Her ne kadar siyasal olarak Türkiye ile Yunanistan'ın arası son dönemlerde iyi olmasa da Yunan adaları son birkaç yıldır Türk turistlerin gözdesi durumunda. Özellikle son yıllarda Yunan adalarına düzenlenen turlar revaçta... Hakkında yazılan çok olumlu yazılar, insanı cezbeden fotoğraflar, farklı bir macera arayışı da cabası. Ben de ailemle bir tur şirketine bağlı Cruise gemisi ile Yunan adalarından birkaçını ziyaret ettim. Turla gitmenin avantajı adaların önemli yerlerini görebilmeniz; dezavantajı ise adanın tüm güzelliğine nüfuz edememenizdir. Çünkü bazı adalarda bir süre kalıp detaylı gezmekte fayda var. Gidecek olanlar için alternatif olması adına düşüncelerimi ve gördüklerimi paylaşmak istiyorum.
İyi bir Cruise gemisinin rüzgarlı güvertesinde uzanıp kitap okumak, havuzundan faydalanmak, gün batımını seyretmek, bu müthiş anları fotoğraflamak, denizin sonsuzluğunda yaşadığın büyük şehirden uzak kalmak gayet güzel. Lakin tur şirketlerinin kara turlarını almanızı pek tavsiye etmem. Gitmeden önce adalara dair kısa bir araştırma yapmanız, küçük bir harita çıktısı almanız yeterlidir. Çünkü adalarda görebileceğiniz şeyler belirli zaten.
İlk uğradığımız ada Midilli... Gümrükten geçtikten sonra hemen sola sapıp Ermou Caddesi'nde buluyoruz kendimizi. Burası adanın en önemli caddelerinden birisi. Hafif kıvrımlarla uzanan uzun bir cadde. Bizdeki İstiklal Caddesi'ni andırıyor adeta. Vitrinlerinde, özellikle sahaflarında ve film satan dükkanlarında bize ait kültürel unsurları görmek mümkün.
Ermou Caddesi
Ne ararsanız var ama şunu unutmamakta fayda var, Yunanlılar müşteri olsa dahi 14 ile 17 arası dükkanlarını kapatıyor. Biz de bu saatler arasına denk geldik. Bu sebeple boş dükkânlara bakarak gezmek zorunda kaldık. Bu caddenin devamında Osmanlı'dan kalan Yeni Camii var. Müslüman ailesi Kulaksızzadelerden Mustafa Ağa tarafından 1825 yılında yaptırılan Yeni Camii'nin görüntüsü hiç de iyi değil.
Yeni Camii
Cami tam bir iskelet halinde... Yukarıdan güneş görüyor. Yerler çimen, kapısı kilitli. Caddenin diğer ucunda Agios Therapon Kilisesi var. Kilise bahçesindeki kafede lokma ve ballı yoğurt tavsiye ediliyor. Biz bunların tadına bakmadık ama hoş, güzel bir mekân. Ermou Caddesi'nin sonunda Osmanlı ve Bizans döneminden kalan eserler var. Ama dediğim gibi saat dolayısıyla herhangi bir yetkiliyle karşılaşmanız mümkün değil. Orada gördüğüm kadarıyla bankalar da 14.30 da kapanıyor. Midilli'de yürüme mesafesinde görebileceğiniz yer bu kadar. Araba kiralayanlara ise Molyvos'u tavsiye ediyorlar, dikkatinize...
İkinci adamız Rodos... Rodos'ta görülebilecek alanlar Old Town dedikleri yerde toplanmış. Biliyorsunuzdur Rodos şövalyeleri burada uzun süre yaşadıkları için çeşitli eserler bırakmış. Limana yakın olan Old Town'da Sokrates Caddesi üzerinde dükkanlar ve alışveriş yerleri var. Adanın en haraketli yerlerinden birisi burası.
