17 Kasım 2012 gece saat 02.15'te Ankara'dan bindiğim otobüsle vardığım İstanbul'a Samandıra'da indim ve servis aracıyla Bulgurlu'ya geçtim. İsmail Dervişoğlu Ağabeyin 'inince arama, direkt gel kapıyı çal' fermanınca aynen öyle yaptım. Güzel bir sohbet eşliğinde kahvaltı yaptık. Getirdiğim Ziraat Dersleri kitabını kendisine takdim ettim. Sabri Koz Bey'e getirdiğim Mekke İlahisi adlı matbu-cönk fotokopilerini de İsmail Ağabey'e bıraktım.

Bulgurlu'dan bir dolmuşla Kadıköyü'ne geçtim. Moda caddesini buldum ve cadde boyunca ilerlemeye başladım. Kime sorsam Moda Çarşısı’nı bilmiyordu. Son anda aklıma “Moda Sineması’nın alt katı” demek geldi; tarife bu cümleyi de ekleyince Moda'dan şöyle bir yarım daire çizerek Bahariye'ye çıktım. Bahariye'ye çıkar çıkmaz karşıma bir pasaj çıktı; meğer Moda Çarşısı o pasajın hemen sağ altındaymış.Baht Ayinesi

Gölpınarlı'nın toplu makaleleri konusunda konuştuk

Çarşı'ya girdim ve Yüksel Gölpınarlı Bey'in dükkânını buldum; kapalıydı. Yolda dükkânın telefon numarasını aramıştım; açan olmamıştı. Ankara'da bizde mevcut cep telefonunu almayı ise -bir gaflet eseri olarak- unutmuşum. Pasajdaki komşularından Kebikeç Sahaf -sağolsun- Yüksel Bey'in cep telefonunu buldu. Aradım, Sepetçiler Kasrında Muharrem dolayısıyla düzenlenen bir sempozyuma sunulan bildirileri dinliyormuş. Akşam 17.00 gibi pasaja döneceğini söyledi. Bekledim.

Beklerken pasajda Kebikeç Sahaf'la güzel bir sohbet tutturduk; orada Yeni Dergi (1975), Dergâh, Yazko Edebiyat ve Temrin dergilerinden bende eksik olan sayılara rastladım ve aldım. İyi ki eksik dergi sayılarını yazdığım defterimi yanıma almışım. Kebikeç'te ayrıca Osmanlıca matbu bir kitap da buldum: Baht Âyînesi (1332). İkram ettiği çay ve kahve için Kebikeç Sahaf'a çok teşekkür ederim.

Saat 5'te Yüksel Bey de geldi. Dükkânı açtı ve içeriye buyur etti. Sağolsun çay demledi. Bu çayın çok lezzetli olduğunu hemen belirtmeliyim. Merhum Abdülbaki Gölpınarlı'nın toplu makaleleri konusundaki derleme çalışmamın hangi aşamada olduğunu sordu. Makaleleri 4 ciltte konularına göre tasnif ederek hazırladığımı, ilk iki cildin dizgisinin bittiğini, üç ve dörtte de epey ilerleme kaydettiğimi anlattım. Makalelerin diline müdahale (sadeleştirme), cümle yapısını değiştirme (bozma) gibi şeyleri kabul edemeyeceğini söyledi. Zaten makaleleri yayına hazırlarken böyle bir işlem yapmayacağımızı anlattım.

Abdülbaki GölpınarlıYalnız yayınlandığı yere göre bazen imla farklılığı olduğunu ve metnin bütününde bir imlâ birliği sağlamak istediğimizi söyledim. Gölpınarlı'nın özellikle tercih ettiği yazım biçimlerini koruyarak bir birliğe gidebileceğimiz üzerinde mutabık kaldık.

Bir yandan bu konuları konuşur, diğer yandan araya güzel sohbet konuları sıkıştırırken Dervişoğlu birkaç kez aradı. Akşam yemeğine bekliyordu. Fakat benim aklıma yemek gelmedi hiç. Sohbetle ve çay eşliğinde yediğimiz bisküvilerle doymuştum.

KPDS’ye girecektim ama nasip değilmiş

Akşam ilerlediği için kalktık ve hem benim gideceğim, hem de Yüksel Bey'in de oturduğu Üsküdar'a gitmek üzere bir dolmuşa bindik. Vedalaşıp ayrılma zamanı geldiğinde Yüksel Bey benden önce indi; ben de son durağa kadar gittim. Orada bizim kurumdan TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda görevli arkadaşlar aradılar, fuardan çıkmış ve misafirhanenin de bulunduğu Üsküdar'a doğru Beylikdüzü'nden yola çıkmışlar. Fakat bu şeritteki trafik yoğunluğunu bildiğimden onlar Üsküdar'a gelinceye kadar o sırada beni aramış bulunan Yusuf Ünal'la buluştum ve Ankara'dan istediği Kemal Güran'a ait Kızılcahamam ve Çamlıdere Hafızları adlı kitabı kendisine vermek üzere söylediği noktaya gittim.

