Padişahların sayfiyesi Beylerbeyi Sarayı

Anadolu yakasında bulunan tek saray: Beylerbeyi Sarayı. Osmanlı padişahlarının sayfiyesi olarak bilinen saray tarihe Sultan II. Abdülhamid Han’ın sürgün yeri olarak da geçti. Batı sanatı ve mimarisinden de izler taşıyan sarayın tavan süslemeleri ve bahçesi dikkat çekiyor.

Padişahların sayfiyesi Beylerbeyi Sarayı

Boğaziçi'nin gerdanlığı, Osmanlı padişahlarının sayfiyesi, Sultan II. Abdülhamid Han’ın sürgün yeri Beylerbeyi Sarayı. Mimarisiyle boğazın silüetinde karakteristik bir yapıya sahip olan Beylerbeyi Sarayı 21 Nisan 1865'te kullanıma açıldı.

Sultan Abdülaziz'in emriyle inşa edilen, 1863 ve 1865 yılları arasında tamamlaman Beylerbeyi Sarayı yazlık bir saray olarak kullanıldı. Padişahın ailesiyle birlikte yaşadığı Valide Sultan Dairesi ve devlet işlerini yürüttüğü Hünkar Dairesi olmak üzere 2 ana bölüm üzerine kurulu olan saray, 24 odaya sahip.

Sarayın güney kısmı Mabeyn-i Humayün, kuzey kısmıysa Valide Sultan dairesi olarak belirlendi. Beylerbeyi Sarayı Osmanlı'da ilk kez yabancı devlet liderlerinin karşılandığı saraydı. Sultan Abdulaziz dönemindeyse yabancı devlet protokolü tarafından devlet konuk evi olarak kullanıldı.



Beylerbeyi Sarayı’nın tanıklık ettiği en acı hatıraysa; 33 yıl Osmanlı devletıni yönettikten sonra İttihatçılar tarafından tahttan indirilen II. Abdülhamid Han'ın sürgün yılları. Tahttan indirildikten sonra Selanik Alatini Köşkü'nde zorunlu ikamete tabii tutulan Sultan II. Abdülhamid, Balkan savaşları başlayınca İstanbul'a nakledildi.  

Sultan için zorunlu ikametgah adresi; Beylerbeyi Sarayı oldu.Yaşamının son 6 yılını bu sarayda geçirdi ve 10 Şubat 1918'de odasında vefat etti. Sultan II. Abdülhamid Han’dan geriye yatağı, dolabı ve odadaki diğer eşyalar kaldı.

Anadolu yakasının tek sarayı olan Beylerbeyi, doğu ve batı sanatları ve mimarisinin numunelerine ev sahipliği yapıyor. Sarayın konuklarını; hat sanatının seçkin örneklerinin işlendiği kitabeler karşılıyor.

Celî-sülüs ve tuğralarıyla ünlenen 18. yüzyılın önde gelen hattalarından Abdülfettah Efendi imzasını taşıyan ve sarayın en görkemli yerinde bulunan manzumelerde adaletin gücü;

"Adalet bir büyük ve yüce yuvadır; şehnişininde oturanlar
Her zaman Allah'ın ilham ve yardım bahçesine bakar
Dilek sahiplerinin gönülleri ancak adaletle şenlenir
Nitekim devlet temelinin gücü de o merkezde durmaz döner"
dizeleriyle vurgulanıyor...

Sarayın Bahçesi Güzelliğiyle Haklı Bir Üne Sahip

İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında Üsküdar'da bulunan Beylerbeyi Sarayı, geniş bir bahçe içine kurulu. Saray, çevresindeki mimari düzene uygun tasarlanan bahçesi; set bahçeleri ve setlerin arkasında uzanan koruluğuyla zengin bir görünüme sahip.

Boğaziçi Köprüsü’nden bakıldığında kusursuz bir seyir zevki sunan bu bahçeler; birbirine merdiven ve rampalarla bağlı. Yukarıya doğru uzanan bahçelerden günümüze kalan toplam alansa yaklaşık 70 dönüm.

Sultan II. Abdülhamid döneminden yadigar has bahçedeki manolya ve kestane ağaçları; harem bahçesindeki ıhlamur ve setleri süsleyen Boğaziçi'nin sembolü erguvanlar görenleri büyülüyor. Sarayın havuzlu bahçesi de nilüfer çiçekleri ve farklı türden  ağaçlarla çevirili. Etrafında gezinen ördekler de ziyaretçileri adeta bir masalın içine götürüyor.

Beylerbeyi Sarayı'nın bahçeleri bir çok ilkin evsahibi. Mimarisinde kullanılan ahşaplar nedeniyle olası yangınları önlemek için bu sarayda mutfak ilk kez; bahçeye taşındı. Ancak günümüzde bu mutfağa dair herhangi bir ize rastlanmıyor.

Beylerbeyi Sarayı'nda bahçeleri süsleyen heykeller avcılıkla ilgilenen saray padişahlarının, bu yönünü vurguluyor. Avluda rengarenk çiçeklerle bezeli heykellerin bir bölümüyse II. Abdülhamid Han’ın beslediği hayvanları simgeliyor. Geyikler, ceylanlar ve atlar bunlardan bazıları.

Heykelleri, çiçekleri ve ağaçlarıyla konuklarına keyifli anlar yaşatan Beylerbeyi Sarayı; deniz köşkleri, mermer, sarı ve has ahır köşkleriyle, köklü bir tarihi bugüne taşımaya devam ediyor. Her köşesi tarih konan Beylerbeyi Sarayı; zamanda yolculuk yapmak isteyenler için Pazartesi günleri hariç, 9:00 ile 18:00 saatleri arasında kapılarını açık tutuyor.

Ayşe Sonuşen 

YORUM EKLE