Kendimle başım beladaydı ve gitmekle derdim vardı benim.
İnsan pek çok yol ayrımı ile karşılaşıyor yaşadığı sürede.
Bazen takılır ayırımlarda ne ileri ne geri.
Sadece rüzgârın getirdikleri ve yağmurun götürdükleri...
Yürüme enerjisini bulsa kendinde belki çamur, belki şelale, belki orman, belki karanlık, belki aydınlık bekliyor onu…
Tekrar adım atabilmek bu yüzden önemli belki de…
*
Kendimle başım beladaydı ve gitmekle derdim vardı benim.
Dünyanın en fakir ülkelerinden birine, raiyetinin büyük kısmı açlık sınırı altında yaşayan dünyanın en köklü kültürlerinden birinin beşiğine;
mutsuzlukların, zorlukların, hançerin, peçenin gölgesine...
Okyanus dalgalarının nefis sesi kulaklarımda, bitmeyen arayışların bütün hüzünleri içimde iken...
“Ya kalbimden ya aklımdan kurtar beni Allah’ım’, kurtar...
öyle yoruldum ki ikisinin arasındaki savaştan,
bitmeyen,
tüketen, yaralayan, yıpratan, yoran bu savaştan.
ne aklım kalbime söz dinletebiliyor ne kalbim aklımı çekip götürebiliyor... gitmek istediği yere.
ikisi birer uçtan tutmuşlar çektikçe çekiyorlar beni.
evet dediğine kalbimin mutlaka hayır diyor aklım...
aklımdan yanayım belki bende. ama aklımı dinletemiyorum kalbime...
Derken,
böyle bir dertten öylesine yorgunken…
*
Kendimle başım beladaydı ve gitmekle derdim vardı benim.
ikili bir telaşken zaten hayat bende.
bir yanım geçmişin, bitip gitmiş, yitip gitmiş, kaybedilmiş, kazanılmış, unutulmuş anlarının ardından koşarken
bir yanım geleceği bile meçhul bir gelecek için plan yaparken…
hayatım ise bu ikili telaş arasında kayıp giderken, kaçıp giderken
geçmişim ve geleceğim telaşlar içinde iken.
An’ımı kaybetmiş, huzurum bozulmuş, kalbim ağrırken
aklım kaybedilmiş, korkularım artmış, umudum azalmışken,
yaşamayan, gitmeyen, kalmayan, azalmayan, çoğalmayan dünlerim, bugünlerim ve yarınlarım varken…
*
Kendimle başım beladayken ve gitmekle derdim varken;
Neden heyecanlanır insan diye sorarken
Konuşmaktan neden keyif alır diye düşünürken
Neden gezmeyi sever kalabalık bir grupla
Neden eski günlerden konuşmaktan hoşlanır derken…
İletişimi sadece çok gerektiğinde kurmak,
Hiç telefonla konuşmamak,
Hiç toplanmamak,
Hiç eskilerle karşılaşmamak,
3-5 kişi dışında kimseleri görmemek,
Yalnız kalmak isterken…
*
Tercih edilmiş bir yalnızlığı,
Bilinçli bir tek başınalık durumunu isterken…
Bütün bağlardan kopmak, bütün bağları koparmak isterken
Etrafındakileri “Allaha emanet edip”, Allah’ın emanetinde olduğunu bilerek gidebilen cesurları çokça severken…
İbni Arabi’ye ve Şems’e de bu yüzden hayranken…
Yalnızlıklarında dilediklerince kalabalık olabilenlere katılmak derdi haline gelmişken…
*
Bir gün:
Rabbim;
alma benden!
heyecanlarımı,
iştiyakımı,
yorgunluklarımı
yalnızlığımı...
alma!
inanıyorum ve biliyorum, hayat en kıymet verdiğim şeylerden vazgeçmeyi başardığım anda
beni asla vazgeçemeyeceğim O’nunla karşılaştıracak.
O zaman; korkmak yok, uzaklık yok, yorgunluk yok. O’nda bir olmak var. Mutlu olmak var, onunla olmak var.
Rabbim! Nasip et bana...
dedirten bir duanın akabinde belki de…
*
Bir gün:
sen, olmayı bil sadece..
sabretmeyi bil
beklemeyi...
diken gönderen gül de gönderecektir elbet.
diye, kalbime konuşan sesi dinlemenin neticesiyle belki de..
*
Olan oldu
Olacak olan oldu
Olacak olan olmuş oldu
Olmuş olan olacak olan idi.
*
Bir gün:
bir ipe tutunmak istedi gönül,
bir bilenden talep etti …
“ben tutunmayı beceremiyorum, bir dala ihtiyacım var” demek istedi gönül
diyemedi..
önce görünürde efelendi.
zahir’de görüntüyü kurtardım zannetti.
*
ne olduysa öyle fark etmeden oldu;
olan öyle fark ettirmeden oldu,
olan öyle fark ettirilmeden olduruldu...
benim;
en güzel cümlelerim söyleyemediklerim
aklımdan kayıp giden onlarca güzel cümleye içimden ah-u vah ederken…
*
şimdilerde mi?:
bir yolun başındayım,
sonsuzluğa varmasını umduğum...
bir güzelin yanındayım
hiç uzak kalmamayı kurduğum…
bir kanadın altındayım
ısındığım, sığındığım…
bir kalbin içindeyim
boynumda taşıdığım…
bir yeşilin hapsindeyim
kendim aradığım…
Varla yok arasında insan yaşayamaz..ya var olacak ve Yaradana yaslanacak..yada yok olmayı seçecek ,iki cihan dada eşamesi olmayacak