Türkiye uzun zamandır tarihi bir dönümü yaşıyor, bu da eskinin tümüyle ortadan kalkamadığı, yeninin ise tam manasıyla kurulamadığı bir patinaj durumunu beraberinde getiriyor. Asırlarca İslâm’la iç içe yaşamış bu coğrafyada İslâmcılığın dışındaki ideolojilerin direniş örgütleme becerileri, ufukları ve heyecanları yoktu. Bu nedenle İstiklâl Harbi’nin, İstiklâl Marşı’nın ideolojisiyle kazanıldığı ayan beyan ortadadır. Bu süreçte Mehmet Âkif’in de içinde olduğu İslâmcı kanat hayli merkezî bir rol oynadı. Direniş zafere ulaştıktan sonra ihdas edilen Birinci Meclis’te İslâmcı damar güçlüydü.
Dolayısıyla umut şairi vasfıyla öne çıkan Mehmet Âkif’i yeniden okumak gerekmektedir. Âkif’in gündeme getirdiği “Asım’ın Nesli” üzerinden istiklâli ve istikbâli daha iyi kavrayabiliriz. Bu nesil, ülkesi düşmanlar tarafından işgal edilmiş, büyük savaşlar ve yıkımlar -Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşları, Millî Mücadele- yaşamış olan ve tekrar ayağa kalkması için, onurunu hak ettiği yere yüceltmek için bir milletin ihtiyaç duyduğu nesildir.
Fikriyatının ve hissiyatının kaynağı hıfzettiği İlahi Kelam olması itibariyle Mehmet Âkif, aynı zamanda Kur’ân şairidir; yazıp söylediklerinde, olguları sorgulama cesaretini öncelikle Kur’ân’dan alır. Sırât-ı Müstakim ve Sebîlürreşâd dergilerindeki metinleriyle, Safahât’taki dizeleriyle Âkif’in amacı ve çabası, Batı’nın bilim ve teknolojinin arkasına gizlenmiş zihniyet ve hayat tarzını doğrudan veya dolaylı bir şekilde meşrulaştırmak değil, Müslüman kitleleri öncelikle doğruya yani İslâm’ın esaslarına çağırmaktır. Bir şair ve eylem insanı Âkif bütün hayatıyla bir İslâmcı portresi çizer. Çöküş yıllarının zemininde, İslâmî ilkeler üzerinden tazelenmiş bir söylem hattı geliştirmenin çabasını sergiledi “Bülbül”ün şairi.
Daha önceki asırlarda Müslüman âlimler ve mütefekkirler, Kur’ân’dan ilham alarak İslâm’ı kendi çağlarının idrakine nasıl söyletmişler ise 21. asırda da yapılması gereken işte budur. Zira “diri doğmuş, diri yaşamış ve diri yaşayacak” olan bu hayat dini her çağın ihtiyacına cevap verir. Mehmet Âkif’i ve fikriyatını gündeme taşımak suretiyle, İslâmcılığın dinamik doğasıyla bugünün zihinleri arasında irtibat kurulmuş olacaktır. İslâmcılığın alâmeti farikası, vahiy ve nübüvvet bilgisinden ilham alan ve hem geçmişi hem de yaşadığı çağı bu ilhamdan edindiği ufuk, bilinç, irfan ve hikmet ile anlamaya/anlamlandırmaya ve tanımlamaya çabalayan soylu bir mücadeledir.
Bazı Başlıklar:
Müstesnâ Şairim Mehmet Âkif ve İstiklâl-i Tam/Metin Önal MENGÜŞOĞLU
Mehmet Âkif’in Batı Anlayışı/Celalettin VATANDAŞ
İstiklâl Mücadelesi Devam Ediyor/Mustafa AYDIN
Boğaziçi Kadife Darbe Süreci-1/Burhanettin CAN
Bu Kaostan Yeni Bir Düzen Çıkar mı?/Metin ALPASLAN
“Kur’ân Şairi” Mehmet Âkif’in Kur’ân’ın Anla(t)ma Çabası/Abdullah YILDIZ
İhvân’ın Boşluğunu Kim Dolduracak?/Yasir EZ ZEATİRE