İki güzel ve samimi Müslüman… Vermişler el ele gidiyorlar öyle. Kim mi onlar; bekr diyarından Adnan Fırat ve Bilal Medeni. Nam-ı diğer Grup Mavera oluyorlar. Sesleri, aşk yolcusu olduklarına delalet ediyor. Sözlerinde bir yüce yangının kokusu yükseliyor. Belli ki canlarını birleştirmiş bu adamlar. Yoksa etki ağını bu kadar geniş örebilirler miydi?
Yüreğimizin en devingen hücrelerine işleyen ezgilerini, ilkin, ilk gözağrıları olan “Çağın Sonundayız” adını verdikleri ezgi-marş albümleriyle 98’de sunmuşlar kocaman bir heyecanla. Heyecanla diyorum, çünkü bütünüyle hareket damıtmışlar eserlerinde. Bunu heyecan yapmaz da başka ne yapar!
Adnan Fırat eğitimci, memleketinin bir dershanesinde felsefe derslerine giriyor. Okudukları eserlerin çoğunluğunun sözleri ona ait. Yazmayı da biliyor, söylemeyi de. Bu denli adamlar nadirdir bu topraklarda. İlkelerinden ödün vermeden şarkılarını dünyaya haykırmak ne güzel.
Bilal Medeni’nin özel sektörde çalıştığını biliyorum. Onunla daha iyi tanışığız ve görüşürüz. Çok tahlilimiz oldu müzikleri üzerine. Medeni son yıllarda haftalık Özgün Duruş gazetesinde ve bir internet sitesinde makaleler yazdı. Sorgulayıcı ve irdeleyici bir üslupla pek çok şey paylaştı okurlarıyla. Ama şimdi yazmıyor, yazmak istemiyormuş öğrendiğim üzere. Allah (cc) hayırlar yazsın onun üzerine, ne denir ki başka!
Serde müminlik olunca, ötesi kolayca süzülüp geliyor
Toplam on iki eser biriktirerek ezgi yoluna koyulmuşlar “Çağın Sonundayız” albümleriyle. O günden bugüne değişen tek şey, artık çağın sonunda değil de başında oluşumuz. Aslında eser yeniden seslendirilmek istendiğinde, “Müjdeler olsun ey çağın başındayız” şeklinde bir düzeltmeyle aynı formunu koruyabilir. Tabi buna grup üyeleri karar verecektir en nihayetinde. ‘Müslüman Olmak’, ‘Çağlara Doğru’, ‘Naat’ ve diğer çalışmalarının hepsinde hissedilir derecede yükselen bir çağıltı var. ‘Başörtü Davamız’ adlı eser, soğuk esen 28 Şubat rüzgârlarının tam orta yerinde iken söylenme özelliğini barındırıyor üzerinde. Kıt imkânlarla oluşturdukları bu samimi albümlerini dinledikçe dinliyor ve bıkmak nedir bilmiyoruz bunca senedir. Yürekten söylenenler yüreklerde yer bulur. İşte bu sanatçılarımız da yüreklerine okutmuşlar ezgilerini. Yürek okursa iyi okur ama.
Yollarına, 2001 yılında büyük bir emekle ve cehdle kardeşlerine sundukları “Yaslı Sevdalar” albümleriyle devam ederler. Her bir eserde ayrı bir dünya kurmuşlar. Sevmişler, sevdirmişler; bilmişler, bildirmişler… Öyle kolay olmuyor zihinlere konuk olmak. Cefakâr olanların, fedakâr olanlarındır muvaffakiyet. ‘Dere’, ‘Kayıp’, ‘Özlem’, ‘Neyiz’, ‘Bir Kudüs Bin Şehid’ ezgileri öyle lezzetli ki, tadına varmanın tek yolu albüm kapısını çalmaktan geçer. Hele ‘Neyiz’ eserlerindeki hicivli sözlerini bir duysanız; “Biz bu toprağın neresindeyiz/ Hainiz, mürteciyiz, biz neyiz/ Gericiyiz, yobazız hepimiz/ Çağdaş olamamış beyinleriz.” diyorlar mesela. Aslında bu sözleri çağa okkalı bir cevaptır. Kaygılı Müslümanların üzerine atılmış çamurları, tekrar çamur sahiplerine iade etmenin gayesi güdülmüş olsa gerek bu dizelerle. Ya ‘Bir Kudüs Bin Şehid’ ezgilerine ne demeli; tamamen Aksa sevdasıyla örülmüş demek abartı olmaz. Bunu hak ediyor Mescidimiz. Ağıtların ve acıların beslediği bir tarih olan Kudüs için, bir ağıt niteliğinde aslında bu eser.