Sokrates Caddesi
Ama size tavsiyem arada küçük sokaklara sapın, oralarda kaybolmak tarihi teneffüs etmek oldukça keyifli, adalılar yardımsever, size doğru yolu mutlaka gösteriyorlar. Caddenin ortasında şeker bir baykuş heykeli görürseniz doğru yoldasınız demektir. Caddenin solunda Kanuni döneminden kalma bir cami var. Pargalı İbrahim Paşa tarafından 1530 yılında yaptırılan ve onun adını taşıyan İbrahim Paşa Camii, bugün adada Müslüman cemaatin ibadet ettiği tek yer olarak dikkat çekiyor. Yine cadde üzerinde Murat Reis Külliyesi'ni görmek mümkün.
İbrahim Paşa Camii
Görmeniz gereken önemli yerlerden birisi Şövalyeler Sokağı...
Şövalyeler Sokağı
Burada Büyük Üstatlar Sarayı var. Geniş bir avlu içinde 2 katlı büyük bir saray... Üst katında bir dikdörtgenin içinde geziyorsunuz. O dönemden kalan eserler gayet iyi korunmuş ve her köşe başında bir yetkili var, aklınıza takılan her soruyu sorabilirsiniz. Bu konuda yardım ediyor görevliler. Bu sarayda Rodos şövalyeleri adanın geleceği ile ilgili kararları alıyorlarmış. Kısacası ada buradan yönetiliyor.
Büyük Üstatlar Sarayı
Buradan çıkıp sokakta yürüdüğünüzde II. Bayezid'dan kaçıp ta buralara kadar gelen Cem Sultan’ın evini görmeniz mümkün... Ama uzaktan... İçeri girip sadece mekanın krokisini görebiliyorsunuz, camların üzerinde yürüyüp. Caddenin sonu geldiğinde sağa dönüp arkeoloji müzesine gidebilirsiniz. Biz gidemedik. Çünkü buradaki yetkili müzenin 2-3 saatte ancak gezilebileceğini söyledi. Eğer turla yolculuk yapıyorsanız zamanı düzgün kullanmalısınız.
Rodos ve genel olarak tüm adalarda yağlı boya tablolar oldukça ucuz. Tablolar genellikle adaları simgeleyen mavi ve beyaz renk ağırlıklı, duvarlarını Yunan adaları ile süslemek isteyenlere tavsiyemdir.
Yürümekten yorulduğunuzda bir frappe içebilirsiniz, Yunan müziklerinin çaldığı Sokrates Cafe'de. Frappe bildiğimiz soğuk kahve. Sıcaktan bunaldığınızda burada ilk akla gelenlerden.
Eğer acıktıysanız ama akşam yemeğini de gemide yemek istiyorsunuz, o zaman size Grek salatasını tavsiye edebilirim. Bildiğimiz domates salatası gibi... Farkı şu, salatanın tepesinde suda bekletmediklerini düşündüğüm büyük bir beyaz peynir parçası var, ayrıca ada zeytinleri meşhur, onun tadı... Büyük bir tabak içinde... Mekanına göre fiyatları da değişiyor.
Hediyelik eşyalarınızı Sokrates Caddesi'nden aşağı, gemiye doğru dönerken alabilirsiniz, hediyelikler daha çok Rodos şövalyelerine ait... Kıyısındaki yel değirmenleri de güzeldir, Rodos'un...
Sonraki adamız Girit... Burası Yunanların en büyük adası olmasına rağmen görebileceklerimiz kısıtlı... Merkezi Kandiye, yani Heraklion. Limandan inince sahil boyunca yürüdüğünüzde karşınızda Venedik Kalesi'ni göreceksiniz.
Venedik Kalesi
Kaleye selam verdikten sonra ana caddeye aslanlı çeşme meydanına (Lion Square) giden yolda devam etmelisiniz. Burası sağlı sollu alışveriş dükkânları ve restoranlarla dolu... Bu cadde üzerinde Aziz Titus Kilisesi var. Bu yapı önce Hıristiyan sonra Müslüman sonra yeniden Hıristiyanların eline geçmiş. Hepsinde de ibadet amaçlı kullanılmış, bu sebeple değişiklikler olmuş. Görülmeye değer bir yapı.
