"Akıntıya Karşı", bizi kul olmaya teşvik ediyor

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Youtube kanalında canlı yayınlanan Medeniyet Sohbetleri’nde “Toplumsal Kimlik ve Aslına Yabancılaşma” başlığı, Mustafa Kutlu’nun Akıntıya Karşı kitabı üzerinden değerlendirildi. İsmail Er’in sunuculuğunu üstlendiği programa Ahmet Şevki Şakalar, Şifanur Özçelik Şirin ve Engin Elman konuşmacı olarak katıldı.

"Akıntıya Karşı", bizi kul olmaya teşvik ediyor

AKINTIYA KARŞI DURMA SORUMLULUĞU KAZANMALIYIZ

Mustafa Kutlu’nun Akıntıya Karşı eseri ekseninde gerçekleşen programda, Toplumsal Kimlik ve Aslına Yabancılaşma konusunun daha görünür tartışmaların konusu olduğunu vurgulayan İsmail Er, bu sürecin bir parçası olarak ve sürecin içerisinde kalarak yabancılaşma karşısında bir duruş sergilememiz ve yeni nesillerin bunu aşması için yeni tekliflerin getirilmesi gerektiğini vurguladı. Mustafa Kutlu’nun Akıntıya Karşı kitabıyla ortaya koyduğu değişimin doğru algılanarak yeni nesillerin ihtiyaç duyduğu yönergelerin oluşturulması gerektiğini ifade eden Er, “Kütür aktarımı konusunda bir kesinti ve don olduğu kesin. Burada kendimize bir rol biçersek toplumun sorumluluğunu alan bireyler olarak akıntıya karşı durma konusundaki sorumluluğumuzu da biliriz. Yazarımız kitapta, bazı temel ilkeler ve hareket noktaları ortaya koyuyor” dedi.

 

GÖRÜP DE ÜSTÜNDE DURMADIĞIMIZ MESELELER

Şifanur Özçelik Şirin, Mustafa Kutlu’nun Türk hikâyeciliğine yeni bir soluk getirdiğinin altını çizerek hayatı ve Akıntıya Karşı kitabı hakkında bilgilendirmede bulundu ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Merhum Nurettin Topçu hocamızın ifade ettiği gibi, kalabalıklar içinde aranıp bulunacak yalnız adam Mustafa Kutlu. Yazdığı bütün eserlerde kalabalıkların içindeki yalnız adamın temsilini yansıtıyor. Okurken aynı hissiyatta oluyorsunuz. Okurlarının derdine derman olacak yaklaşımları var. Estetiğe çok önem veriyor. Anadolu insanı ve aynı zamanda bir İstanbul beyefendisi. Akıntıya Karşı kitabı, 1970’lerden bugüne gerçekleşen ve teknolojiyle birlikte hayatımıza giren bazı değişikliklere vurgu yapıyor ve bizim görüp de üstünde durmadan geçtiğimiz meselelerin üzerinde duruyor. Eskiden ve bugün dinlenilen müziğe değiniyor. Tekniğin ve teknolojinin bizim kutsallarımızın nasıl üstünü örttüğünü anlatıyor. Teknolojiyle ilişkimizin ne kadar problemli olduğunu ortaya koyuyor. Fikirde iktidar olmak için dilde iktidar olmak gerektiğini söylüyor. Başlık bile başlı başına bir derinlik ve dert içeriyor.”

 

DÜNYANIN İYİLERİN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE DÖNDÜĞÜNE İNANANLARIN AMENTÜSÜ

Ahmet Şevki Şakalar, Akıntıya Karşı kitabındaki akıntı kavramının neye karşılık geldiği konusunda değerlendirmelerde bulundu ve şunları söyledi:

“Mustafa Kutlu’nun tabiriyle kan içici emperyalizm, bütün dünyayı bir fırtına gibi kasıp kavuruyor ve bir sel gibi dünya üzerindeki her şeyi önüne katıp sürüklüyor. T toplumun her kademesinden insan bu sürüklenmeye maruz. Bu akıntının önünde durmak çok zor. Yazarın tabiriyle bu akıntı, acımasız ve karşı konulamaz bir emperyalizm seli ve fırtınası. Bir insan hakiki manada kul olduğunda Allah katında özgürleşir. Mustafa Kutlu’nun ‘Amentü’ye iman etmek’ ve ‘Hududullah’ tanımları Akıntıya Karşı durma konusunu aydınlatan detaylar içerir. Tarih kitabını okumaya gerek duymayan insanların, yaratılmışlara, ahlaka ve kadere inananların, evinde ayakkabı giymeyenlerin, dünyanın iyilerin yüzü suyu hürmetine döndüğüne inanların amentüsüdür burada üzerinde durulan. Kutlu, halkın içerisinden ne kadar yazarsa kendini o kadar başarılı sayan bir yazar. Sadece bu kitapların başlığı bile kendimizi görmeye, kendimize getirmeye, fabrika ayarlarımıza dönmeye ve kul olmaya teşvik etmektedir bizi.”

 

GÜNÜMÜZ İNSANI EŞYA KARŞISINDA YENİK

Engin Elman, Akıntıya Karşı eserinden yola çıkarak bu akıntıyla başa çıkılıp çıkılamayacağı meselesini değerlendirdi ve şunları söyledi:

“Mustafa Kutlu çok yönlü bir yazar ve önünde çok geniş bir haritası var. Sözünü de sakınmayan bir insan. Tarihteki kahramanalar hep yalnız insanlardır. Kutlu da öyle. Avrupa’da kapitalizm ve liberalizm karşıtı olan insanlar, bu yaşantının dışında kalarak eleştirilerini yapıyorlar. Kutlu ise bizatihi toplumun içinde kalarak bunu değerlendiriyor. Tanpınar’daki edebî zirve, Topçu’daki beşerî okumaların zirvesi Kutlu’da özümsenmiş hâlde. İkisinin karışımı olmamakla birlikte tam aradığımız sokaktaki insanı konuşturuyor. Entelektüel olmayan yüzde doksan beşlik kesimin sesini arıyor ve o sesi duyurmaya çalışıyor. Zaten köşe yazılarında da bunu dile getirmiştir. Akıntıya karşı olmak da nehrin dışında durarak değil bizzat nehrin içinde yani meselelerin içinde olarak yapılabilen bir şey. Bu durum Kutlu’yu daha ciddi bir yazar yapıyor ve bizim de onu ciddiye almamızı sağlıyor. Akıntıya Karşı kitabıyla insanın eşyaya olan yenilgisini ve o ızdırabı çeken bir olarak gördüm Kutlu’yu. Bizim insanımız, insani damarları getiren sese ne kadar kulak veriyor; işte bu tartışılır. Müslüman hassasiyeti olanların bu meselelerle daha fazla yüzleşmesi gerekiyor.”

 

YORUM EKLE