İlk basımı 1992 yılında yapılan "Güller Kitabı" Türk kültürü içerisindeki 'çiçek' macerasına önemli bir şekilde ışık tutuyor. 1992 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından "inceleme" dalında ödüle layık görülen bu eseri okuyacağım zaman bu kadar keyifli bir okuma yapacağımın farkında değildim.
Eser hakkında şöyle bir inceleme ve araştırma yaptığınızda 1992 yılındaki ilk basımından günümüze kadar devam eden süreçte sürekli ilgi görmüş bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor.
Onuncu basımına ulaşmış kitap, önemli bir bilgi birikimini okuyucusuna aktarmayı başarıyor. Beşir Ayvazoğlu, Güller ve Çiçekler hakkında yaptığı araştırmayı o kadar iyi bir sentezle esere aktarmış ki, kitabını okuyanlar memnun kalıyor ve çiçeklerin gizli dünyasına doğru güzel bir yolcuğa çıkıyor.
Bütün şairlerinin birleştiği tek çiçek
Eserin adı "Güller Kitabı" olsa da yazar Beşir Ayvazoğlu, eserde sadece gülden değil, kültürümüze mal olmuş bütün çiçeklerden söz ediyor. Beşir Ayvazoğlu kitabın adıyla ilgili hususu da önsözde şöyle izah ediyor: " Güller Kitabı adını, gülün zengin çağrışımlarından faydalanmak ve bir sembol olarak bütün kültürlerde taşıdığı değeri vurgulamak için tercih ettim. Gül, zaman zaman lâle ve karanfil gibi zorlu rakiplerle mücadele etmek zorunda kalmışsa da, saltanatını her zaman korumuş, bütün çiçekleri, hatta tabiatı özetleyen bir çiçektir; vazgeçilmezliği belki de bundan..." Hatta bu tezini biraz daha sağlamlaştırmak içinde eserin içinde Gül hakkında bizlere şunu aktarıyor: “Aslında bir çeşit dikenli çalı olan gül, güzel kokusu ve çeşitli renklerdeki muhteşem çiçekleriyle çağlardan beri insanları derinden etkilemiş ve bütün kültürlerde her zaman çok özel ve seçkin bir yerin sahibi olmuştur. Hafız'dan Ronsard'a, Yunus'tan Tagore'a, Hayyam'dan Goethe'ye, Fuzuli'den Rilke'ye kadar, bütün dünya şairlerinin üzerinde birleştiği tek çiçek güldür."
Kitabın gerçeği yansıtmadaki başarısına kitabın önsözündeki bir anekdotta da rastlayabiliyoruz. Bakü Kafkas Üniversitesi'nde Yeni Türk Edebiyatı okutan Fatih Ordu adlı okuyucu, Beşir Ayvazoğlu'na yazdığı mektupta "Güller Kitabı" adlı eserle ilgili başından geçen güzel bir hikâyeyi anlatıyor. Yine yazar kitabın önsözünde, yazdığı eseri çiçek tutkunları Cevad Rüşdü Bey, Nâbedid, A.Süheyl Ünver, Reşat Ekrem Koçu gibi önemli isimlerin ruhlarına armağan ederek kültüre ve kültür adına çalışma yapan insanlara olan saygısını göstermiş oluyor.
Kitabı Nâbedid’e borçluyuz
Güller Kitabı'nın yazılış hikâyesini, Beşir Ayvazoğlu kitabın başlangıcında o kadar güzel anlatıyor ki hemen samimi dille yazılmış bir eserin başlangıcında olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Hatta kitabın ortaya çıkma fikrini kısaca şöyle açıklıyor: "Çiçekleri hep sevdim; çiçek sevmeyen biri herhalde normal bir insan olarak kabul edilemez. Fakat her çiçeği ismiyle cismiyle tanıyan, Latince adlarını bile bilen meraklılardan değildim. İlk bakışta tanıdığım çiçeklerin sayısı yirmiyi geçmezdi; ad olarak bildiklerimin çoğunu da gösterseler tanımazdım. Esasen daha çok çiçeklerin etrafında oluşmuş kültürle ilgileniyordum; hatta lâle, gül ve nergis hakkında birer yazı yazmıştım. Nâbedid'in şiirlerini okuduktan sonra ilgim iyiden iyiye meraka dönüştü ve çiçekler hakkında yayımlanmış ne bulursam toplamaya başladım. Böylece elinizdeki kitabın macerası da başlamış oluyordu."
