Ruh üflenen şehirler yahut şehirlerin ruhu
Şehirler derunî hissiyatın maddeye dönüşmüş, ete kemiğe bürünmüş hâlidir; bir çeşit hafıza kütükleridir. Onlar ihtiva ettikleri değerlerle, üzerinde yaşayanlara ruh aşılarlar. Bizde şehrengizleri kıskandıran, bir de şehrengizleri kıskanan şehirler vardır. Ankara şenrengizleri kıskandıran şehirdir. Ay, karanlık gecelerde nasıl parlarsa Ankara da bozkırın ortasında öyle parlamaktadır. O, gönüllerimizi şen eden, asude bir sevgilidir. Bu asude şehir, kadim dostlarının güçlü omuzlarında yıldızlara kadar yükselmektedir. Bozkır, maddeyle mânâyı yeni bir senteze dönüştürmektedir. Herkes kendinden bir şeyler katmaktadır bu güzel şehre…
Ankara, denizden uzak düşmüş, denizin hasretini iliklerine kadar hisseden bir kenttir. O, Mecnun’un Leyla’sını çöllerde aradığı gibi, uzak düştüğü deryaları düşlerinde aramaktadır; su seslerine özlem duymaktadır. O, cumhuriyetin ağırbaşlı evlâdıdır. Lâtif ve mülâyim bir çehresi vardır bu şehrin. Onun gönül aynasında vakar ve tevazu, gül suretinde yansımaktadır.
Hatipler için bir kürsüdür Ankara… Seslerin arşa karıştığı demokrasi fidanlığıdır. Söyleyecek sözü olanlar, Anadolu’dan buraya akmaktadır. Herkes aynı dili konuşsa da çok kere meramlarını birbirine anlatmakta güçlük çekerler. Fakat Ankara, misafirlerini ağırlamakta titizdir. O, mihmanlarını Yunus’un sevgisiyle, Mevlâna’nın hoşgörüsüyle, aziz toprağında sonsuzluk uykusunu uyuyan Hacı Bayram Veli’nin vakarıyla karşılamaktadır.
Demokrasinin ve özgürlüğün beşiğidir Ankara… Koca bir milletin yorgun kalbi bu şehirde atar. Bu şehir umuttur içimizin en mutena köşelerinde besleyip büyüttüğümüz aydınlık yarınlar için… Ankara sadece ülkemizin değil, gönlümüzün de başkentidir. Özgürlüğün göklerde süzülen mağrur kartalıdır; dünyevî tahtların mâliki, zamanın efendisidir.