Bazı insanlar vardır. Bir cümle ile özetleyebilirsiniz. Ben Hamit Ağabey için böyle bir cümle kursam şöyle kurardım: Adam gibi adam!
Beylerbeyi’nde bir çınarın altında merhabalaştık kendisiyle ilkin. Ağır ağır çayını yudumluyor. Bir taraftan da sigarasını derin bir iç çekişle çekip savuruyordu gökyüzüne. Az konuşuyordu. Çok düşünüyordu. Hüzünlüydü. Konuşmaya başladığında kelimeleri seçerek konuşuyordu. Her kelimeyle arası yoktu. Sonraları anladım ki onun kelime dünyası “diriliş” sözlüğü ile sınırlıydı. Diriliş dünyasından olmayan bir kelimeyle işi olmazdı.
Bilge bir yürek
Vefalı bir adamdı. Bir sevdaya gönül vermişse, sonuna kadar o sevdanın peşinde olan adamlardandı kısacası. Kaypak zeminlerde dolaşmaz, özü sözü birlerin safından ayrılmazdı. 10 yıl önce söylediği kelimeyi 10 yıl sonra da aynı vurguyla söylerdi. Aradan uzun bir süre geçtiği halde bir araya gelip de sohbet ettiğinizde, sanki 10 dakika ara vermişsiniz de sohbet kaldığı yerden devam ediyormuş hissi oluşurdu içinizde.
Bilge bir adamdı. Söylediği sözleri anlam terazisinde tarttığınızda dudakta hafif yürekte ağır olurdu. Derdi olan bir adamın yansıması yürürdü yanı başında hep. Çok sonraları o gölgenin “diriliş” mimarı olduğunu fark etmiştim. O iki kişilik bir adam olmanın ağırlığına gönüllüydü en başından beri. Hiç şikâyet etmemişti. Kendi başına bir yol tuttursa çok yolları, dağları taşları aşabilecekken, bir patikanın zahmetini çekmeye ömrü boyunca bir mümin sabrı ile talipti.
Yüzünde bir coğrafyanın izleri
Dingin bir adamdı. Dalgasız bir okyanus gibi yaşardı yeryüzünde. Tepesinin tası attığında hafif bir gerilim olurdu yüzünde. Sonrasında yine bildiğiniz Hamit Can yüzü ile tebessüm ederdi. Sıkıntıları o kadar çoktu ki, “Bunlar benim kendi başıma gelse çoktan sıyırırdım!” dediğiniz hallere o sessiz sedasız şükrederdi.
Kadim bir adamdı. Belki de o kadim insanların son temsilcilerinden biriydi. Yüzüne baktığınızda engin bir coğrafyanın enlem ve boylamlarını görebileceğiniz adamlardandı. Kalbini ortaya serse sadece ahde vefa, merhamet, inanç, teslimiyet, aşk ve iman dökülürdü. Onu konuşturmadan da çoğu sorunuzun cevabını alabilirdiniz ondan. Üzerindeki elbisenin binyıllık bir kumaştan ayet ayet dokunduğunu görebilirdiniz.
Erguvan renkli kelimeler
Hamit Can’ı sevmemek mümkün değildi. Hiç kimseyle bir kelimelik dahi olsa tartıştığını duyan gören olmamıştır. Bulunduğu yeri bilgelikle ve vakurla doldururdu. Vefatından sonra çalıştığı gazetenin elemanları anlamışlardır ki, Hamit Can olmayınca koridorlar sadece dört taş duvardan ibaretti. Ailesi, yakın dostları, “diriliş arkadaşları” elbet daha çok hissetmiştir bunu. En çok da öksüz kalan erguvan renkli cümleler, kelimeler, harfler…
Yaşamından satırbaşları
Ola ki merak edenler olur mezar taşındaki iki rakamın arasındaki hayatını. İşte o hayatın satırbaşları böyledir:
“1959 yılında Mardin'de dünyaya gelen Hamit Can, ilk, orta ve lise öğrenimini Derbesiye (Şenyurt) ve Mardin'de tamamladı.
1976 yılından bu yana İstanbul'da yaşayan Hamit Can, çeşitli yayınevlerinde, redaktörlük, musahhihlik ve yayın müdürlüğü yaptı.
Sezai Karakoç'un kitaplarını okumuş, Diriliş Dergisi’nde yazıları yayınlanmış ve Sezai Karakoç'u "üstadı" kabul etmiş olan Hamit Can, onun Diriliş Partisi'nde de kurucu olarak yer almıştı.
Kültür, sanat ve edebiyat dergilerinde yazıları yayınlandı. Sezai Karakoç yönetimindeki Diriliş Dergisi’nde hikâye, şiir ve denemeler yazdı.
En son Yeni Şafak gazetesinde editör olarak çalışan Hamit Can, kültür, sanat, edebiyat ve düşünce alanındaki çalışmalarıyla tanınıyordu.
Gazeteci-yazar Hamit Can'in ilk kitabı "Derbesiye Günleri" geçtiğimiz yıl okuyucuyla buluşmuştu.
Can, Erguvan Yayınları arasından çıkan kitapta, çocukluğunun ilk yıllarını geçirdiği Suriye ile sınır komşusu olan sevimli kasabanın insanlarını anlatıyordu.
Babası demiryollarında görevli olduğu için geldikleri Mardin'in küçük ve şirin beldesi Derbesiye'de sekiz yıl geçiren Hamit Can, bu kasabadaki insanların yaşantılarından örnekler veriyordu.
Hamit Can, son olarak Sezai Karakoç belgeseline katkıda bulunmuştu.”
Ama Hamit Can ne güzel bir insandır ki mezar taşına ve dahi özgeçmişine yazılanlardan çok daha fazlasını yaşayıp gitmiş bir adamdı. Güzel sözler söylemiş, güzel şiirler okumuş ve güzel türküler söylemişti. Külliyatlı eserleri, boy boy fotoğrafları, arkasından övgüler düzen meşhurların yazılarını bulamazsınız onu araştırdığınızda. Bulacağınız tek şey, erdemli bir insanın parmak izi olacaktır Hamit Can dendiğinde…
Güzel Rabbimiz sen Hamit Can’a rahmet et. Bize de güzel insan olmanın yollarını göster.
Adem Özbay yazdı