Aziz Titus Kilisesi
Ana caddenin solunda kalan Kandiye Müzesi mutlaka görülmeli. Girişte kombine bilet almakta fayda var. Çünkü sonra Knossos Sarayı’na gideceksiniz. Girit tarihin en eski yerleşim yerlerinden biri olduğu için buluntuları değerli... 2 katlı bir müze... Ferah ve bakımlı... Yunanlılar, tarihlerine sahip çıkmışlar. Buradan çıkıp hemen yolun karşısındaki küçük gazete bayiinden gidiş dönüş otobüs bileti aldıktan sonra, Knossos otobüslerine binip yaklaşık 15-20 dakika sonra Knossos'a varıyorsunuz. Burası açık bir müze... Tarihi ve çok önemli müzenin kalıntıları... MÖ 2000'lerden kalma... Sıcaklık ve enerjinize göre bir saatte ancak tamamlanacak bir yer. Ardından aynı otobüsle geriye... Vaktimiz olmadığı için Hanya'ya gidemedik. Burası Girit'te Osmanlı'nın en sevdiği kasaba... Bu sebeple ona dair çok eser var. Ayrıca buraya gelmişken zamanı doğru kullanıp zeytin bahçelerini ve Zorba’nın yazarı Nikos Kazancakis’in mezarını görmek de mümkün.
Ve Pire. Liman girişinde dünya kadar taksici var. Bunlara sakın bulaşmayın. Zira liman çıkışında hemen bir otobüs durağı var ve buradan alacağınız biletle istediğiniz otobüse binebiliyorsunuz. 20 dakikada başkent Atina'ya gittik. Trafik İstanbul'daki gibi değil... Hızlı akıyor. Burada ilk ziyaret edilmesi gereken yer Akropolis.
Akropolis
Burada da kombine bilet almakta fayda var, zira bu biletle birkaç yeri ziyaret edeceksiniz. Çok geniş bir alanda ziyaret edilen açık hava müzesi, Akropolis. Yaz ayları ve nem yoğunluğundan dolayı yürüyüş yaparken dikkat edilmeli. Akropolis'in hemen yanında kazı çalışmaları sırasında çıkarılanların sergilendiği 3 katlı modern bir müze var. Müze yeni yapılmış ve kazı çalışmalarının devam etmesi sebebiyle sergilenen ürünlere sürekli yenileri ekleniyor. Akropolis’in tarihi selamlayan silüetini gün geceye kavuştuğunda görmek daha güzel. Müzeden çıkıp ana caddeye çıktığınızda Zeus Tapınağı'nı görüyorsunuz. Saat başı da geldiyse Parlemento binasının önünde, yaklaşık 10 dakikayı bulan asker değişim seremonisini seyretmenizi öneririm. Burası ölen belirsiz bir Yunan asker heykelinin önünde nöbet tutan iki askerin saat başı değişimini içeriyor. Bu ritüel ve askerlerin selamlaşma şekilleri oldukça ilginç.
Sondan önceki adamız Mavi kubbeli kiliseleriyle meşhur Santorini.
Santorini
Burada yapılacak iki şey var: Birincisi Ohia'nın dar sokaklarında yürüyerek bol bol fotoğraf çekmek (Tabii eğer nem oranı düşükse) İkincisi uygun bir yer bulup denize girmek. Santorini denize yakın bir ada. Adada doğru düzgün liman yok. Gemiden inip teknelerle karaya çıkmanız gerekiyor. Karadan da teleferik ile otobüs duraklarına. Eğer teleferik kullanmayacaksanız şehrin merkezi Fia'ya ulaşmak için adanın meşhur eşeklerini kullanacaksınız.
Yunanistan’ı ve adalarını görmek istiyorsanız, bir dönem burada yaşamış ve gözlemlerini, yaşadıklarını Zeytin Ağacının Gölgesinde Yunanistan kitabında paylaşmış Nazlı Gürkaş’a kulak vermekte fayda var. Çünkü Hep Kitap’tan çıkan bu kitap sıkıcı bir gezi kitabından ziyade samimiyet içeriyor. Ayrıca güzergâhınızı nasıl belirleyebileceğiniz konusunda size çok yardımcı oluyor.
Sedat Palut