Derler ya hep “Edep Ya Hu!”. Sormalı önce bu edep dedikleri ne ya hu? Öyle değil mi? Edebin ne olduğunu bilmeyenden nasıl edep beklenir. Hatta şu ahir zamanda. Önce edebi öğrenmeli, sonra edep talep edilmeli. Peki nedir edeb? Biz edebi kimden öğrendik veya öğreniriz?

Elbette ki "Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeblendirmiş" diyen Peygamber Efendimiz (a.s.m)’dan. İslami ahlakın temel öğreticisi ve mürebbisi şüphesiz bizim Peygamberimizdir. Edebi de ondan öğreniriz. Onun edebi ise sünnet-i seniyyesidir. Bakın Efendimiz sünnetine uymak için nasıl bir teşvikte bulunuyor: “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime sımsıkı sarılırsa ona yüz şehid sevabı vardır.”

Kur’an-ı Kerim'de ise O’na uymak şu şekilde teşvik ediliyor: “De ki; Eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin” (Al-i İmran;31)

Her halinde ve her tavrında bizlere ömür boyu tatbik edeceğimiz, hem sıhhatimiz hem ahiretimiz için Peygamber Efendimizin sünneti edeb olarak yeterlidir. O’nun uyguladığı her halin bir hikmeti olduğunu aradan 1400 yıl geçtikten sonra ilmen dahi tespit etmişiz.

Bir Müslümanın yaşantısı nasıl olmalı?

Günün başlangıcından gecenin uykusuna kadar, heladan hayaya, yemekten emeğe, ahlaktan evlenmeye, hastalıktan sağlığa her alanda uygulanmış bir sünneti, bir edebi var Efendimizin. Dünyada misli olmayan bir öğreti bu. Hiçbir peygamberin bırakamadığı bir miras. Her Müslümanın da başta öğrenmesi gereken bir ahlak. Bir eve girildiğinde, ahbapla karşılaşıldığında, uyumak için hazırlanıldığında ve her halimizde O’na uyabileceğimiz bir sünnet olduğunu beyan eden İmam Beyhaki, güzelce tertiplediği El-Adab eserinde bizlere büyük bir hazine sunmuş.

Eserde Peygamber efendimizin kronolojik bir yaşam düzeninden ziyade kişisel veya toplum hayatında önemli görülen meseleler konularına göre toplanmış. Her ne kadar vasat bir Müslüman az-çok hadis bilse de, buradaki hadis-i şeriflerin büyük kısmı yaşamış olduğumuz hayatta şahsi ve içtimai dünya-ahiret terakkimizi esas alır. Bizlerin kimlik inşasında önemli bir rehberin sünnet olması hasebiyle, izlenecek yol nebevi edepten geçecektir. İmam-ı Beyhaki ise bu eserde bizlere “Bir Müslümanın yaşantısı nasıl olmalı?” sorusunun cevabını vermektedir.

O’nun (a.s.m) sünnetine uymakla aynı zamanda her anımızı da ibadete çevirebilirmişiz meğer. Çünkü küçük bir fiilde O’nu hatırlamak bize Allah’ı da hatırlatacaktır. Dolayısıyla bize bir nevi huzur verecektir. Allah’ın huzuru olmadıktan sonra başka edeb işe yarar mı?

Bu yüzden, ‘El-Adab’ adlı eseri her Müslümanın hayatında birkaç defa okuması gerekir. Uygulaması için de bilhassa gayret etmek, bir edeb numunesi olmak elzemdir. Başta ayetin ihbarıyla, sonra hadisin müjdesiyle, sevgili kul olmanın ve ahiret zenginliğinin yolu işbu sünnet-i seniyye dairesindeki edebtir. Sünnet harici dairedeki edep, hakiki edebi terk etmektir. “Edeb ya hu” demeden önce sünnet dairesindeki edebi başta öğrenmek, sonra öğretmek bu zamanda Müslüman olarak büyük vazifelerimizden biridir.

Melih Turan yazdı