“Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz cihana insaniyet nedir öğretmişiz”
Mehmet Akif
Bizim millet ekseriya Âkif’in dediği zamanlar güzelden anlarmış. Güzel söze, güzel sese, tabiatın güzelliğine, ağaçlara, kuşlara, çocuklara tutkunmuş. Onlar için destan, gazel, kaside, yazar; mâniler düzermiş. Özellikle anneler, nineler, genç kızlar dertlerini, taleplerini, muhabbetlerini mânilerle ifade edermiş.
Mâni kelimesinin meanî, mânâ kelimesiyle tedaisi, çağrışımı var. Kitapları karıştırınca M.Fuad Köprülü, A.Gölpınarlı, M.Fahreddin Kırzıoğlu, Pertev N. Boratav hocalar da mâni kelimesinin mânâ ile irtibatını kabul ediyorlar. Zaten mânâya aşina olan insanlar mânâsız kelâm edemezler.
Çocuklar ilk doğdukları zaman annenin ve diğer ebeveynlerinin söylediği türkü, mâni, ninnilerle onlarla güzel bir irtibat kurarlar. Böylece kulaktan beslenme başlar. Bu sözlerin içinde aynı zamanda musiki ile birlikte iman, ahlak, irfan, nasihat, hîkemi sözler, temenniler ve manevi haller de telkin edilmiş olur. Kulaktan kulağa, nesilden nesile yayılan mânilerimizin bazı kelimeleri değişse bile mânâsı değişmemiştir.
Bazen söylemek istediklerimiz, nasihatlerimiz, nüktelerimiz, acılarımız, sevincimiz, sevgimiz, öfkemiz gibi duygular, mâni kalıbına dökülünce söz söylemede ima yollu güzel bir uslüp yakalayabiliriz. Yani az sözlerle çok mânâ dile getiririz. Böylece hem söyleyene kendi ahvalini ifadede hem de dinleyene idrak etmede kolaylık sağlanır.
Mektepli, diplomalı kızlarımız çoğaldığından beri mâni bilen ya da düzebilen azalmış mıdır bilmiyoruz. Ama çoğalması gerektiğini düşündüğümüz için güzel mânilerimizden bir demet yaparak meraklılara, genç annelere, muallimelere takdim edelim dedik. İnşallah memnun olurlar. MEB yüz temel eseri içinde “Türk Mânilerinden Seçmeler” kitabı da var. Piyasada epey yayın yapılmış ama gene de tesadüf etmeyenler olabilir diye düşündük.
Günümüzde giderek unutulan pek çok değerlerimiz gibi çocuklarımıza da söyleyeceğimiz güzel ve anlamlı sözler, zihinlerde kalacağı ninni, mâni, türkü, ilahiler de giderek kayboluyor. Maddi olarak her türlü ihtiyacını karşılamaya çalıştığımız çocuklarımıza manevi anlamda da doyurabilecek birkaç mâni seçme yaptık. Söyleyeni bilinenler yanına yazılmıştır.
Yüzleri ay gibidir Diller bülbüle benzer Erenler anlattılar Çocuklar güle benzer |
Eyyam geldi kış geldi Safa geldi hoş geldi Sabah seher vaktinde Çıktı bir derviş geldi A.Özdenören |
|||
Bugün Göçüyoruz köyümüzden Hicret ediyoruz Diyor dedem Birkaç bohça Bir iki sepet İki üç resim Alabildik evimizden C. Zarifoğlu *** |
Medet Allahım medet Kuru dudakta Son bir kelime Kelime-i Şehadet Ve şehadet Çalışan anneye: Kıyametler kopuyor Annem evden gidince C. Zarifoğlu *** |
|||
Padişah / Ülke çocukları için Ismarlamış bu masalları Tayfalar Kocaman kolları / Herbirinde İri iri Masal kancaları C. Zarifoğlu |
İbrahim Ethem Hz.’ne Şimdi yoksul Kendisi yamar giysilerini Balıklar bulur getirir İğnesi düşse denize C. Zarifoğlu |
|||
***
Kalplere safadır namaz Dertlere devadır namaz Beyhude tabibe gitme Hastaya şifadır namaz A. Çelebioğlu |
Hayran gibi asilere Yol yitirmiş şakilere Ümidi yok zârilere Hülâsa duadır namaz A. Çelebioğlu |