Anlayacağınız o ki bu eserin ortaya çıkışını Nâbedid'e borçluyuz. Nâbedid bir mâhlas. Bu şairin asıl adı Ahmed Cemal Bey. 1867 yılında Selanik'te doğmuş. Çiçekler Arasında adlı eseriyle Beşir Ayvazoğlu'nun dikkatini çeken Ahmed Cemal Bey, çiçeklere meraklı ve ilgili bir şairdir. Beşir Ayvazoğlu, onun şiirini tasvir ederken şöyle ifadeler kullanıyor: "Dünya edebiyatında herhalde çiçeklerle onun kadar içli dışlı olmuş başka bir şair gösterilemez. Söyleyişi acemice, fakat duyguları yoğun ve buluşları zekice. Zekâsının mizaha yatkınlığı bütün şiirlerinde hissediliyor. Zikrettiği çiçeklerin adları ise başlı başına bir âlem. Bu adların ne zaman, niçin ve kim tarafından verildiğini keşke bilebilseydik."
Nâbedid'den sonra da başka isimlere yönelen yazar çiçekleri geniş bir yelpazede incelemeye devam etmiş.
Bitkilerin adları nasıl veriliyor?
Kitabın içeriğinde dikkatinizi çeken bir başka unsur da verilen örnekler ve bu örneklerlerle oluşturulmuş hikâyeler. Bunun yanı sıra Türk Edebiyatı için çok önemli yere sahip eserlerden, çiçeklerle ilgili alıntılar eseri okurken sizlere kılavuzluk yapıyor. Divan şairlerinde gördüğümüz "bahar ile kış savaşları" imajının bir benzerinin Divan-ı Lügati't-Türk'te yer aldığını eserden öğrenmiş oluyoruz. Yine Dede Korkut Hikâyeleri'nde de çiçeklerle ilgili atıflar olduğunu görmüş oluyoruz.
Çiçeklerle ilgi araştırmalarını Türklerin göçebe olarak yaşadıkları dönemlere kadar indiren Beşir Ayvazoğlu, ilginç bir noktaya dikkat çekerek atalarımızın bitkileri bile hayvanlara benzeterek adlandırdığını bize aktarıyor. Bunun da göçebe bir yaşam tarzının getirdiği sonuçların bir tezahürü olduğunu anlıyoruz. Yine bir anekdot da sadece Müslüman olan Türklerin değil başka dinleri kabul eden Türklerin de 'çiçekler'e önem verdiğini aktarıyor. Bu anekdotlardan şunu anlamalıyız ki, Güller Kitabı adlı eser sadece bir çiçek macerasından değil, Türklerin göçebe yaşamından günümüze kadar yaşadığı çeşitli kültür evreleri ve öğelerinden de bahsediyor.
Bahar Sultanın Çiçek Ordusu
'Bahar Sultanın Çiçek Ordusu' adlı bölüm eserin okuyucuya en keyif verdiği bölümlerden biri. Kendinizi bir masalın içindeymişsiniz gibi hissettiren bu temsili hikâye oldukça güzel bir şekilde kaleme alınmış. Yine İstanbul fethinde ve Nevruz kavramında da çiçek olgusu akıllarda yer edecek şekilde işlenmiş. Türklerin Müslüman olduktan sonra ki çiçek maceralarını iyi bir inceleme yaparak kaleme alan Beşir Ayvazoğlu, Türk-İslam kültürü içerisinde yer alan mistik öğeleri esere iyi bir şekilde yerleştirmiş.
