Nasıl ki hayat yolculuğumuzdaki yollar, yönümüzü ve kaderimizi etkiler; İpek Yolu da birçok devletin, coğrafyanın ve medeniyetin gidişatını ve kaderini etkilemiştir. Çünkü o, bir yol olmanın çok ötesindedir. O fikirlerin, dinlerin, kültürlerin, icatların, metanın, bilginin, yeniliklerin ve farklılıkların taşıyıcısı olmuştur. O birbirine uzak medeniyetleri yakın etmiş, tabiri caizse dünyayı küçültmüştür.
Büyük etkileşim ağı
Milattan önceki devirlere kadar ulaşan köklü bir geçmişi olan İpek Yolu, 6000 km’lik uzunluğuyla tarihin en büyük ve uzun ticaret yoludur. Başta Asya kıtası olmak üzere Ön Asya ve Avrupa arasında, “İnsan” olma ortak paydasında buluşan onlarca halkın ve kültürün beşiği ve taşıyıcısı olmuştur. Hatta günümüze kadar gelen değerlerin, kavramların, kültürlerin yapı taşını oluşturmuştur. Doğu ve etkileşimde bulunduğu, dokunduğu her yer bir anlamda bu yol ile şekillenmiş, kaderi belirlenmiştir.
İpek Yolu’nun medeniyetler arasındaki en büyük etkileşim sahalarından biri din olmuştur. Budizm dini Hindistan’dan, Çin’e ve Japonya’ya İpek Yolu ile geçmiştir. Hristiyanlık, Asya’ya İpek yolu ile tanıtılmış, Zerdüştlük İpek Yolu ile İran’dan farklı bölgelere yayılmıştır. İslâmiyet, ilk İpek Yolu üzerinde yer alan şehir merkezlerine, sonra kırsal merkezlere yayılmıştır. Bunun haricinde devletlerin kültürel birikimi de o devletin sınırları içinde kalmayıp taşınmış, müşterek kültürler meydana gelmiştir. Kültürel birleşimlerin sonucunda ise medeniyetler oluşmuş, ilk kozmopolit metropoller bu etkileşim ile doğmuştur. Çin’in başkentinde her din, millet ve ırktan insan görmek İpek Yolu sayesinde mümkündü. Yine kâğıt ve matbaa, Çin’den Avrupa’ya yayılmış ve bununla dünya yeni bir çağa giriş yapmıştır. Tabii her yayılan olumlu etki bırakmamıştır... İpek Yolu sadece dil, din, bilgi, teknik değil; virüs ve vebanın da salgın olarak dünyanın bir ucundan diğer ucuna ulaşmasına sebep olmuştur.
Güzergâhları
Genelde tüm tarihi yolların, özelde İpek Yolu’nun tek bir devletin mirası ve tekelinde olması söz konusu değildir. Nitekim bu yol, devletlerarası müşterek kullanılan yollardandı. Çin ile Batı arasında ilişkilerin olduğu tüm zamanlarda Orta Asya merkezî bir roldeydi. Buradan yola çıkarak anlıyoruz ki Türkiye ve tüm Türkî cumhuriyetler için bu yol çok özel ve mühimdir, çünkü her birinin geçiş noktasında yahut yakın ilişkisindedir.
İpek Yolu’nun, bir kısmı denizden olmak üzere birçok güzergâhı vardır. Temelde beş ana ve bunlara bağlı tâlî yolları bulunmaktadır. Ana güzergâhı ise Çin’i, Orta Asya üzerinden Mezopotamya’ya, oradan da Akdeniz kıyısındaki Antakya ve Sur limanlarına bağlayan kara yoludur. En uzun yolu da “Kürk Yolu” denilen ve tarih boyunca samur, vaşak, kunduz, tilki, sincap, sansar vb. çeşitli hayvan kürklerinin Batı ülkelerine taşındığı yoldur. Böylesine uzak bölgeler arasında oluşan bir yol asla tesadüfi değil; tecrübe, gözlem ve bilgi birikimi neticesinde meydana getirilmiştir. Bu yollar öteden beri o bölge halkının en çok kullandığı yollardır. Hatta ticarette çok payı olmayan göçebelerin bu yolların oluşumunda önemi haizdir.
