Kudüs, ayrılırken özlenen belde

Bâbıâli Enderun Sohbetleri’nde Kudüs ve Endülüs konuşuldu. Mahmut Haldun Sönmezer, gezip dolaştığı Kudüs’ü anlatırken İspanya’dan yeni dönen Nurettin Taşkesen de Endülüs İslam Medeniyetinin bıraktığı izleri dile getirdi.

Toplantıyı yöneten Büşra Cansız, Bosna seyahatini kısaca anlattıktan sonra sözü Mahmut Haldun Sönmezer’e verdi. “Kudüs’ü bir cümle ile nasıl ifade edersiniz diye sorarsanız şöyle derim: Kudüs, ayrılırken özlenen beldedir.” diyerek sözlerine başlayacan Sönmezer, fotoğraflar eşliğinde Kudüs’ü anlatırken dinleyicileri de o mukaddes topraklara alıp götürdü. Bâbürrahme Mezarlığı’nda Ensar’dan olan sahâbe Ubade Bin Samit'in ve Şeddad Bin Evs’in mezarının olduğu yerleri anlattı. Sönmezer, sözlerine şöyle devam etti:

İhya-u Ulûmiddîn’in en eski nüshasının Eşrefiye Mescidi’nde olduğu söyleniyor. Mescid-i Aksa’nın içinde Kasimiye Medresesi vardır. Osmanlı’nın Mescid-i Aksa’da ilk inşâ ettiği yer olarak bilinir. Kudüs yöneticileri, Müslümanların pis insanlar olduğunu göstermek için Batı Kudüs’te kendi yaşadıkları yerlerin çöplerini her gün toplarken Müslümanların yaşadığı Doğu Kudüs’teki çöpleri haftada bir veya 10 günde bir topluyorlar. Kudüs seyahatimde bir fotoğraf çekmiştim. Hiçbir Yahudi göz teması kurmamıştı. Bu esasında sadece fotoğrafa yansımış bir şey değildir, Yahudiler Müslümanlarla göz teması kurmaz.”

“Önemli olan çok yerleri görmek değil iyi ve faydalı yerleri ziyaret etmektir.” diyen Sönmezer, Mescid-i Aksa, Kubbetü’s Sahra, Burak Mescidi, Kıble Mescidi, Ağlama duvarı, Süleyman Mabedi, Zeytindağı ve Babürrahme’den tafsilatlı biçimde ve fotoğraflar eşliğinde bahsetti. Mescid-i Aksa’nın minberinden ve mihrabından ayrıntılı olarak söz etti. Davut Kapısı ve Şam Kapısını’nı da anlatan Mahmut Haldun Sönmezer, Hazret-i Meryem Kilisise, Cehennem Vadisi, Ebu Ubeyde Bin Cerrah, Selman-ı Farisi, Rabiatü’l Adeviye ve Davut Aleyhisselam’ın makamları ile mezarlarından ı bahsettikten sonra Hazreti Süleyman’ın mağarasını da dinleyicilere tanıttı.

Büyük Endülüs medeniyeti

Daha sonra söz alan yazar Nurettin Taşkesen de konuşmasında Müslümanlar’ın İspanya’da kurduğu “Endülüs İslam Medeniyeti”nden bahsetti. “Kurtuba'daki Medînetüz-Zehra şehrini Hıristiyanlar değil de Müslümanlar kendi aralarında yaptıkları savaşlardan dolayı harap ettiler. Kurtubalı Yahudi Âlim Musa Bin Meymun’un Müslüman olmamasına rağmen Kur’an-ı Kerim’i ezbere bildiği söyleniyor.” diyen Taşkesen, sözlerine şöyle devam etti: “İslam Tarihi’nin en parlak ve en uzun dönemlerinden biri olan Endülüs, tam sekiz asır boyunca Avrupa’nın en batısındaki bu uzak diyarlarda hakimiyetini devam ettirmişti. Daha sonra Haçlı zihniyeti, Reconquista (Yeniden geri alma) emelleriyle kuzeyden saldırılarına başlamış ve 1492 yılında Müslümanların son şehri Gırnata ve son kalesi Elhamra da Hıristiyanların eline geçmişti.”

Müslümanların en güzel şehirlerinden biri olan Kurtuba’nın yaklaşık üç asır Endülüs Emevi Devleti’nin başkenti olduğunu hatırlatan Nurettin Taşkesen, konuşmasında özetle şöyle dedi:

“Avrupa'ya ilim, kültür ve medeniyet götüren bu Müslümanlara duyulan kin, kitaplara, binalara, camilere, dile, yazıya bütün bir medeniyete yansıdı. Endülüs Medeniyetinin izlerini birkaç istisna dışında silmeyi başardılar. Yüz binlerce kitap yakıldı, insanlığın hafızası yok edildi. İnsanlar köleleştirildi, yetmedi Hıristiyanlaştırıldı, o da yetmedi samimiyetleri sorgulandı. Seyahatimizde Endülüs'ün üç önemli şehrini gezme ve inceleme imkânı bulduk. İşbiliyye (Sevilla), Kurtuba (Cordoba), Gırnata (Granada). İşbiliyye, İber Yarımadasının güneybatısında bulunan, Vadil-kebir nehriyle Atlas Okyanusu'na ulaşım sağlanan önemli bir şehir. Endülüs'ü fetheden ilk Valiler döneminde başkent olan İşbiliyye'de bulunan önemli tarihi eserler şunlardır: İslam mimarisinin tesirinde ve çoğu Müslüman ustalar tarafından yapılan ama aslında bir Hıristiyan eseri olan Alkazar Sarayı. Ulu Caminin yerine ve üstüne yapılan Santa Maria Katedrali. Giralda adı verilen ve şu anda Çan kulesi olarak kullanılan minare. Nehir kenarında bulunan Altın Kule. Kurtuba ise, yaklaşık üç asır Endülüs Emevi Devletinin başkenti olmuştur. İlim sanat ve medeniyetin merkezi olan Kurtuba'da yüzlerce âlim yetişmiştir. Yüzlerce tarihi eserden günümüze gelebilen en önemli yapı Ulu Cami'dir. Onun da tam ortasına bir kilise yapan Hıristiyanlar minaresini de çan kulesine çevirmişlerdir.”

Elhamra sarayı mimaride ve sanatta zirvedir

Endülüs Müslümanlarının sanatta zirveye çıktığını ifade eden taşkesen sözlerini şöyle tamamladı: “Gırnata, Endülüs'ün son Müslüman Sultanlığı olan Nasri Emirliğinin iki buçuk asır başkenti olmuştur. Askerî ve siyasi yönden zayıf olmasına rağmen Nasri Sultanların yaptırdığı Elhamra Sarayı, mimari bakımından, sanat açısından zirveye oturmuştur. Günümüzde de ihtişamını koruyan ve yaşayan efsane diye adlandırılan Elhamra, nakışları arasından bütün insanlığa şu mesajı haykırıyor: Velâ galibe illallah. Yani Allah'tan başka galib yoktur.”

Büyük ilgi çeken prrogram, konuşmacıların dinleyicilerin sorularına cevap vermesi ve çekilen hatıra fotoğrafları ile son buldu.

YORUM EKLE

banner36