Akıl Ermez Ne San’attır Güzel Bak!

"Güzellikler hepsi aynı kaynaktan, birbirine yaver ve tamamlayıcı olduğundan güler yüz, güzel söz, güzel ses, güzel dost hepsi ferahlık, sükûnet ve sekinet vericidir." Orhan Alimoğlu yazdı.

Akıl Ermez Ne San’attır Güzel Bak!

Erzincanî Salih Baba Divanı’nın Latinize tam metni 1979 yılında merhum Fehmi Kuyumcu tarafından 30 sayfa önsöz, 95 sayfa da ansiklopedik tasavvuf terimleri sözlüğü ve ayrıca sayfa altlarına kısa sözlük konulmak suretiyle yayınlanmıştır.

"Salih Baba Divanı" emsali az bulunan nadide divanlardan olup stres, kaygı, iç sıkıntısı, gam ve kasaveti çok olan modern insanın tutunabileceği ip uçları beyitler ihtiva eder. Daralan insana bir pencere açılınca ferahlamaya başlayabilir.

Onun için kendi zamanımızda bir aşk ve muhabbet ehline rastlayıncaya kadar öncekilerin söylediklerinden yazdıklarından istifade ediniz denilmiştir. Nitekim Yunus’un, Fuzuli’nin, Şeyh Galip’in, Kuddûsi Baba’nın, Salih Baba’nın yüzyıllardır okunup dillere gelmesi bu şifalı hallerdendir. Bir güzel nutk-u şerifte;

"Ağlayan gülmüş talip ol talip

Arayan bulmuş talip ol talip" denilmiştir.

Güzellikler hepsi aynı kaynaktan, birbirine yaver ve tamamlayıcı olduğundan güler yüz, güzel söz, güzel ses, güzel dost hepsi ferahlık, sükûnet ve sekinet vericidir.

Salih Baba Divanı’nın modern insanın yürek teline dokunabileceğini tahmin ve ümit ettiğimiz bazı beyitlerini seçip ehl-i zevkin dikkatine sunduk. Kısa bazı izah cümleleri de koyduk. Divan okuma geleneğimizin ihyasına vesile olabilmek ümit ve temennimizdir.

Evvelâ derdi kazanıp sonra gel derman ara
Bahr-ı aşkı nûş ediben âbı yok umman ara

Kîl ü kâl ile geçirme ömrünü ey müddeî
Nutk-ı Ahmed'den zuhur-ı Hazret-i Kur'ân ara

Derdi olmayan tabîb dükkânına basmaz kadem
Hasret-i hicrana yanıp Hazret-i Lokman ara

Evvela derdini fark edip bir mütehassıs hekim (mürşid-i kâmil) ara diyor.

*** 

Hazret-i pîrimden olaldan münib
Zahir oldu çok alâmetler acîb

Defter-i uşşâka kayd et adımı
Hürmetine Mefhar-i âlem Habîb

Senden özge yok enîsim yâ İlâh
Salih'i bırakma bu yerde garîb

*** 

Müttakîler kisvesine müddeiler girdiler
Muhtefî oldu erenler arayıp bulmak da güç

Hep hatîâtın büyüğü hubb-ı dünyâ bilirem
Ânı terk etmek de güç pek kipçe sarılmak da güç

Derdimi defter edip sultânıma arz eylesem
Ol bilirken cümle hâlim arz-ı hâl sunmak da güç

Hep sıkıntıların başı dünya sevgisidir. Onu tam terk etmek zor ise de çok sıkı da sarılmamak gerekir. Veliler halden anlar, onlarla irtibat yeterlidir.

***  

Mâlikimin mülküne mihmân oluram kime ne
Sâni'in sun'un görüp hayran oluram kime ne

Gâh girip bâzâr-ı aşk içre oluram muhtesib
Hakkı bâtıldan seçip irfan oluram kime ne

Gâh girip zindan içinde beklerem Yûsuf gibi
Mısr-ı dilde gâhî de sultân oluram kime ne

*** 

Ey birader sîret-i insâna oldun mu vukuf
Cân içinde nefha-i Rahmân'a oldun mu vukuf

Kuru lâf ile geçirip ömrü kıldın mı heba
"Men aref" sırrındaki irfana oldun mu vukuf

Olgun insanların iç alemlerini, Allah’ın insana yani hepimize ruhumuzdan ruh üfledik emrini iyi anlamalıyız. Bu nefha-i Rahman hepimizde var, nefsi emmareden kurtarmak lâzım.

***  

Giriftarı aceb sevda-yı aşk oldun mu sen Salih
İçip vahdet meyinin cürasın kandın mı sen Salih

Bağırtlak gibi illerde gezip avare mi kaldın

Olup Ferhat bu benlik dağın deldin mi sen Salih

Riya ile olan amel seni nardan halâs etmez

Acep ismin gibi amel bilmem kıldın mı sen Salih

*** 

Te'âlallah ne hûb zîbâ yaratmış kâmil insânı
"Nefahtü fîhi min ruhî" deminde kılmış ihsanı

Cihân-ı bî-vefâ içre esîr-i nefs olup kaldın
Ne cevher ma'denindensin düşün ey canımın canı

Bu mâl sende emânettir işin cümle hıyanettir
Kamu nefse sıyânettir ne çok sevdin bu boş hanı

***

Kulûb-ı mutmain olmak dilersen canımın canı
Sözüne kanma her canın ara bul kâmil inşanı

Kemâle ermek istersen çü "fakrî fahrî" yâd eyle
Müeddeb ol mukarreb ol şaşırma yolu erkânı

Sen kimseye dil uzatma yalancı nefsi bezetme
Elin aybını gözetme ara bul sende noksanı

Senin gördüklerin aybı velîler setr eder cümle
Düşün bir ism-i Settâr’ı olagör cümleden fâni

“El-Fakri fahri”, Allah’tan gayrıya muhtaç olmamakla iftihar ederim.

