Nedir gurbette yaşamak? Hakikaten zor mudur, hep duyduğumuz, bildiğimiz gibi? Hakikaten acınılası insanlar mıdır vatanından, milletinden kendi kültüründen uzakta, annesiz, babasız, kardeşsiz yaşayan gurbetçiler?
Aslında bütün duygulardan farklıdır gurbet; hem acıdır hem de tatlıdır. Gurbette yaşamayan bilemez din kardeşliğinin kan bağından daha önemli olduğunu. Senden benden yakındır iki din kardeşi birbirine; dil, ırk, kültür farkına rağmen yakındır. Onları birbirine bağlayan tek unsur İslam'dır. Orada onlar senin anan, baban, kardeşindir; hiç çıkar gözetmeksizin sevilir, sayılırsın. Hasta olsan, bir sıkıntın olsa onlar koşar yardımına.
Eğer Türk isen ve en azından kültürel bir din anlayışını benimsiyorsan, aslında ne kadar tutucu olduğunu görürsün, dinin her şeyin üzerinde olduğunu anlarsın defalarca. Tanıştığın her yeni insanda aslında en merak ettiğin şey onun hangi dine mensup olduğudur. Müslüman mı? Değilse bari Hristiyan olsa… Çünkü o kadar çok inançsız insan var ki, bir dine inanmanın yaratıcının varlığını tamamen reddetmekten çok daha evla olduğunu anlarsın. Eğer ateistse hiç şansı olmaz, gözünden düşüverir. Bir de bakmışsın sadece inançlarına göre yargılıyorsun insanları.
Ve eğer gurbette yaşıyor isen senden benden farklı onlarca Müslüman görürsün. Aslında İslamiyet’in sadece senin bildiğinden ibaret olmadığını, ne kadar farklılaşabildiğini anlarsın. Bizim tolerans gösterdiğimiz bazı olguların kesinlikle olmaması gerektiğini ve işlerin o şekilde de yürüdüğünü görürsün.
Mesela kadın-erkek ilişkileri; özellikle iş yaşamı ve üniversite çevresinde. Bize göre o pozisyondaki Müslüman bir kadın veya erkeğin birbiriyle ilişkisi artık çok tabii hale gelmiştir. Ama meğer öyle değilmiş, orada anladım. Büyük üniversitelerde hoca olmuş abiler veya akademik alanda ilerleyen ablalar çok sık aynı ortamlarda bulunmalarına rağmen, göz göze bile gelmeden ilişkilerini gayet güzel devam ettiriyorlardı. O abiler hanımlarla hiç konuşmasalar bile her ihtiyaçlarında ellerinden geleni yapıyorlardı. Ve bunların hepsi alanında bir numara olan abiler ve ablalardı.
Hepimiz bu dünyada 'gurbetçileriz'
Evet, gurbette kendini tanırsın. Neleri yapabileceğini, nelere gücünün yettiğini görürsün; zaman zaman sen bile hayret edersin başardıklarına. Çünkü orada daha azimlisindir, daha istekli bir şekilde hayata dört elle tutunursun.
Bir gurbetçinin içinde hep bir hüzün vardır aynı zamanda, malum ''gurbet''. İşte bu duygu o gurbetçiyi Allah’a daha yakınlaştırır.
Bir yere bağlanamaz gurbetçi, hep bir tarafa gider durur, bir kaç eşyası ile beraber. Hayatın gerçeği de budur aslında. Hepimiz bu dünyada 'gurbetçileriz'; işte bunu gurbetçiler gayri iradi bilirler.
Bu ve bunun gibi bir sürü değer katar gurbette yaşamak insana. Biraz buruk da olsa çok şey öğretir. Yani sanıldığı kadar acınılası değiller onlar. Birçok konuda bizden daha şanslılar belki. Ve gurbetçiler ne kadar “dönmek istiyoruz artık memleketimize” deseler de kopup gelemezler oralardan; onları tutan bir şeyler her zaman vardır.
Hayatta bir gurbetçi gibi yaşamak duası ile…
Betül Sümeyye yazdı