Çiçeklerle ilgili "bahçe" kavramına da giren yazar, Türklerin Müslüman olduktan sonra İslam sanatıyla tanışıp onunla nasıl kaynaştığını ele alıyor. Müslüman edebiyatı içinde önemli bir yer ifade eden 'bahçe' aynı zamanda her çeşidinden güzelliği ifa etme de kullanılan bir semboldü. Hatta cennetin tasvirinde bahçenin önemi de büyüktür.
Gülün dinimizdeki özel anlamı
Türk ruhunun karışık şeyler sevmediğini aksine sade güzelliklerden hoşlandığını söyleyen Ayvazoğlu, Osmanlı-Türk bahçesi konusunda kitabın ilerleyen kısımlarında biraz daha derin ve somut örneklere başvuruyor. Güller hakkında yaptığı incelemeleri şehirler ve insanlar üzerinden iyi bir şekilde devam ettiriyor. Gülün, tasavvufi konulardaki önemli yerine atıfta bulunan şunları diyor "Tasavvufi sembolizmde gonca halinde gül, birliği, açılmış gül ise çokluk halinde görünüşünü temsil eder." Burada gül konusunda parmak basılacak bir başka nokta da "Gül" kavramının Hz.Muhammed üzerindeki özel anlamıdır. Birçok şair "gül"ü bu imgede, eserlerine konu edinmiştir.
Gülün rakipleri var
Gülün dışında başta da dediğimiz gibi başka çiçeklerle ilgili incelemelerde yer almış. Gülün alımlı rakibi lale, gül ile rekabete girişmiş ve onun saltanatını epeyce tehlikeye sokmuştur. Kitaba şöyle bir baktığınızda özellikle Osmanlı da lale önemli bir yer edinmiş. Lale konusunda hastalık derecesinde ilgilenenler tarihte yer almış. Lale deyince Osmanlı’da ilk akla gelecek olan unsurlardan Lale Devri, gözden geçirilerek iyi bir bağlam yakalanmış.
Lalenin dışında nergis, sünbül, benefşe, susen, zambak, nilüfer gibi çiçekler hakkında da bilgi veren Beşir Ayvazoğlu, isimlerini duyduğumuz fakat kendilerini görsek tanıyamayacağımız bu çiçekleri çeşitli objelerle birleştirerek bizlere çok güzel aktarıyor. Kişiler üzerinden baktığımızda önemli saydığımız bazı isimlerin çiçekler konusunda hassasiyet sahibi olduğunu öğreniyoruz. Bunun dışında Ayvazoğlu, çiçeklerle ilgili çıktığımız bu yolculukta bizlere tarihsel ve mitolojik olaylar çerçevesinde derin ipuçları sunuyor. Eserde, edebiyat dönemlerindeki çiçek algısına da değiniliyor ve okuyucu belki ilk defa fark edeceği bazı objelerle karşılaşıyor.
Türk çiçek kültürü üzerine yazdığı bu deneme tarzındaki kitabı daha da uzatabileceğini söyleyen Beşir Ayvazoğlu, fakat bugünün karmaşasının, belirsizliğinin ve oturmamışlığının kendisini ürküttüğünü hatırlatıyor. Kitaba genel olarak bakacak olursak, yazılış amacını yerine getirebilmiş bir eser olarak görebiliriz. Esere eklenen objeler okuyucunun uzun zaman kitapla baş başa kalmasını sağlıyor. Bölümler arasında verilen 'ekler' kısımları da okuyucu için bir dinlenme vazifesi görüyor. Türk çiçek kültürü üzerine yazılan Güller Kitabı, taşıdığı misyonu içten ve samimi diliyle birleştiren iyi bir eser.
Cengiz Yalçınkaya gül kokuları eşliğinde yazdı