Sonra yıl 2005 olmuştu; bir de baktık ki Grup Mavera “Azad Türküler” ile çıkagelmiş. Sevinmiştik bu habere. Dinleyince de çok ama çok sevmiştik. 2004’te şehadetle Rablerine ulaşan Filistin’in asil evlatları, kahramanları Şeyh Ahmed Yasin (22 Mart) ve Abdulaziz Rantisi (17 Nisan)’ye ithaf ettikleri bu albüm çalışmaları, diğerlerinde de olduğu gibi umut, sevda ve direnci taşıyordu benliğinde. ‘Bebeğim’, ‘Hicret’, ‘Üzülmeyin’ ve ‘Ülkemin Meydanları’ ile bizi yeniden kıyam etmeye davet etmişlerdi. İlk kez bu albümlerinde Kürtçe eserler okumuşlar. İki dile de yakışıyor sesleri. Serde müminlik olunca, ötesi kolayca süzülüp geliyor.
‘Hicret’le tâ Yesrib’e uzanıyoruz soylu bir kervanla. Ama her şeyden vazgeçerek, ama tek şey için; ilahi söz ve vaad için. ‘Hicret’e ilkin Ahmet Savran ustanın (Kardeşlik Zamanı adlı bir ezgi albümü var bu adamın) yanık sesinden aşina kulaklarımız. Ama ehl-i Mavera da bir başka güzelleştirmiş bu ezgiyi. ‘Bebeğim’ ki, daha evvel Kardeşlik Çağrısı’ndan Murat Tekin ustanın titrek sesiyle yorumladığı bir eser olup, nesillere şehadet damgası vurmayı hedefler.
Seneler birbirini aralıksız ve dur duraksız bir vaziyette takip ederken Grup Mavera 2007’de Gönüller Uyandı’yı bırakıverdi önümüze, gönlümüze. Bu son albümleri, tam anlamıyla bir profesyonellik havasındaydı. Böyle ulaşmıştı bizlere. Gerek müzikal yapı ve gerekse yorumlayış usulleriyle farklı ve tatlı bir yeniliğe gitmişler. Ümmet için anonim derecesinde olan eserleri farklı bir ses ve düzenlemeyle yeniden okumak güzel bir metod. Ve bunu bu ekip güzel yapıyor, başarıyor. Misal vermek gerekirse, bu albümlerinde 90’ların başında Grup İslamî Direniş’in ümmete hediye ettiği “Alev alan ateş söner mi hiç/ Özgürlük türküleri biter mi hiç.” sözlerinden oluşan ‘Özgürlük Türküsü’, Bilal Medeni’nin sesinde daha derinlikli bir hal almış. O eski heyecanı yeni bir formda sunarak daha bereketli kılmış ezgiyi. ‘Allahu Ekber’, ‘Affet Ya Rab’, ‘Seni Filistin Gibi Seveceğim’ ve diğer eserleri dinleme sınırlarını aşıcı mahiyet taşıyor. Yani onlar gerçekten bu işi biliyor.
Biz dinliyoruz ve yepyeni, taptaze heyecanlarla ezgiler bekliyoruz
Onlar ezgi işini biliyor bilmesine de, Bilal Medeni ile birkaç yıl evvel yaptığımız bir hasbihalde, artık yollarına devam etmeyeceklerinin, edemeyeceklerinin haberini almıştım üzülerek. Bunda maddi sıkıntılar en öncelikli ve tetikleyici unsur olarak beliriyor. “Çocuklarımızın boğazından kısarak ve tarifsiz emeklerle oluşturduğumuz çalışmalar internet ortamında paylaşılarak ve mp3 uygulamalarına geçirilerek emeğimize ket vuruluyor.” şeklindeki ifadeleri yaralarının ne kadar derin olduğunun resmidir. Anlaşılan o ki Grup Mavera kırgın ve kızgın bir vaziyette ceketlerini alıp gittiler.
Değerlerinin ağırlığıyla söz ve müzik üreten bu güzel âdemlerin çalışmalarına dönmelerini diliyoruz. Dönsünler. Dönmeliler. Dönmek iyidir, güzeldir. Zira ümmete dönüyorsunuz, kardeşlere ve kardeşliğe dönüyorsunuz ey Mavera yolcuları!
Umdukları şekilde ortamların oluşması için dua gönderiyoruz Rahman ve Rahim olan yüce Allah (cc)’a. Ümmete ve dünyaya kalıcı bir değer üretip geliştiren sanat adamlarımızın önleri açılmalı ve hatta onları teşvik için gereken yollara başvurulmalı. Kabiliyetlerin kısırlaştırılması demek, gelecek nesillere yapılacak en büyük kötülüğe sebep olmak demektir. Hâsıl-ı kelam, biz dinliyoruz ve yepyeni, taptaze heyecanlarla ezgiler bekliyoruz vesselam.
Fatih Pala yazdı