Uzun Beyaz elbiseli Müslümanlar
Arkadaşlarla fakültemizin bahçesinde dolaşırken birden siyah arabalarla doldu içerisi. İçinden, görmeye alışkın olmadığımız uzun beyaz elbiseli adamlar çıktı. Anlaşılan beklenen misafirler gelmişti. "Medyada İslam Algısı’’ paneli için gelmişlerdi bu güler yüzlü Müslüman kardeşlerimiz. İçlerinde bir tv ekibi de vardı. Fakültemizin dekan yardımcısı Doç. Dr. Rahmi Yaran ile kısa bir konuşma yaptılar. Derken vakit yaklaştı, takıldık peşlerine ve arkadaşlarla İSAM’ın yolunu tuttuk. Salona girdiğimizde herkesin yüzünde heyecanla karışık bir tebessümün olduğunu müşahede ettik. Herkes panelde neler konuşulacağını, hangi kararların alınacağını merak ediyordu anlaşılan. Ön sıralarda yerimizi aldık ve dinlemeye koyulduk.
![]() |
Dr. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türki |
Müslümanlar güçlerinin farkında değil
Önce, açılış konuşmaları yapıldı. Sırasıyla İSAM Başkanı Prof. Dr. M. Akif Aydın, İslam Dünyası STK’ları Birliği Genel Sekreteri Nemci Sadıkoğlu ve Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri Dr. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türki söz aldı. Daha sonra başkanlığını Prof. Dr. M. Akif Aydın’ın yaptığı panelin tek oturumuna başlandı. Mübelliğlerin değindikleri konular ise kısaca şöyle:
İslam Üniversiteleri Birliği Genel Sekreteri olan Dr. Cafer Abdüsselam, istenilen faaliyetlerin yapılamamasını, İslam dünyasındaki medyanın hükümetlerin güdümünde olmasına bağladı. Avrupa’daki bazı medya kuruluşlarının, istediklerini hükümetlerine yaptırabilecek otoriteye sahip olduğuna dikkat çekerek İslam ülkelerinin medyanın gücünün farkında olmadığını söyledi.
Müslümanların 1000 temel eseri
Müslümanların kendi arasında gerek kurumlar olarak, gerek üniversiteler olarak, gerekse de şahıslar olarak istenilen seviyede iletişimin ve işbirliğinin olmadığına vurgu yapan ve bunun aşılması gerektiğini belirten Abdüsselam, isabetli ve faydalı bir de teklifte bulundu: Müslüman aydınlar bir araya gelsin ve Müslümanların 1000 temel eseri oluşturulsun!
Bu, güzel bir fikirdi. Bütün Müslümanların ortak bir kitap kültürü oluşurdu böylece. Bu düşünce daha önce dile getirildi mi bilmiyorum ama ben ilk defa Abdüsselam’dan duydum ve içimden sevinçle ‘’İşte bu!’’ dedim.
Ümmü’l-Kura Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof.Dr. Üsame Salih el-Hariri ise şu an var olan gönüllü faaliyetler yerine, bu konuda yetişmiş, profesyonel kadroların ve kurumların oluşturulması teklifinde bulundu.
Fatih Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Osman Özsoy, İslam’a karşı yapılan medyatik saldırıların nedenlerinden birisinin kıskançlık olduğuna dikkat çekti. Diğer bir neden olarak da İslam’ın zengin materyalinin tanınıp mühtedilerin artmasını engellemek olduğunu sözlerine ekledi.
![]() |
Yusuf Kaplan |
Hüsn-ü hatime Yusuf Kaplan’dan
Son konuşmayı yapan Dr. Yusuf Kaplan, tabir-i caizse panelin hüsn-ü hatimesini yaptı. Konuşma üslubu ve dikkat çektiği konularla nerdeyse herkesin beğenisini topladı. Kaplan, söz alır almaz programın başlığının yanlış olduğunu söyledi. (Bunu sık sık yapar) Bu başlıkla, birilerinin bizim hakkımızda konuştuğunu ve kendi kendimizi nesneleştirdiğimizi belirterek artık reaksiyoner değil aksiyoner olmamız gerektiğini özellikle vurguladı.
Daha sonra asıl tebliğine geçen Yusuf Kaplan, dünyada 1. Sanayi devriminde fabrika, 2. Sanayi devriminde elektronik, 3. Sanayi devriminde sanal alem, günümüzde ise medya üzerinden yürütülen bir hakimiyet olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: ‘’Medyayı gereğinden fazla önemsememeliyiz ama medya önemlidir de. Bu paradoks, medyanın kendi yapısından kaynaklanmaktadır.’’ "Biz aslında medyanın gücünden değil gücün medyasından bahsetmeliyiz.’’ "Medya, insanın bilinçaltını etkiler.’’ Üstad bize Heiddegger’in ‘’Kamera, izleyiciye yöneltilmiş bir silahtır.’’ Sözünü hatırlattı. Biz de hak verdik.
Yusuf Kaplan birkaç tavsiyede bulunarak konuşmasını bitirdi. İslam dünyasın sorununun algılama sorunu olduğunu söyledi ve bizi, algılayışımızı tekrar gözden geçirmeye davet etti. Ayrıca uzun vadeli hedefler belirlemeden kısa vadeli işler yaparsak kısa devre yaparız sözleriyle de beni bitirdi.
Panelin gayet güzel ve faydalı olduğu kanaatindeyim. İnşallah Yusuf Kaplan’ın dediği gibi reaksiyoner değil de aksiyoner olma yolunda ilerleriz. Bunu başarabilmemiz için gereken şeyi, yine üstad haber veriyor:’’Dünyayı ve İslam dünyasını eş zamanlı olarak okumadıkça ve önerilerimizi, söyleyeceklerimizi küresel düzlemde dile getirmedikçe yaşadığımız medeniyet krizini aşamayız.’’
Şeyma Derbeder gitti, dinledi, bildirdi.