Oturdukları yerde Abdullah Işıklar ve iki kişi daha vardı; Abdullah Bey, Sezai Karakoç, Necip Fazıl ve bazı siyasilerle ilgili hatıralarını anlatıyor ve Yusuf Ünal da kayda alıyordu. Abdullah Bey çok geçmeden kalktı; Yusuf'la biraz sohbet edelim derken bir de saate baktım ki 24.00'e geliyor. Bir müddet gece Ankara'ya dönüp dönmeyeceğim konusunda tereddüt ettim; Pazar sabah 09.30'da KPDS'ye girecektim. Fakat sabah inecektim Ankara'ya ve o yorgunlukla sınava girebilir miydim? Yetişebilir miydim, yetişemez miydim? Yetişemeyeceksem gece İsmail Dervişoğlu'nda kalmak ve ertesi günü de İstanbul'da geçirmek elbette daha iyi olacaktı.

Bu arada Kâmil Büyüker de aramıştı; onunla telefonda konuşurken Üsküdar iskelesinde çeşitli otobüs şirketlerinin yazıhanesi bulunduğunu, onlardan kolayca bilet alabileceğimi hatırlatınca sınava yetişebileceğime dair bir ümit belirdi. Yine o sırada telefonla arayan Erdoğan Mura'nın da beni sınava girmem hususunda teşvik etmesi ve bu sınavda başarılı olacağımı söylemesi de ümitlerimi besledi. Nihayet kalktık ve bilet almaya gittik. Nitekim gece 01.15'te hareket edecek otobüs için Üsküdar'dan 24.00 gibi kalkacak olan servis aracını beklemeye başladık. O sırada boş durmayarak hemen yakındaki Şemsi Paşa Camii’ne gittik. Mimarisine hayran olduğum bu kücümen caminin önünce fotoğraf çektik. Servis gelince de binip gittim.

Ankara'ya sabah 06.00 gibi indik. Ankaray'a geçtim ve Yenişehir'de indim. Eve varmam kolay oldu fakat gelir gelmez sabah 9.30'da gireceğim KPDS sınavının girişi evraklarını aradım; yoklardı! ÖSYM artık adrese sınav giriş evrakı postalamıyor; bu sebeple internetteki sayfalarına size verdikleri bir şifreyle giriyor, o sayfadan indirip çıktısını alıyorsunuz evrakın. Baktım evrak yok; ben de ÖSYM sınav aday sitesine girip yeniden çıktı almak istedim. Girdim siteye, sınav evrakımın bulunduğu sayfayı yazıcıya göndermeye çalıştım ama mümkün olmadı; epeyce uğraştım, yazıcının dilinden anlamıyordum.

Kardeşim Afşın'ı aradım sabahın köründe; o da anlattıklarımdan bir şey anlamadı. Çabalarım sonuçsuz kaldı. Bu arada vakit de baya geçmiş ve farkında olamamışım. Bir internet cafeye gidip çıktı almayı düşündüm ama zaten cafeler 09.00, 09.30'dan önce açılmıyor. Sınav da 09.30'da başlayacak. Üstelik Seyranbağları'nda sınava gireceğim okulu da bilmiyordum. Oraya ulaşmak, çıktı alamamak sıkıntısı sebebiyle halsiz düştüm.Osman Özbahçe, Türkiye Kitabı

Böylece sınavı da kaçırmış oldum. Allah'tan hayırlısı… Nasîbüke yusîbüke.

Türkiye Kitabı gelmiş

İki gün önceydi. Kitap sayımından bir fırsat doğduğunda bizim şubeye uğramıştım. Evrakta bana ait bir gönderi olduğunu söylediler. Gittim; Hakan Şarkdemir'in yönettiği Karagöz dergisi gelmiş. Aaa bir de ne göreyim; içinde sevgili kardeşim Osman Özbahçe'nin Türkiye Kitabı adlı şiir kitabı da var. Bir müddettir çeşitli dergilerde yayınlanan uzun şiirleri bir kitabın müjdesini veriyordu zaten. Şimdi bu şiir kitabını dikkatlice okumaya çalışmalıyım.

 

Yusuf Turan Günaydın yazdı