Aşağıda okuyacağınız satırları belki de daha önce çeşitli şekillerde okudunuz. Bu notları 16–26 Haziran 2010 arası tuttuğum günlüğüme de yazdım. ‘Söz uçar, yazı kalır’ derler ya. Uçmasın, kalsın istedim yaşadıklarım. Şimdi bu notlarla sizi baş başa bırakıyor ve aradan çekiliyorum. Buyurun, Umre’ye ilk defa giden birinden Mekke ve Medine:
![]() |
(+) |
Manevi hava ağır geldi herhalde
Son birkaç gündür heyecanım artsa da annem ve kardeşim ile birlikte umre hazırlıklarımız sürüyor. Ben olayın (umre ibadetinin) ciddiyetini son ana kadar anlamamış olsam da, Atatürk Havalimanı’na ulaşıp da ihrama girmemle sanki halet-i ruhiyem değişti bir an. İhram’a girdikten sonra kendim değil başka biri oldum sanki. Bunda ihram yasaklarının payı olsa gerek. Bir de sorumluluk duygusunun. Sonra babam ve dostum Veysel ile vedalaşıp uçağın yolunu tuttum. Uçağı beklerken beni bir terleme alıyor. Ben çok terleyen biri olmasam da, dakika başı mendilimle siliyorum yüzümü. Ama nafile, terleme durmuyor bir türlü. “Allah Allah” diye içimden geçiriyorum. Ne oluyor bana. Sonra kardeşim geliyor ve “Abi manevi hava ağır geldi herhalde” deyip kaçıyor. Ben de, “belki de” deyip devam ediyorum terimi silmeye.
Sonra uçağa geçiyoruz ve 3,5 saatlik Cidde yolculuğumuz başlıyor. Yolculuk boyunca tesbih, tekbir getiriyorum çokça. Sonra gözlerimin yorgunluğuna dayanamayarak uyuyorum. Sabaha doğru uçağımız Cidde semalarına ulaştı ve havalimanına inişe geçti. Pasaport kontrolünden sonra artık Cidde topraklarındaydım. Vakit geçirmeden havaalanında açıktaki mescidde sabah namazımı kıldım. Açıkta derken, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki gibi en uçta, ulaşması uzun süre alan bir yerde değil, aksine pasaport kontrolünden sonra açıkta birkaç saf olabilecek tarzda hazırlanmış bir mescitte namazımı eda ettim. Bu arada Cidde Havalimanı’na ulaştığınızda özellikle pasaport kontrolünde kendinizin sabır testine tâbi tutulduğunuzu hissediyorsunuz. Oradan başlıyor 10 günlük sabır testi. O an şunu düşündüm. Umre ibadetinde sabır çok önemli. Bu topraklara adım attığımız andan itibaren sabırlı olmalıyız. İşte o zaman ibadetin bir manası olur diye düşünüyorum. Sabır testinden geçmek de öyle kolay değil bence.
![]() |
(+) |
Ve Kâbe ile karşı karşıyayım
Cidde’den Mekke’ye süren 1 saatlik yolculuğun ardından Mekke’ye, o güzelim şehre vardık. Mekke’ye vardığımızda önce Mescid-i Haram’a yakın olan otelimize yerleştik ve kafiledeki hocalarımızla birlikte Kâbe’nin yolunu tuttuk. Bu kısa 400 metrelik yolculukta kalbim sanki heyecandan yerinden fırlayacakmış gibi hissettim. Otelin Mescid-i Haram’a yakın olmasını sonraki günler daha rahat anlıyorum. Mescid-i Haram’ın kapısına yaklaştıkça kalbimin atış hızı da artar oldu. Oldukça heyecanlandım. Nasıl heyecanlanmayayım ki? Kâbe’ye yaklaşıyorum. Mescid-i Haram’ın kapısından içeriye girmek üzereyim. Heyecan nasıl olmasın.
Ve Kâbe ile karşı karşıyayım…
Tam karşımda Allah’ın evi. Arz’ın merkezinde, kıbleye döndüğümüz yerdeyim. Bir anda sanki onca insan, Mescid-i Haram’ın sütunları, halılar, mermerler, zemzem içme yerleri, bütün gürültü, keşmekeş, farklı ırk ve renkteki insanlar bir anda yok oluyor. Sadece Kâbe ve ben varım şimdi. Sadece Allah’ın evi ve ben. Zaman durdu benim için sanki. Şaşkınım, bir an kalıyorum. Şaşkınlıktan mı, korkudan mı bilemiyorum. Ama kaldım işte. İki dakika kadar sonra kardeşimin sesi ile kendime, dünyaya geliyorum. “Hadi abi, hocalar ilerliyor. Arkada kalmayalım.”