Yol uzun ömür kısa Her gün yeni bir tasa Eğri düzelmez ise Doğruyu eğmek neden A. Çelebioğlu |
İnsan yapan insanı Olmamaktır mürai Aba altı Hayrani Göstermek değnek neden A. Çelebioğlu |
Her yavru yuva ister Yuvasız kuş olur mu? Yuvası olan kuşun, Gözünde yaş olur mu? Kuşlar da haram yemez, Haramdan aş olur mu? Bin lokma çiğnese diş, Altın, gümüş olur mu? Kuştur amma şu karga, Bülbüle eş olur mu? Köpekler birleşse de, Bir kurda baş olur mu? |
Dostu köpek olanlar, İyi yoldaş olur mu? Dost olan düşman olmaz, Böyle bir iş olur mu? İnsan olan insanın Yüreği taş olur mu? *** Az gidip uz gitmişim Yaz gidip, güz gitmişim Dönüp baktım ardıma Ne kadar az gitmişim… Ahmet Efe |
***
Başa birden taş geldi Ela gözden yaş geldi Çıktım kapıya bakdım Sandım ki kardeş geldi |
Kızımın adı Ayşe Elinde billur şişe Anasının bir kızı Nasıl çıksın güneşe |
||||
Ak koyun meler gelir Dağları deler gelir Anasız kuzuların Başına neler gelir |
Dağa çıktım yoruldum Sular gibi duruldum Ceylan baktı gözüme Yüreğimden vuruldum |
||||
Bu keklik usta keklik Kanadı deste keklik Çıkmış kaya üstüne Çağırır dosta keklik |
Şişeden gül süzülmez Dert kağıda yazılmaz Bu Tanrı’nın işidir Yazılanlar bozulmaz |
||||
Ak at gelir inişten Sinebendi gümüşten Bize de nasip olsun Heybedeki yemişten |
Bağlarda ak gül müsün Lâle mi sümbül müsün Çiçek dili kuş dili Söyle sen bülbülmüsün |
||||
Bir pınarın başına Bir testiyi koysalar Kırk yıl anda dursa da Kendi dolası değil (Hz. Yunus) |
Denize dalamadım Bir murat alamadım Kuş bile yuva yaptı Kuş kadar olamadım |
||||
Ben bir keklik olaydım Yol boyunca konaydım Gelen geçen yolcuya Ben yârimi soraydım |
Gelen kız Boşnak mıdır Nergis mi zambak mıdır Gören maşallah desin Huri mi melek midir |
||||
Sözüme der isen belî Gel, sakın kınama eli Sizlere nasihatim var Kov evlerden tembeli |
Deniz dalgasız olmaz Gönül sevdasız olmaz Yâri güzel olanın Başı belasız olmaz |
||||
Ana başa tâc imiş Her derde ilaç imiş Evlat şah olsa dahi Anaya muhtaç imiş |
Açılmış güle benzer Kırda sümbüle benzer Benim sevgili yârim Eşsiz bülbüle benzer |
||||
Besmelesiz başlama Haram malı dişleme Günahını çekersin Kötü işler işleme |
Yerine gelsin ahtin Gülsün yüzüne bahtın Bir söyle iki işit Söz gümüş sükut altın |
||||
Ay doğar bedir Allah Bu sevda nedir Allah Ya yâre insaf eyle Ya bana sabır Allah |
Mâni mâni peşine Bak şu feleğin işine Yâre benzer ararım Rastlamadım eşine |
||||
Altını sarraf bilir Yarayı cerrah bilir İkimizin kalbini Yaradan Allah bilir |
Bosna’nın üstü kaya Kızları benzer aya Bosnadan kız alanın Emeği gitmez zâya |
||||
Gamda gül Gamda bülbül gamda gül Şadanlar her gün güler Yiğit isen gamda gül |
Şu Bosna’nın güzeli Yanakları gamzeli Başka yere varamam Bu diyarı gezeli |
||||
Kapanır ise bir kapı Ne kapılar açar Mevla Tevekkül et yeme kaygı İşin hoş yapar Mevla (Kuddusi Hz.) |
Eli yerme sen Yerilir yeren Sevilir seven Döğülür döven (Kuddusi Hz.) |
||||
Gitti kervan kalk uyan Çok yatan görür ziyan De heman zahir nihan Lâ ilâhe illâllah (Kuddusi Hz.) |
Ninni demek âr olmaz, Mü’min kalbi dar olmaz Ana şefkatsiz olmaz! Uyu yavrum ninni! |
||||
