Bâbıâli Enderun Sohbetleri’nin 12’inci toplantısında, Kızıldan Beyaza Aksultan Abdülhamid kitabının yazarı, tarihçi Hasan Basri Bilgin, Abdülhamid Han’ın bilinmeyen yönlerini anlattı.
Günümüzde halen televizyon programlarında, Abdülhamid’e zeminsiz, gerçek dışı söylemlerin, tenkitlerin yer almasından duyduğu ıstırap ve üzüntüyü belirtip, Lozan Anlaşması, 1912’de Abdülhamid Han’ın sürgünde olduğu tarihî bilgiler ile konuşmalarına başlarken, artık tarihi gerçekleri öğrenmemiz ve görmemiz gerektiğine dikkat çeken Bilgin sözlerine şöyle devam etti: “Abdülhamid bambaşka bir insan. Nasıl başka, Sultan Abdülhamid için kitap yazan İngiliz yazar özet olarak şu ifadeleri kullanıyor: ‘O dünya markası muhteşem bir adamdı.’ Fransız yazar bir kitap yazmış, kitabının ismi, Tanrının Gölgesi, bizim inancımıza aykırı bir söz ama coşkun duygular ile öyle ifade etmiş.’’
Hasan Basri Bilgin, konuşmasının ilerleyen bölümünde şöyle devam etti:“Bizim için en önemlisi o devirde, onunla eşdeğer olan yönetici olan insanlar onu nasıl görmüş. Amcası Sultan Aziz ile birlikte Şehzade Abdülhamid, Avrupa gezisine çıktılar. Avusturya, Fransa, İngiltere… Sultan Abdülhamid’in yabancı dili çok güzeldi. Fransızcası kusursuzdu. İngiltere’de Londra’da Kraliçe Elizabeth ile birebir konuşmaları oldu. Kraliçe ona hayran oldu. Sultan Abdülhamid padişah olduktan sonra iade-i ziyarete geldi. Abdülhamid ile ilgili kraliçenin fikri şudur: ‘O bir dâhidir. Öyle derinliklidir ki siz onunla baş başa konuştuğunuz zaman sizin ne düşündüğünüzü, bir cümle sonra ne söyleyeceğinizi kestirir. Günlerce konuşun, ne düşündüğünü, size ne cevap vereceğini asla bilemezsiniz. Öylesine derinlikli bir insan, dahi…’ Bismarck’ın ‘Karşısına çıkmaktan korktuğum tek adam’ dediği Sultan Abdülhamid’in siyasi bir deha olduğunun kabul edildiğini sözlerine ekledi.
Cadı ortamında Osmanlı’yı ayakta tuttu
Bilgin, konuşmasında padişahın yaşadığı döneme de temas etti ve şunları söyledi: “Sultan Abdülhamid tahta geçtiği zaman, o dönemde çok cadı kazanı bir ortam vardı. Balkanlar, Ortadoğu derken ‘hasta adam’ hâline getirmişler ülkeyi. Herkes ‘hasta adam’ diyorken bu ortamda tahta oturuyor. Bu dönemde 93 Harbi kaybedildi. Ordu güçsüzdü. Berlin’de masaya oturdular. Rus temsilcisi etrafında dönmeye başlar: ‘Ben bu işten ne anladım. Biz bunca kanı boşuna mı döktük?’ Savaş alanında kazandıklarını siyaset masasında kaybetti. Sultan Abdülhamid kazandı.’’ Sultan Abdülhamid’i bazı yönleri ile devrimci olarak gördüğünü ifade eden Bilgin, hukuk fakültesini, siyasal bilgiler fakültesini, fen edebiyat fakültesini açtığını, daha ötesinde iki haneli bile olsa köyde dahi okul açılması talimatını verdiğini, köy öğretmen okullarının temelini attığını ama ömrünün vefa etmediğini, ihtilal yapıldığını belirtirken, bilim bakımından yaptığı reformlara dikkat çekti.
Hasan Basri Bilgin, konuşmasına şu sözlerle son verdi:“Kızıl, kan akıtan demektir. Bakıyoruz bu mübarek insanın devri iktidarında idam edilen adam yok. Adi suçlarda bile mahkemenin kararını onaylamakta gecikti, ola ki gerçek ortaya çıkar diye, onları bile imzalamaktan imtina eden bir insan. Son derece insancıl… Amcasının intihar etmediği sağlık raporları ile ortaya çıktı. Mahkeme karar verdi, bu çetenin içinde Sadrazam Mithat Paşa çıktı. İdam etmesi gerekirken, sürgüne gönderdi. Muhaliflerden her kim ki dış dünya ilişkisi var, sürgüne gönderir. Yurt içinde muhalif olan kimseleri sürgüne göndermez. Kızıl Sultan diyenlerden bir grup İttihat ve Terakki’dir. İhtilal yaptılar, ihtilallerini meşru gösterebilmek için ‘Bu adam kızıldır’ dediler. Sultan Abdülhamid’e ‘kızıl’ diyenler ne yaptılar. Türk Edebiyatında cumburlop diye bir tabir vardır. İttihat Terakkiciler iktidara geldikten sonra muhalif gazetecileri gece alıyorlar evinden, ayağına taş bağlayıp denize atıyorlardı. Bu cumburlop olarak tarihe geçti. Kızıl Sultan diyen adamların yaptığı icraat bu.’’
Siyonizm düşmanı olan Abdülhamid’in İsrail Devleti’nin kuruluşunu 50 yıl geciktirdiğine değinen Bilgin, Osmanlı Arşivleri’nde Avni Divanı’nı inceleyen bir Japon’un, Devlet-i Aliye Fatih Sultan Mehmet Han ile ilgili görüşlerini paylaşarak konuşmalarına son verdi. ‘Efendi, bu adamın kurduğu devlet dünyanın en cadı coğrafyasında kendinden sonra birçok yeteneksiz idareci gelmiş olmasına rağmen bunun kuralları ile 600 sene idare edildi. Sen zannediyor musun Balkanlar, Ortadoğu silah zoru ile korundu. Onun yazdığı prensipler, Kanunname ile devletin temeline işlediği harç ile Devlet-i Aliye’yi ayakta tuttu. O dönemde Avrupa’da yüzde otuzlara varan açlık varken, Devlet-i Aliye’nin yönettiği hiçbir toprakta açlık yoktu. İstatistiklerde bu yok.”
Tarihi gerçekleri öğrenmek ve araştırmak zorunda olduğumuz gerçeğine paylaşımları ile dikkat çeken Hasan Basri Bilgin, kendisine yöneltilen sorulara da cevap verdi.
Hülya Günay