Karatay Dr. Ali Rıza Bahadır Kız Anadolu İHL Edebiyat Öğretmeni Hasan Özücan “Yahya Kemal Türk milletinin inandığı Allah’a ve Türk milletinin inandığı peygambere inanmaktadır. Paris’te dinsizlik cenderesinde yuvarlanırken annesinin sözleri aklından çıkmaz. Onu imansızlıktan kurtaran ve kendi Tanrı’sına bağlayan yine Türk milleti olmuştur. Çünkü bu kadar büyük bir milletin inandığı Allah’a ve dine inanmamak iz’ansızlık olurdu.” dedi. Kadri’nin Kahire doğumlu olduğunu belirterek “Yahya Kemal; ne Tevfik Fikret kadar İsyankâr ve hassas ne Mehmet Akif kadar Allah yolunda kararlı ne Nazım Hikmet gibi fikri ve düşüncesi yüzünden hapishanelerde yatmış ne Necip Fazıl gibi kabına sığmayarak fırtınalı bir ruha ve düşünce ıstırabına sahip birisidir. Yahya Kemal sakin, soğukkanlı ve ihtiyatlıdır. Bir fikri savunurken bile başka fikirlere aşırı saldırganlık göstermez, ılımlı yaklaşır. Tenkit edilmemek için tenkit etmez.” dedi.
Yahya Kemal’in hayatının her döneminde doğduğu yerlere büyük özlem duyduğunu belirten Özücan “Açık Deniz” şiirini okuduktan sonra Nev-Yunanilik düşüncesini ortaya atan Yahya Kemal “Bütün Avrupa’yı anlamak için ancak Yunanlılardan başlamak lazımdı. Biz coğrafyaca, kısmen de medeniyetçe Yunanlıların varisiyiz. Bu verasete din mani olmuştur. Bu hal, 1850-1860 senelerine kadar sürmüştür. Biz o tarihlerden bu yana, hep Fransızlara tabi olmuşuz. Bütün Fransızların ve onlarla beraber Avrupalıların menbaı olan Yunanlılara dönmeliyiz ki tam mânâsıyla bir edebiyatımız olabilsin. Binaenaleyh şiir ve fikir telakkimizi değiştirmek, onların telakkisini almak lazımdır.”görüşünü savunuyor. 9 yıl kaldığı Paris’te AlberSorel’in derslerinden etkilenerek milli kimliğe bürünür. Nedim’in Sadabad’ı Yahya Kemal’de artık Boğaz olacaktır.Ziyâ Gökalp’in Harabisin harabati değilsin,/ Gözün mazidedir âti değildin. Sözüne, Yahyâ Kemal de Ne harâbî ne harabatiyim,/ Kökü mazide olan âtiyim şeklinde cevap verir.
İstanbul’da yayınlanan gazete ve dergilerde yazdığı 88 makalesi, sonradan Eğil Dağlar adlı kitabında Yahya Kemal, Millî Mücadeleyi heyecanla destekleyen bu makalelerinde, Atatürk’ten her fırsatta “Millî Timsal” olarak bahsettiğini, Yahya Kemal, 1937 yılında Atatürk’ün sofrasında 7 defa bulunduğunu. Hatay konusu üzerinde görüşlerini bildirdiğini söyledikten sonra konuşmacı Akıncılar şiirini okudu. Yahya Kemal şairlerden Faruk Nafiz’i, devlet adamlarından Yavuz Sultan Selim’i örnek alırken şairin hece ölçüsüyle yazdığı “Ok” şiiri önemi üzerinde durdu. Urfa, Yozgat, Tekirdağ ve İstanbul milletvekilliklerinde bulunan Yahya Kemal Pakistan, Polonya, İspanya ve Portekiz’de elçilik görevlerinde bulunmuştur. Varşova ve Madrid’de yazdığı Kar Musikileri ve Endülüs’te Raks şiirleri ele alındı. Şiirle ilgili soruya Yahya Kemal “Şiirden tabiî çok haz duydum. Bu haz ömrümü doldurdu. Fakat faide görmedim, bilâkis zarar gördüm. Bir daha doğmam mümkün olsa önce Kâzım Şinasi'ye danışmadan ve onun nasihatlerini almadan yeryüzüne bir adım atmam. Eğer şiir mukadderatıma karışmasaydı çok isabet olurdu. Yalnız bunu da söyleyeyim ki bir insanın hayatında şiiri anlamaması büyük bir noksandır; çünkü hazların en derini ve en güzelidir. Akıllı olanlar yalnız anlamakla iktifa etmelidirler. Şiiri anlamak ve söylememek, yani adını şair çıkarmamak, eğer mümkün olursa en iyi yoldur.” şeklinde cevap verir.
Edebiyatımızda en fazla karikatürü çizilen Yahya Kemal’in kendi sesinden Aziz İstanbul, Endülüste Raks ve Siste Söyleniş şiirlerinin dinletilmesinin ardından Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Güçlü tarafından Hasan Özücan’a Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinin Katılım Belgesi takdim edildi.