Menim atam sofralı bir kişi idi El elinden tutmak onun işiydi Güzellerin ahire kalmışı idi Ondan sonra dönergeler dönüptür Muhabbetin çerağları sönüptür (Şehriyar) |
Ol fakir ki yüzen bakar Gözlerinin yaşı akar Mümin olan kalp mi yıkar Sakın incitme bir canı Yıkarsın arşı Rahmanı (Alvarlı Efe Hz.) |
||||
Yar dağıtır Sinemde yar dağıtır Başımda gam leşkeri Dağıtsa yar dağıtır |
Hakk’ka kul ol kul Olasın makbul Hakk’ka kul olanın Cümlesi makbul (Dede Paşa Hz.) |
||||
Gençlik bahar gibidir Emeksiz meyve verir Bunun kadrini bilir Sahibi irfan kızım (V. Öksüz) |
Tok gönüllü tok gözlü Daima güler yüzlü Mânâlı güzel sözlü Olur müslüman kızım (V.Öksüz) |
||||
Aşık olan kaynar taşar Dalgalar geldikçe coşar Acep hangi dağdan aşar O Leyla’nın yolu derviş (Salih Baba) |
Bilmem neden terkeylemiş Canan ilini ilini Gülün görmüş lâl eylemiş Şirin dilini dilini (Salih Baba) |
||||
Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz (Hz. Yunus) |
Arayı arayı bulsam izini İzinin tozuna sürsem yüzünü Hak nasip eylese görsem yüzünü Yâ Muhammed canım arzular seni (Hz. Yunus) |
||||
Ey benim bahtı yârim, Gönlümün tahtı yârim Yüzünde göz izi var, Sana kim baktı yârim? |
Su gelir akar gider Her yanın yıkar gider Bu dünya bir pencere Her gelen bakar gider |
||||
İğnem düştü yakamdan Gel arkamdan arkamdan Sen geldikçe arkamdan Ben korkmam kaymakamdan |
Yemeği az yiyirem Hekimle işim olmaz Yolumca düz giderem Hakimle işim olmaz |
||||
Metelik vermeyip iş bu faniye Hürmet et kalbinde susan sabiye Fil girse affet de züccaciyeye Kuş gönlü kıranı şaki diye yaz. (S.Çobanoğlu) |
Körü gördüren sevda Erenler doğru demiş Ne yazıklar işledim Başa geldi bunca iş (S.Çobanoğlu) |
||||
*** |
|||||
Ağzı açık alâmet İçi kızıl kıyamet Yaş koydum kuru çıktı Salli alâ Muhammed (Fırın) |
Taştandır demirdendir Yediği hamurdandır Dünyaları doyurur Kendi doymaz nedendir (Değirmen) |
||||
Yere vurdum yumruğu Allah’ımın buyruğu Otuz okka kendisi Otuz okka kuyruğu (Ramazan) |
Ay bulutlar bulutlar Yusuf’u yiyen kurtlar Ayağından su içer Tepesinden yumurtlar (Buğday) |
||||
Namaz namaz o namaz Onu kimse kılamaz Etten mescid su kıble Onu kimse bilemez (Yunus Peygamber) |
Kendisi Mekkeli’dir Hoşlanmayan delidir İçi şerbetle dolu Sanki dilber dilidir (Hurma) |
||||
Soru: Baba der ki bu yurtlar Issız kalmış bu yurtlar Kuşlardan hangi kuştur Boğazından yumurtlar |
Cevap: Baba der ki bu yurtlar Issız kalmış bu yurtlar Kuşlardan hüma kuşu Boğazından yumurtlar |
||||
Soru: Ol nedir ki soğulmaz Suya atsan boğulmaz Anasından doğunca Ölene dek doğurmaz |
Cevap: Nil ırmağı soğulmaz Balık suda boğulmaz Bildiğimiz oldur ki Katır asla doğurmaz |
||||
Soru: Kuşlardan hangi kuştur Yavrusuna süt veren Kuşlardan hangi kuştur Boynunda var yel bağı |
Cevap: Selasettin (yarasa) kuşudur Kiremitlere giren Ona atmaca derler Aşar dumanlı dağı |
||||
Bu güzel mânilerin sohbet muhabbet vesilesi olması, çocuklara, büyüklere aşk ve şevk vermesi temennisiyle ismi geçen üstadlarımızı hürmet ve rahmetle yâdederiz.
Arzu Bosnevi
Kaynakça:
Amil Çelebioğlu, Ninniler Hazinesi, Kitabevi
Doğan Kaya, Anonim Halk Şiiri, Akçağ
Sami Akalın, Türk Mânilerinden Seçmeler, Başbakanlık Kült. Yay.