımaya anahtar olamaz. Öyle ise önce kendi hakikatini, dünya yolculuğunu, nereden gelip nereye gideceğini bilip sonra ne için yaratıldığını, dünyaya ne yapmak için geldiğini, saadet ve bedbahtlığın hangi işlerde olduğunu düşüneceksin.”

Allah’ın ayeti insan

İnsan, Allah’ın en büyük ayetlerindendir. Ayet, kelime olarak delil, işaret gibi anlamlara gelir. İnsan da Allah’ın varlığını âdeta haykırır derecesinde aşikâr eylemektedir. Allah Teâlâ, Ayet-i Kerimede şöyle buyurur: “Kur’an’ın gerçek olduğu kendileri için apaçık belli oluncaya kadar onlara çevrelerinde ve kendilerinde bulunan kanıtlarımızı hep göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanıklık etmesi (onlar için) yeterli değil midir?”1 Ayette geçen “kendilerinde bulunan kanıtlar” ifadesi bizim konumuza değinen kısımdır. İnsanın biyolojik, psikolojik, parapsikolojik yapısındaki sırları ifade etmektedir. İnsan bunları keşfettikçe ayette belirtildiği üzere Kur’an kendilerine apaçık belli olacak yani artık hakikate ulaşacaklardır.

Modernitenin eseri: Kendini bilmeyen insan

İnsanın hakikate ulaşmasında kendisini bilmesi bu kadar kilit bir noktayken bundan geri durmakta hatta kendisini bilmediğini farkına dahi varmamaktadır. Bir insan neden hakikatini merak etmez, kendisine neden bu kadar uzaktır?

Maalesef ki bu tip insan modeli modern zamanın bir ürünüdür. Günümüz modern toplumunda insan, kendisine yabancılaştırılmıştır, kendisi kendisine unutturulmuştur. Öyle bir düzen inşa edilmiştir ki insanın durup hakikati üzerine düşünmek için beş dakikası bile yoktur. Sabahları koştur koştur gittiği okulu veya işi, mesaisi, akademik başarısı, evindeki kusursuz düzen, sosyal hayatı, takip ettiği indirimler, izin günlerinde çıktığı tatiller, sosyal medyadaki popülerliği hepsi onu kendisinden, benliğinden uzaklaştıran şeylerdir. İnsan âdeta gözü kapalı, oradan oraya koşturan kurulu bir robot hâline gelmiştir. Düzene ayak uydurmaktan başka düşündüğü veya ortaya koyduğu çok fazla bir şey yoktur hatta böyle bir gayesi de yoktur. Kendi benliğinden uzaklaşan modern insan Rabbinden de uzaklaşmış olur. Her gün aynada gördüğünü, kendi benliğini dahi bilmeyen insan Rabbini bilebilecek midir?

Saadettin Ökten’in ifade buyurduğu gibi âdeta “anestezi çağında” yaşıyoruz. Hayata dünya merkezli bakan moderniteye kapılıp merkeze Rıza-yı İlâhi’yi alan hayat tarzına sırt dönüyoruz. Teknolojik aletler, modern hayatın dayattığı sorumluluklar bizi kendimize yabancılaştırmış, bu sebeple de Rabbimizin ayetlerine karşı sağır olmuş durumdayız. Tek amacı kendimize yabancılaşmamız olan modernite her birimizi gören körler, işiten sağırlar yapmıştır. Çünkü kendimize yabancılaşırsak Rabbimize de yabancılaşmış, kendimizi unuttuğumuzda Rabbimizi de unutmuş olacağız.

Bir diğer bakımdan insan, benliğini ne kadar iyi tanır ne kadar iyi bilirse o kadar rahat eder. Kudretini, sınırlılığını, acziyetini bilen insanın üstlendiği sorumluluklar, hayat tarzı, hayattan beklentisi bu çerçevede şekillenir. Aksini yaşayan bir insan yani kendini bilmeyen insan ise derin bir korku ve kaygı yaşar. Koca evrende kendisini nereye koyacağını bilemez. Geldiği ve belki uzun yıllar yaşayacağını bildiği dünya hayatında ne yapacağını bilemeyen insan, büyük bir buhrana düşer. 

İşte insanın, varlığından kuşku duymadığı “ben”i bilmesi, keşfetmesi son derece önemlidir. Bencillik kavramına bu bakış açısıyla yaklaşmamız bize yeni yollar açacaktır. Buradaki kilit nokta bencillikten bir “ben” kavramına varmaktır. Benlik kavramı, insanın kendi benliğini algılama biçimidir. İnsanın kendisini tanımasının temelinde de şu sorular yatar: Ben neyim? Ben ne yapabilirim? Benim için neler değerlidir? Hayattan ne istiyorum?

Sen kendi “ben”ini tanımaya hangi sorudan başlıyorsun?

Vildan Alp

Dipnot:

1 Fussilet Suresi, 53

YORUM EKLE

banner36