Filistin’in gerçekten unutulmaz isimlerinden olan Şeyh Ahmed Yasin, bundan 9 yıl evvel, 22 Mart 2004’te Filistin’de İsrail tarafından öldürüldü. Düzenlenen helikopter saldırısı sonucunda 67 yaşında şehit olan Ahmed Yasin, umudun ve azmin simgesi adeta. Kendisi, “Allah yolunda öldürülmek, arzularımızın en yücesidir” diyenlerden olup, yetiştirdiği nesiller ve öğrettiği ‘davaya bağlılık’ ile Filistin’in güzel adamlarından biri olarak hafızalarımıza nakşoldu.
Hayatı bu dört kelime üzerineydi: İbadet, hicret, cihad ve şehadet
Ahmet Varol, internet sitesinde hazırladığı “Şeyh Ahmed Yasin” isimli dosyada, onun hayatının şu dört kelimeyle özetlenebileceğini söylüyor: İbadet, hicret, cihat ve şehadet. İnsanın bu dünyaya, Allah’a kulluk etmek için gönderildiğine tüm kalbiyle inanan Ahmed Yasin, Allah’a olan teslimiyeti sayesinde dünyadaki hesaplarla ‘zalim’lere, ‘mütekebbir’lere teslim olmaktan uzak duran birisi oldu. Doğduğu topraklar işgal edilince, daha yaşı 11 iken hicret ile tanıştı. Allah’a kulluk doğrultusunda hayatını adadığı yolunda, 67 yaşında şehit oldu kıldığı sabah namazının ardından.
Yıllardır birçok yerde Ahmed Yasin’le ilgili okuduğum yazılarda ve onun hakkında konuşan kişileri dinlediğimde hep ‘nesil’ kelimesini duyuyorum. Ahmed Yasin, yetiştirdiği nesiller bakımından gerçekten ‘müstesna’ bir önder. Kendisiyle yapılan bir röportajda dünyanın değişik bölgesindeki gençlere ‘İslâmî hareket’in gelişme ve yükselme merhalesinde olunduğundan bahsediyor ve bu merhalenin ‘zafer’e giden yolda önemli olduğunu hatırlatıyor. Kurduğu cümlelerdeki umudu açıkça görebilen okuyucu, Ahmed Yasin’in şu sözlerinin altını çiziyor: “Güçlüler her zaman güçlü olarak, zayıf da her zaman zayıf olarak kalacak değildir. Yarın inşallah güçlüler biz olacağız.”
12 yaşında spor yaparken yaralanan ve ayakları felç olan Yasin, fiziksel engellerini aşamasa da çok fazla dikkate değer bulmadı bunu. Bu bağlamda, bir uğurda yaşamayı göze alan herkese örnek oldu. Kaldı ki, uğruna yaşadığı, ölümü göze aldığı dava ise İslâm. Yukarıda bahsettiğimiz ‘nesiller’ de, hiçbir engel tanımadan davasında yürümeye azmeden Ahmed Yasin’den fazlasıyla etkilendiler.
Sabah namazından evvel başlardı güne!
Müslümanların güzel önderlerinden olan Ahmed Yasin’in oğullarıyla yapılan bir röportaj aslında bize onun hakkında çok şey anlatıyor. Sitemizde de yayınladığımız röportajı gerçekleştiren Hamza Er, oğullarına Ahmed Yasin’in bir gününün nasıl geçtiğini soruyor. Sabah namazından önce kalkan Ahmed Yasin, bir saat Kur’an okuyup daha sonra dinlenir ve insanlarla hasbihal edermiş onlar hakkında, sorunlarına dair, konuşulması gereken ne var ise bir ‘dost’ samimiliğinde ağırlarmış herkesi.
Darul Erkam ismi verilen okullarda çocuklara açık örneklerle dersler anlatan Şeyh, oğullarından öğrendiğimiz kadarıyla hanımların eğitimine de ayrıca önem verirmiş. Hanımların kendi aralarındaki ilmî ve sosyal aktivitelerin artırılması için de teşvikte bulunurmuş.
Şeyh Ahmed Yasin’in namaz konusunda özel bir hassasiyetinin olması ise bize Müslüman önderlerin birçoğunda mevcut olan bu özelliğin ne kadar mühim olduğunu gösteriyor. Ahmed Yasin, güvenlik açısından sıkıntılı olsa dahi sabah namazlarına da camiye gidermiş. Sabah namazına verdiği özel önemi, sabah namazına giden çocuklara hediyeler vermesinden anlayabiliyoruz.
Ümmetin suskunluğunu Rabbine şikayet eden bu güzel önder, bundan 9 yıl önce şehit edildi. Yaşamıyla arkasında koskoca bir âlem ve şu unutulmaz ‘meydan okuması’nı bıraktı: “Elli senedir ben şehadeti bekliyorum zaten, sakat arabasında ölmek yerine camiye giderken ya da namazda ölsek daha iyi olmaz mı?”
Esad Eseoğlu müstesna bir şehidi hatırlattı