Büyük bir şaşkınlıkla ve heyecanla tavaf yapmaya başlıyoruz. Hocalar söylüyor, biz de arkalarından tekrar ediyoruz. Ama ben hâlâ kendimde değilim. Sudan çıkmış balık, şaşkın tavuk gibi başlıyorum dönmeye. 7 şavt’a başlıyorum. Tavafa niyet ediyorum: “Allahım tavafımı kolaylaştır.” Bir an düşünüyorum ‘tavaf zor bir şey mi’ diye. Demek kolay değil ki, niyet ederken ‘tavafımı kolaylaştır’ diyoruz. ‘Tavafımı kolaylaştır’ın anlamını sonraki günlerde anlıyorum. Çünkü tavaf yaptıkça yoruluyorsun. Kolay da değil hani. Ben 5 gün bulunduğum Mekke’de kardeşimle birlikte 17 tavaf yapabildim. İkinci günün sonunda ayağımdaki rahatsızlık başlamasaydı daha fazla da yapabilirdim. Umreden döndükten sonra anlıyorum ki ayağımdaki rahatsız damarların üst üste gelmesinden kaynaklanıyormuş. Bunu da birçok kere Umre’ye gitmiş bir dostumdan duyuyorum. Bu satırları okuyan ve ilk kez umreye gideceklere de bir tavsiyem olsun. Kendinizi ilk günden çok yorup ta, “ben çok tavaf yaparım” gibi cesaretli şeylere girişmesinler ya da kendilerini dengeli yorsunlar.
![]() |
(+) |
İhram, sıcak ve ben
Umre ibadetinin en önemli unsurlarından olan ihram’ın bende uyandırdıkları ile ilgili birkaç satır yazmak istiyorum. Muhtemelen herkeste farklı hisler uyandırıyordur. Mekke oldukça sıcak bir yer. Orada bulunduğum 5 günün ilk 3 günü ortalama sıcaklık 38, sonraki günler de 42 derece civarındaydı. Bu sıcaklıkta terlememeniz mümkün değil tabii. İhramlı iken bir nevi kefenlisin. Canlı ölü gibisin yani. Sıcaktan dolayı tavaf yaparken oldukça terliyorsun. Vücudumuzun terleri Mescid-i Haram’ın mermerlerine akıyor ve temizlik görevlileri günde birkaç kez Mescid-i Haram’ı temizliyorlar. Bu temizleme işi bir tören gibi yapılıyor. Birkaç dakika da 30’a yakın kişi Mescid-i Haram’ın mermerlerini tertemiz yapıyorlar. Bizim terlerimiz de temizlik görevlilerince temizleniyor. Bir başka deyişle ihramlı iken günahlarımızdan arınıyoruz. İhram günahlarımızı alıyor bedenimizden. Günahlar deterjan gücü ile sanki yok oluyor gidiyor.
Umremizi yaklaşık 2 saatte tamamladık. Bir tavaf, ardından tavaf namazı, sonrasında sa’y toplam olarak 2 saati buluyor. Bu zaman tabii ki kalabalığın durumuna göre değişebiliyor. Sa’yda, aynı tavaftaki gibi bir telaş var. Herkes sanki bir yere yetişiyor. Hafif bir koşturmaca halinde insanlar. Bir yerlere yetişiyoruz sanki. Dudağımızda dualar, ayaklarımız dualara eşlik ediyor.
Mekke’de bulunduğumuz süre içerisinde Sevr mağarası, Nur Dağı’ndaki Hira mağarası, Arafat ve Müzdelife’ye de ziyaretler gerçekleştirdik.
Arafat ve mahşer günü
Arafat ve Müzdelife hac zamanı tıklım tıklım oluyormuş. 3 milyon insan oluyor Arafat meydanında. Meydan o kadar büyük ki, bir an mahşer gününü hayal ediyorum. Hac zamanında Arafat sanki mahşer gününün provası gibi oluyordur. Uçsuz bucaksız bir ova Arafat. Tabii umre zamanı Arafat meydanı çok sessiz. Hiç kimsecikler yok. Ova bomboş. Ova’da rüzgârın sesi, ağaçların hışırtısı var, o kadar. Burada hocalardan duyuyorum ki Arafat meydanındaki ağaçların dikilmesine merhum Turgut Özal vesile olmuş. Turgut Özal Hacc’a geldiğinde dönemin Suudi Arabistan Kralı’na “Buraya (Arafat’ı kastederek) ağaçlar dikseniz güzel olmaz mı?” şeklinde bir soru yöneltmesi ile ağaçlar dikilmiş. Şimdi ağaçlar 20 senelik olmuştur herhalde.
![]() |
(+) |
Medine’ye sabah namazı vakti varmak nasip oldu
Evet, 5 gün göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçti ve Kâbe’den, Mekke’den ayrılık vakti geldi. İnanın ayrılmak o kadar zor ki Mekke’den. Otobüsümüz Mescid-i Haram’ı geride bırakırken otobüsün içindeki herkesin gözlerinin yaşlı bir şekilde ellerini sallayarak Kâbe’ye selam vermelerini izledim. Bizim insanımızın hasretini ve saygısını o an bir kez daha görmüş oldum. Mekke–Medine arası 4,5 saat civarında sürdü. Sabaha karşı Medine’ye vardık.
