Reşit Güngör Kalkan’ın görebildiğim üç deneme, bir biyografi kitabı var. Deneme kitapları: Sürgün Aşk Düğünleri (2000, İnsan Saati y.), Aşk Kadar İsyan Sesli (2004, Birey y.) ve Gül Üstüne Aşk Olsun (2006, Kaynak y.). Biyografi çalışması: Ben İsmet Özel Şair… (2010, Okur Kitaplığı). Yanlış hatırlamıyorsam İnsan Saati dergisinde Reşit Güngör Kalkan’ın şiirleri de yayımlanmıştı. Araştırmalarımız sonucu kendisinin Hüzün Sendromu (1999) adında bir şiir kitabı yayınladığını da öğrendik. Demek ki Reşit Güngör Kalkan yazmaya şiirle başlamış. 2007’de Gaziantep’in Çanakkale Kahramanları (Yarımada y.), 2011’de ise Güzün Son Konuğu (TYB Gaziantep Şubesi) yayımlanmış. Bunları henüz göremedik.

Reşit Güngör Kalkan’ın denemelerinde kendiliğinden gelişen bir şiirsellikle karşılaşılır. Birincisi, Reşit Güngör Kalkan ele aldığı konu ve olaylara bir şair gibi yaklaşır. İkincisi, onun ifadeleri şiirden azami ölçüde beslenir. Denemelerine bakıldığında, rahatlıkla bir şiirde geçebilecek, mısra olarak kullanılabilecek cümlelere rastlamak mümkündür. Aslında bu iki durum Reşit Güngör Kalkan’ın hareket noktasıyla ilgilidir. O da gönüldür. Bu yüzden onun yazdığı denemelerin geneli gönle dokunan, gönül süzgecinden geçirilmiş, gönülden çıkıp, gönle ulaşmaya çalışan denemelerdir. Zaten Reşit Güngör Kalkan’la oturup beş dakika sohbet ettiğinizde bunu anlarsınız.

Dostlukta da düşmanlıkta da samimi biri

O, kalbe karşılık gelen bir davranış içindedir. İnsanlara ve olaylara kalbiyle bakar. Karşısındakinin kalbine göre hareket eder, konuşur. Koşulsuz bir samimiyet içindedir. Dobra dobra konuşmasının nedeni de budur. Nasılsa öyle olan birisi için, o da nasılsa öyle davranır. Diğer türlüsü de mümkündür. Reşit Güngör Kalkan bundan kaçmaz. Yani ona alavere dalavereyle yaklaşırsan, ondan da aynı şekilde, hatta daha şiddetlisini görürsün. Öyle olunca diyebiliriz ki Reşit Güngör Kalkan dostlukta ve düşmanlıkta samimi biridir. Yüzüne gülmeyeceği insanın yüzüne gülmez. Yüzüne konuşmayacağı şeyi de kolay kolay hiç kimsenin arkasından konuşmaz. 

Reşit Güngör Kalkan’ın bu yönüyle yazdıklarında da karşılaşırız. Denemelerinde neye iyi veya güzel demişse, bunu gerçekten onun iyiliği ve güzelliğine olan inancıyla yazmıştır. Neye de mesafeli durmuşsa, gerçekten o şeye mesafeyi korumak gerektiğine inanmıştır. O zaman Reşit Güngör Kalkan samimiyetinin yanına inancını da yazalım. O, samimi ve inançlı bir adamdır. Samimi ve inançlı birisi olduğu için, inandığı şeylere dönük başkalarının ifadelerine pek itibar etmez. İsterse bütün dünyanın reddettiği biri olsun, eğer o sevmişse bitmiştir. Bütün dünya reddediyor, ben de reddedeyim diye düşünmez. Veya birini sevmemişse, “ya hu bunu çok insan sevip övüyor, ben de seveyim bari” diye düşünmez. Onun mihenk taşı, kalbidir. Kalbinin kabul ettiği kişi için bütün dünyayı karşısına almaktan çekinmez.

Bu kadar hassas olduğu için, belki de bu kadar sağlam durmak gerektiğini bildiği için, Reşit Güngör Kalkan’ın hüzünlü anları çoktur. Kırıldığı, üzüldüğü, hüzünlendiği, bazen de kahrolduğu anlar… Gidip sorarsanız kendisine, çok şey anlatır. Anlatırken sesinde kırgın bir ton sezersiniz. Kendini hayal kırıklığına uğratmış biri için bile halen sevgiyle söz etmeye çalışır. Çünkü her ne kadar büyük bir kırgınlığa yol açmış, beklenmedik bir harekette bulunmuş olsa da halen sevmektedir o kişiyi. Hatta mümkünse o kişinin kötü davranışını mazur gösterecek nedenler arar.

Onun duygu ve düşünce yolculuğunu deneme kitaplarından izleyebiliriz

Gözü yaşlı, vur eline ekmeğini al bir Reşit Güngör Kalkan portresi çizmedik umarım. Aslında o sinirli bir adamdır. Sinirlendiğinde yakıp yıkabilir. Pervasızdır. Her ne kadar kendi içinde yoğun acılar çekse de. Bunu belli etmemeyi, savaşması gerekiyorsa, hakkını vererek savaşmayı bilir. İkiyüzlülüğe, haksızlığa dönük öfkesi, patlamaya hazır bir bombadır.

Samimi, inançlı ve öfkeli… Reşit Güngör Kalkan aslında ortada dönen alavere dalaverelerin hepsini bilmektedir. Asılla sahteyi hemencecik ayırt etmesi de buna bağlanabilir. Bir şeyler yapmak, dönen oyunu bozmak için de düşünür ve çalışır. Yazdığı üç deneme kitabında bunların izlerine rastlamak mümkündür. Diğer ifadeyle onun duygu ve düşünce yolculuğunu deneme kitaplarından izleyebiliriz.

Reşit Güngör Kalkan’ın İsmet Özel muhabbeti ayrı bir yazı konusu olacak kadar uzundur. Sanırım tanışır tanışmaz hemen kaynaşmamızda İsmet Özel sevgisinin etkisi büyük oldu. 2006 civarında Reşit Güngör Kalkan’la Seha Kitabevi'nde karşılaşmıştık. İsmet Özel’in hayatını yazacağını söylemişti. İsmet Özel’le ilgili gözden geçirmediği tek bir yazının bile kalmasını istemiyordu. Çok heyecanlıydı. Heyecanı çevresindekilere de tesir ediyordu. Heyecan onun titizliği, çalışkanlığı ve gayretiyle birleşince ortaya işte Ben İsmet Özel Şair… gibi bir kitap çıkmıştı. Halen İsmet Özel’le ilgili yapılmış iki ciddi çalışmadan biridir o.

Reşit Güngör Kalkan son görüşmemizde “Nuri Pakdil’in biyografisini yazıyorum.” demişti. Çalışmanın hangi aşamasındadır bilmiyorum. Heyecanla bekliyoruz.

 

Ömer Yalçınova yazdı