Neden “İpek Yolu”
Bu yolda taşınan malların en önemlileri kâğıt, ipek ve yeşim taşıydı. Batı, Doğu’nun bilhassa ipeğine ve baharatına hayrandı. Haricinde Hindistan’dan fildişi, pamuk; Orta Asya’dan gümüş, bakır, Çin porseleni, lapis, lazuli, barut; farklı coğrafyalardan birçok yiyecek, kumaş, hayvan, ilaç, aromalı bitkiler, çift hörgüçlü Asya develerinden oluşan kervanlarla Batı’ya taşınmaktaydı. Gerek at gerekse araba Çin’de bulunmuyordu, onlar da Batı’dan Doğu’ya taşınmıştı. Ancak bir zamandan sonra mazisi M.Ö. XI. yüzyıla kadar uzanan ipeğin dokuması ve ticareti özel bir önem kazanmış, ipek efsanevi bir ürün olmuştu. Tarihler 1877’yi gösterdiğinde Alman Coğrafyacı Ferdinand Von Richthofen tarafından Çin’le Ortadoğu arasında yapılan ticaretin ana metaını “İpek” teşkil ettiği için bu yol İpek Yolu olarak isimlendirmiş ve bu mühim yolun resmî ismi böylece konmuştu.
İpek, evvela kumaş olarak kullanılmakla beraber dikiş ipliği, bazı çalgılarda tel, savaş aletlerinde koruyucu zırh yapımında da temel madde olmuştur. Çin’de “Hanbalık” adında ipekten üretilen bir kâğıt da vardır. Önceleri ipek yalnızca devlet idarecileri ve bazı üst düzey aileler tarafından ayrıcalığı yansıtan bir ürün olarak kullanılırken sonrasında bu seviyede kalmayıp doğu ve batı ülkelerinde statüyü gösteren bir sembol olmuştur. Sadece kıyafet için kullanılan bir malzeme olmanın ötesinde başka mallarla değiştirilebilen kıymetli bir takas ürünü, hatta değerli madenler seviyesine çıkmıştır. Böylesi değerli bir ürünün ülkeler ve kıtalar arası ticarette kazandığı itibar, kadim yollara yeni statü getirmekle kalmayıp birçok tâlî yolun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu sebeple “İpek Yolu” olarak adlandırılmasını makul ve yerinde görmek gerekmektedir.
Hükümranlık savaşları
Böylesine uzak coğrafyalara uzanan ve medeniyetleri etkileyen bir yol elbette ki herkesin onu elde edip güç kazanmak istemesine sebep olmuştur. Bazen devletlerarası sorunlar bu yolun güvenliğini tehlikeye atmış bazen ticaretin kesintiye uğramasına sebep olmuştur. Bazen ise bizzat yolun ve ticaretin kendisi ülkelerarası savaşlar çıkmasına neden olmuştur.
Orta Çağ’da birçok devlet bu yolun hâkimiyeti için savaşırken V. yüzyılda Tabgaç Türkleri İpek Yolunun büyük bir kısmında hâkimiyet sahibi olmuş, fakat bu hâkimiyet sadece yüzyıl kadar sürmüştür. Ardından Kur’an-ı Kerim’de de bahsi geçen Bizans-Sasani Savaşları neticesinde önce Sasani sonra Bizans bölgeye hâkim olmuştur. Kazananlar, hükümdarlar, sömürenler böylece el değiştirmiştir. XIV. yüzyıldan itibaren Moğollar sebebiyle yollar güvenilmez hâle gelince kara yolları denizlere doğru kaymıştır. XVI. yüzyıldan itibaren yeni yollar keşfedilmiş ve İpek Yolu eski önemini yitirmeye başlamıştır. Günümüzde ise bu yol daha çok turistik özelliktedir. 2014 yılında da UNESCO dünya miras listesinde yerini almıştır.
Hâsılı kelâm, İpek Yolu koca bir tarihi bağrında taşıyarak yüzyıllar boyu ayakta durmuş, farklı ellerde farklı kaderler yaşamıştır. Yol deyip geçmemeli, yol yöndür, yol kaderdir. Eğer yol doğruysa istikamettir. O halde yola çıkmalı, yolda olmalı, yolu bulmalı ve yol olmalıyız.
Hatice Hümeyra Bal