Sabah namazını Medine-i Münevvere’de kılmak nasip oldu. Medine’ye ayak basar basmaz, sabah namazını kılmamız tam nasip işiydi. Medine’ye vardığınızda Mekke’den farklı bir şehir olduğunu hemen hissediyorsunuz. Medine’nin Mekke’ye göre daha temiz olduğu, düz bir yerde kurulduğundan Mekke’ye göre daha derli toplu bir yerleşimin olduğu ilk göze çarpan hususlardı benim gözüme. Sabah namazını büyük bir keyifle kılıyorum. İçim huzur dolu. Peygamberimizin evinde, kabrinin dibinde kılıyorum namazı. Aynı Kâbe’deki gibi, Allah’ın evindeki gibi namaz esnasında heyecan kat kat artıyor. Kalp atışlarım hızlanıyor. Namazın ardından Peygamberimizin kabrini ziyaret etmek için ilerliyoruz mescid içerisinde. Yaklaştıkça heyecanım artıyor. Muhteşem bir duygu sarıyor bedenimi. Peygamberimize selam verecek olmamın heyecanı sarıyor her yerimi ve “Selam olsun Ya Resulallah” dememle rahatlıyorum. Sanki üzerimde bir borç varmış da, onu vermiş gibi rahatlıyorum birden. Peygamberimizin kabrinin önünde 10 saniye kadar duruyorum ama görevlilerin omzuma el atması ile irkiliyorum. ‘Hacı devam et’ şeklinde el ifadeleri ile kabirden ayrılıyorum. Ne olur bir dakika dursam, Peygamberimizin kabrini izlesem. Ne olur omzuma iki dakika dokunmasanız. Sonra kalabalığı görünce görevlilere hak veriyorum. Binlerce insan durmaya kalksa o dar alanda sıkışmalar, izdiham olur. Medine’de de, Mekke’de olduğu gibi ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Uhud Şehitliği’ni, Kuba Mescidi’ni, Kıbleteyn Mescidi’ni, Hendek savaşının yapıldığı yeri geziyoruz hocaların nezaretinde. Hepsinde Peygamberimizin hayatı gözümde canlanıyor birden. Uhud Şehitliği’nde. Uhud savaşı canlanıyor. Müslümanların durduğu yeri, Peygamberimizin yaralanmasını düşünüyorum. Sonra sıkıntıları düşünüyorum. Peygamberimizin ve ashabının yaşadığı sıkıntıları. Ziyaretlerin her birinde derin düşüncelere dalıyorum. Her yerin hikâyesini az çok biliyordum ama inanın ziyaret edilmesinin çok ama çok farklı anlamları oldu benim için.
![]() |
(+) |
Mekke’de hareketlilik, Medine’de dinginlik
Mekke ile Medine’yi kıyaslayacak olursak veya değerlendirecek olursak şunları söyleyebiliriz sanırım.
Mekke’de ise devamlı hareket, dinamizm olduğundan zamanın daha çabuk geçtiğini hissedeceksiniz. Kâbe’de bol bol tavaf yapacak, imkân bulursanız birkaç umre yapacak zamanı da bulabileceksiniz. Mekke’deki bu hareketlilik sizi her an ibadet etme düşüncesiyle saracak ve ibadet etme dışında bir şey düşünmeyeceksiniz.
Medine’de ise Mekke’deki bu hareketliliğin aksine bir dinginlik, dinlenme, tefekkür haline bürüneceksiniz. Medine’de bu dinlenme de ibadetle bir mana kazanacak sizin içinizde. Medine’de bol bol ibadet etme fırsatını, bol bol namaz kılma, nafile ve kaza namazı kılma, Kur’an okuma fırsatlarını yakalayacaksınız. İnsanın kendini daha fazla dinleme imkânını yakaladığını görecek ve hissedeceksiniz. Medine’de bu tefekkür halini engelleyecek, insanı tahrik edecek alışveriş yerlerini de göreceksiniz. Ama siz siz olun alışverişe kısa bir zaman ayırın ve geriye kalan zamanınızın hepsini ibadetle geçirin.
Ve Medine’de de 5 gün geçiyor hızlı bir şekilde. 27 Haziran sabahı uçağımız Medine havalimanından kalkarak İstanbul’a doğru hareket ediyor. Sabah saatlerinde sağ salim İstanbul’a ulaşıyoruz ve böylece 10 günlük kutlu ve güzel ibadet bitmiş oluyor. Umre dönüşü kendime 5 maddelik bir liste hazırladım. Umre ibadetinden hareketle hazırladığım bu listeyi yanımdan ayırmamaya çalışıyor ve maddeleri uygulamaya gayret gösteriyorum. Bu listemi sizinle de paylaşmak isterim.
1. Sabırlı olmak
2. Kur’an ile olan ilişkimi daha sıkı tutmak. Bunu yapmak için de küçük bir Kur’anı devamlı yanımda bulundurmak.
3. Tesbihat yapmak
4. Nafile ve kaza namazlarına önem vermek
5. Vakit namazlarını mümkün olduğu kadar camide cemaatle kılmak.
Allah umreye ve Hacc’a gitmeyi tekrar tekrar nasip etsin.
İ. Taha Dursun büyük bir heyecanla yazdı ve paylaştı
yol onun yolcu onun yolunda yolcu olmak istityorum.... rabbim mübarek kılsın