Hayırlı kapılar hayırlı anahtarlar ile açılır. Helal ve hayırlı kapıların açılması için “Besmele” gibi hayır anahtarları bizlere gereklidir. Bu anahtar meşru işlerin en güzel ve hayırlı şekilde başlayıp tamamlanmasına vesiledir. Müslüman, meşru olan her ne iş yapıyorsa daima Allah’ın adını anarak başlar. İşlerin başlangıcı da bitişi de yalnız Allah’ın izniyle olur. Her mahlûk, her olay, her durum varlığını Allah Teâlâ’ya borçludur. İnsan haricindeki diğer varlıklar bu borcun karşılığı olarak sürekli Rabbini anar. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır.”[1] Biz insanlara düşen görev de bizi yaratan ve bize eylemde bulunma gücünü veren Rabbimizi her daim hatırlamaktır.

“Bismillah her hayrın başıdır.” sözüyle Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) biz ümmetine meşru işlerimize Allah’ın adıyla başlamamız gerektiğini öğretmiştir. Nuh Peygamberin de kavmine bu düsturu öğrettiğini Kur’an-ı Kerim’de görüyoruz. Bilindiği üzere Nuh (Aleyhisselam) kavmini putperestlikten kurtarmak ve onları tevhid inancına döndürmek üzere gönderilen bir peygamberdir. Kavmini Allah’tan başkasına taptıkları zaman başlarına gelecek felaketlere karşı uyarmış fakat oldukça azgın olan kavminin kendisine inanmadığı gibi bir de kavmi mecnun, yalancı gibi ithamlarda bulunup onu taşlamakla tehdit etmişlerdir. Nuh (Aleyhisselam) ne söylediyse kavmini ikna edememiş ve bunun üzerine bu gruptan inanmamakta ısrarcı olanları cezalandırması için Rabbine dua etmiştir. Duası kabul olmuş ve bunun üzerine Allah Teâlâ Nuh’a bir gemi yapmasını emretmiştir. Kavmindeki inkârcıların tufanla helak edileceğini haber vermiş ve kendisinin ve inananların bu gemiye binerek kurtulacağını bildirmiştir. Geminin inşası bitince her hayvan türünden birer çift, boğulmasına hükmedilenler dışındaki aile fertleri ve kavminden diğer iman edenler gemiye bindirilmiştir.[2] “Nuh, ‘Haydi gemiye binin! Yüzerken de dururken de Allah’ın adını anın. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, rahmetiyle çok esirgeyendir.’ dedi.”[3]

Nuh (aleyhisselam) gemiye yüklenmesi gerekenleri ve hayvanları yükledikten sonra Ayet-i Kerimede gördüğümüz gibi iman edenlere “Bismillah” diyerek gemiye binmelerini söylemiş, geminin su üstünde gitmesinin de durmasının da Allah’ın ismiyle olduğunu hatırlatmıştır. Nasıl ki her iş Allah Teâlâ’nın izni ve kuvvetiyle oluyorsa geminin gitmesi ve durması da aynı şekildedir. Nuh (Aleyhisselam) büyük bir tufandan, helakten kurtulmuş olan kavmine bunun Allah’ın bağışlayıcı ve merhamet sahibi olmasından dolayı olduğunu da hatırlatmaktadır. Yani onlar Rabblerinin merhametiyle ve bağışlamasıyla gemiye bindiler, kurtuldular ve gemiden inebildiler. Onlar gemiye Allah’ın adıyla bindiler, gemiyi Allah’ın adıyla durdurdular ve kurtuluşa erenlerden oldular.

Allah’ın adını anarak yapacağımız işler, bir yerden bir yere ulaşmak için kullandığımız vasıtalara binmeyi de kapsamaktadır. Günümüzde bizler pek çok ulaşım aracı kullanıyoruz. Bu bir araba, herhangi bir toplu taşıma aracı, gemi, uçak vs. olabilir. Yürüyen merdiven hatta bir uzay aracı bile olabilir. Bindiğimiz, kullandığımız araç her ne ise ona Allah’ın adıyla binmemiz gerektiğini bu hadise ile öğrenmiş oluyoruz. Bu imkânları bize sunanın Rabbimiz olduğunu ve O’nun gücü, kudreti ve izniyle bunlardan faydalandığımızı, O’nun izniyle varacağımız noktaya vardığımızı kendimize hatırlatmış oluyoruz. Ulaşım araçlarından herhangi birini kullanırken “Haydi gemiye binin! Yüzerken de dururken de Allah’ın adını anın. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” Ayet-i Kerimesini okumayı kendimize bir düstur ve anahtar edinebiliriz. Böylece hem bindiğimiz araca hem de vardığımız yere manevî bir boyut kazandırarak işlediğimiz ameli hayırlı bir amel hâline getirebiliriz.

Özlem Sarıkaya

İstanbul Üniversitesi • İLAHİYAT

DİPNOTLAR:


[1] Isra Suresi, 44

[2] Ömer Faruk Harman, “Nuh”, TDV İslâm Ansiklopedisi

[3] Hud Suresi, 41