Editöryal sorumluluktan ne anlıyorsunuz?
“Bu ürünü yayımlamazsam ne kaybederiz?” sorusu geliyor ilk önce aklımıza. Malumunuzdur ki sayfa sayımız sınırlı; iyi ki de öyle. Bu bize hareket serbestliği sağlıyor. Boş sayfa doldurma zorunluluğu duymuyoruz. Her sayımızda belli bir konu bütünlüğü yakalamaya çalışıyoruz. Şiirlerin belirli bir düzeyin üstünde olmasına dikkat ettiğimiz gibi taze bir algıya dayanmasını da gözetiyoruz. Bunu yaparken elbette isimden ziyade sadece ürünün niteliğine bakıyoruz. Bizim editörlükten anladığımız, kısacası, bu… Haliyle bu amaca ulaşmaya çalışırken kötü ve huysuz; burnu büyük ve çokbilmiş; mükemmeliyetçi ve sivri dilli gibi yaftalar yemek zorunda kalıyoruz.
Yazarına danışmadan editöryal müdahalenin doğru olup olmadığı konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Matbaadaysak ve zaman sorunumuz varsa, yazarına sormadan, anlatım bozukluklarını ve yazım hatalarını düzeltmek için kafa patlatıyoruz. Dipnotların falan derginin kurallarına göre biçimlendirilmesini saymıyorum elbette. Durum tersiyse, özellikle de şiirde, şair/yazarla sıkça iletişim kuruyoruz. Düzyazı neyse de şiirde bir virgül bile atılacak ya da eklenecekse şaire sormak gerekiyor. Kimi zaman telefonla saatlerce düzeltme yaptığımız da olmuyor değil. Sırf bu tavrımıza şaşırdığı için (olumlu anlamda), bazı ürünlerini sadece karayazı’da yayımlayanlar var. Çünkü gelen ürün kuşa çevrilemez; olsa olsa yayımlanmaz.
Bir yazarın veya şairin ürünü size ulaştığında eser sahibinin ismine mi bakarsınız, eserin niteliğine mi?
Karayazı’yı okuduysanız bu cevabı siz verin. Ama şu kadarını söylemek mümkün: Hemen her dergide olduğu halde bizim dergide henüz hiç yer almayanların sayısı o kadar çok ki... Karayazı için üreten şairdir; isminin önemi yok. Bunun için dergimizde müstear isimle yayımlayanların da gerçek adının ne olduğuyla şimdiye kadar ilgilenmedik; ilgilenmeyeceğiz de…
Özellikle genç şair ve yazarların ürünleri geri çevrildiğinde ne tür tepkilerle karşılaşıyorsunuz, bu durum karşısında sağlıklı editör tavrı nasıl olmalıdır?
İlla ki neden yayımlanmadığını soruyorlar. Yayımlanmadığı için kızanlar çoğunlukta, öfkelenenler, üslubunu bozanlar... Nadiren de olsa verilen önerileri değerlendireceğini, kendini geliştirmeye çalışacağını, okumalarını hızlandırıp derinleştireceğini söyleyenler çıkıyor. “İyi ki ilk gönderdiğim ürünlerimi yayımlamamışsınız.” diyenler… Tevazu, bir dostluk ilişkisinin başlangıcı olabilir. Sağlıklı kavramını nasıl ele alacağımız konusunda uzun bir tartışmaya girilebilir elbette ama şimdilik kısaca şunu söylemekte yarar var: Sağlıklı bir tepki vermekten daha çok, karşımızdakinin tavrına dikkat ediyoruz. Ve bir insan olarak dostaneyse dostane; hasmaneyse hasmane… Bir daha hiç tepki vermemek, sessiz kalmak da dâhil buna… Derdi gerçekten şiiri aramak olanlar, ürününü yayımlamadığımızda her ne kadar olumsuz duygular hissetseler de verdikleri tepkilerle farklılaşıyorlar.
Sizce genç şair ve yazarlar, gönderecekleri dergileri belirlerken, ne tür kıstaslar çerçevesinde hareket ediyorlar?
Gençlerin ürünlerini yayımlayacakları dergileri iyi seçmeleri gerekiyor. Günümüzde her dergiye ürün göndermenin olumlu bir tutum olduğunu sanan gençler çoğunlukta. Kelli felli pek çok ismin böyle davrandığını görüyorlar. Bunun bir hata olduğunu anladıkları zamansa iş işten geçmiş oluyor. Sorduğu sorulardan, karayazı’yı hiç okumadığını kolaylıkla anladığımız gençlerin bize ürün göndermesi doğrusu editör olarak bizde tuhaf duygular uyandırıyor. Tiksinti ve öfke karışımı bir duygu... Hatta bazıları, karayazı’nın matbuu bir dergi olup olmadığını bile sorabiliyor. Oysa ürün gönderilen derginin tutumunun dikkate alınması şart… Dikkate almadığımız bir derginin ya da editörün ürünümüzü yayımlamamasının ya da eleştirmesinin pek de önemli olmadığını düşünüyoruz. Doğrusu da bu… Elbette kişinin daha çok okunmak için bazı ürünlerini dağıtımı iyi olan dergilerde yayımlama hakkı saklıdır. Ancak her dergide ürün yayımlamak geçer akçe değil. Bir de şunun bilinmesi gerekiyor; belli bir derginin yayımlamaması o ürünün kötü olduğu anlamına gelmez. Derginin projesine uymayan ürünler her ne kadar iyi olsalar da doğal olarak kapsama alanı dışında kalabilir.
Son olarak, sizce ideal editör tasavvuru nasıl olmalıdır?
Anlattığım kadarı şimdilik ideal olandır bizim için… Ne yazık ki elimizden bu kadar geliyor. Ha ideal sıfatına şüpheyle yaklaşıyorsak eğer, durum başka. Kendimizi sürekli yenilemekten başka bir şansımız yok. Bu nedenle elimizden bu kadar geliyor demek kesinlikle bir hayıflanma olarak düşünülmemeli.
Teşekkür ederiz.
Mustafa Celep, sordu