*** 

Sen mey-i engûriden mestâne sanma bizleri
Bir mukallid şâir-i destâne sanma bizleri

Sâni’in sun’un görüp bir bir temâşâ eyleriz
Olmuşuz abdâl-ı Hak dîvâne sanma bizleri

Vâris-i hatmü’n-nübüvvet Pîr-i Sâmî Hazreti
Sayesinde Sâlih’em nâdâne sanma bizleri

***  

Ehl-i irfanın kelâmı cümlesi kevkeb gibi
Anların yanında ayn-ı asumandır Mesnevî

Gaflet ehline hikâye arife ilm-i ledün
Akl-ı küllün mazharı rûhü'l-beyândır Mesnevî

Hem Zebur İncîl ü Tevrat ile Furkân Suhuf
Cümlesinin müşkülâtın tercümandır Mesnevî

Bu beyitler Hz. Mevlânâ’nın Mesnevi-i şerifinin şerhi mahiyetindedir. Salih Baba’nın tabi olduğu dergâhta Mesnevi-i Şerif okunurmuş.

***  

Derdli dil gaflette kalma derdine dermana bak
Tutulup berzahda olma mevti yok gülşâne bak

Dil uzatma kâinatın Hâlik'i hep bir durur
Kimseyi hor görme dâim sendeki noksana bak

Sordular rûhdan Resûlullah cevâbın vermedi
Ol Ebü'l-Ervâh iken setr ettiği hemyâna bak

Hem müfessirden muhaddisden sahîh ahbâr ile
Mustafâ'nın söylediği dürr ile mercana bak

Sen bu nefsin pençesinden kurtaramazsın özün
Arayıp bul bir hekîm-i hâzık-ı Lokmana bak

Sûre-i Seb'ul-Mesânî'dir yüzü hem şübhesiz
Oku "Lâ havf" âyetini sûret-i insana bak

Velilerin yüzünden Fatiha Suresi okunabilirmiş. Lâ havf ayeti onlar için korku ve hüzün olmadığını ifade eden bir ayet-i kerimedir. “Elâ inne evliyâullah, la havfun aleyhim velâhum yahzenûn”

*** 

Gelir bûy-ı Muhammed gül yanağından senin şahım
Dem-i İsâ zuhur eyler dudağından senin şahım

Harâmî gözlerin âşıkların bağrın kebâb eyler
Atar gamzelerin tîri kabağından senin şâhım

Hızır âb-ı hayât için nice zulmetleri geçti
İçer sâliklerin âb-ı zülâlinden senin şahım

Garîbem hem-demim yoktur enîsim munisim sensin

Dilerem sıbğa-i devlet boyağından senin şahım

*** 

Gam çekme gönül bu da geçer devr-i beşerdir
Hem seng-i mücevher ile hârâyı da bildim

Bu akl-ı meâşım beni çok dâma düşürdü
Hem âlem-i ulyâ ile süflâyı da bildim

*** 

Ledünnî mektebin açtı Hızır gör zulmeti geçti
Hayât-ı câvidân içti senin âb-ı zülâlinden

Ki sensin "Ahsen-i takvîm" kani bir ahsen-i tefhîm
Melâikler alır talîm senin hikmet kitabından

Cemî-i âlemin ilmin bilen hem bildiren Allah
Ebu'l-Ervâh bilir ancak senin taksîm hisâbından

Ahsen-i takvim ve tefhim insanın en güzel surette olması ve güzel anlamasıdır. Ebu’l Ervâh ise Resûlullah efendimizi ifade eder.

*** 

Mekânım batn-ı hût oldu memâtım lâ-yemût oldu
Muhafız ankebût oldu ben oldum gâr-ı dervîşân

Ebû Bekr ü Ömer Osman Alîyy-i zî-sehâ merdân
Hilâfet tahtına sultân olan hünkâr-ı dervîşân

Nebî Sıddîkı Selmânî Behâeddîn ü Geylânî
Şarâb-ı aşk-ı Sübhânî içer huşyâr-ı dervîşân

Bu Farsça ağırlıklı beyitler Resûlullah efendimizin hicretini ve kendisinden sonra gelen tasavvufi mürşit silsilesini ifade etmektedir.

*** 

Safâsından doyulmaz zât-ı bahrin
Belâsından usandım işbu dehrin

Aradım bulmadım bir yâr-ı sâdık
Dolaştım bu kadar berr ile bahrin

Kişi kendi Süleyman olmayınca
Süleyman kimseye verir mi mührin

Bu yer bir gün olur Salih seni yer
Açılmazsa eğer pend ile sihrin

Dünya hayatı epey meşakkatlidir. Sadık dost emeksiz bulunmaz. Resûllerin, velilerin nasihatleri ile bu aldatıcı sihir bozulmazsa insanın ömrüne yazık olur.

Yukarıdaki beyitlerin, tecessüs ve merak, zevk ve idrak sahiplerinin inşirahına sebep olursa memnun, mesrur ve bahtiyar oluruz. İsm-i şerifi geçenlere rahmet ve mağfiret, okuyup zevk edenlere aşk u muhabbet, sıhhat ve afiyet niyaz ederiz.

Yazının ilk bölümü için:https://l24.im/qp9

YORUM EKLE