Beşiktaş Barbaros Bulvarı üzerinde bulunan Yıldız Sarayı’nı kaçımız gezmişizdir?
Sarayın bulunduğu sokağın girişinde "Yıldız Sarayı" tabela yazısı dahi bulunmamaktadır. Çoğumuz ise saraydan evvel, Yıldız Parkına (Şale) gezi amaçlı gitmişizdir . Fakat sarayın girişindeki, tarihte mühim olaylara tanıklık etmiş olan, Hâmidiye Camii'si yahut saat kulesi gibi birçok kültür ve medeniyetimizi tanıtan eserleri daha keşfetmemişizdir ve bizlere anlatılmamıştır maalesef.
Kültür mirasımız, tüm dünyayı kendine çekecek güzelliktedir. Siyaset, insanları birbirinden uzaklaştırabilir fakat kültür mirasımız tüm insanlara hala kucak açmaktadır. Tarihte farklı ülkeler, Osmanlı gibi büyük bir medeniyetin benzerini kurmayı denemiş olsalar dahi başarılı olamamışlardır.
Kültürel entegrasyon
Bunun sebebi ise ülkemizde var olup da diğer ülkelerde eşi bulunmayan ve tüm dünyayı bu topraklara çeken iki büyük medeniyet mirasımızın oluşudur. Bunlar:
1) Osmanlı Tarihi ve Sanat eserlerimiz
2) İslam Tasavvuf Kültürümüz
Bu iki önemli unsurun insanları kendisine çekmesinin sebebi ise, kültür ve medeniyet telakkimizde insanoğlunun yaradılışına (fıtratına) tezat düşecek nitelikte eserlerin olmayışıdır. Örneğin kullanılan formlar tabiyata uygun daireseldir. Doğada üçgen bulunmadığından Osmanlı Sanat Eserleri daima yuvarlak hatlıdır.
Geçtiğimiz günlerde, Süleyman Zeki Bağlan hocamızın önderliğinde Yıldız Teknik Üniversitesi Tarih ve Medeniyet Kulübü üyesi öğrencilerinin talebi üzere İstanbul Kültür Elçileri Grubunun birlikte gerçekleştirdikleri Yıldız Sarayı Gezisi adeta “kendimizi keşfetmeye” yönelik bir yolculuk niteliğindeydi. Hocamızın anlattıklarından, medeniyetimizin tüm dünyanın gözünü kamaştıracak güzellikteki bir yıldız olduğuna kanaatimiz gelişti.
Eşsiz güzeliklerin mekanı
Osmanlı Saltanatı'nın dördüncü büyük sarayı olan Yıldız Sarayı Müzesi iki kattan oluşmaktadır. Sergilenen eşsiz eserler arasında tarihin mühim ressamlarına ait tablolar, Mustafa İzzet Efendi gibi hattatların eserleri, tuğralar ve fermanlar, Tophane lüleleri, tarikat eşyaları, İstanbul’un değişik esnaf gruplarına ait aletler, kamış ve hokka gibi yazı yazmakta kullanılan gereçler ve birçok eser bulunmakta.
Kanuni Sultan Süleyman zamanından kalma eşsiz güzellikteki kurnalar da sergilenen eserler arasındaydı. Hocamızın anlatımına göre bu kurnaların takılışı, daha evvel lülerlerden akan suyun boşa akıp gitmesini önlemek ve su tasarrufu için sultanın emriyle tüm İstanbul çeşmelerine taktırılmış. Fakat bazı kişiler, akan su engellenmez inancıyla bu kurnaları kırmışlar ve bu mücadeleyi Kânunî bir yıl boyunca sürdürmek zorunda kalmış.
Sarayın içinde muhakkak görülmesi gereken yerlerden birisi de Hasbahçedir. Eşsiz güzellikteki bahçe güvenlik amaçlı br koruluktur ve içinde havuz bulunmaktadır. Ayrıca birinci avluda Çit Kasrı (IRSİKA Binası), Büyük Mabeyn, Yaveran Dairesi ve Silahhane gibi resmi daireler dışında II.Abdülhâmid Hân'a ait Limon Serası, kütüphane, rasathane ile Gedikli Cariyeler Dairesi ve Tiyatro Binası yer almakta.
Bir başka güzellik de elbette Yıldız Porselen' leridir. Kahve takımları; ibrik ve fincanlardan oluşuyor. Eskiler, kahveyi şekersiz - sade içerler ve yanında bir bardak su ile birlikte, çifte kavrulmuş lokum ikram ederlermiş.
Lokumlu kahve
Eh haliyle bu acı kahvenin kırk yıl hatrı olmaz mı? Bu güzel gelenek gül lokumuyla beraber, Bosna Hersek gibi bazı Osmanlı'dan izler taşıyan ülkelerde devam edilegelmekte.
Müzede, bu eserler arasında dervişlerin, uyumamak için alınlarını, tahtadan mâmul bir çeşit bastona dayadıkları “Mütekkâ” dedikleri bir alet de bulunmakta. Gezi sırasında çok ilgi çekmişti. Çünkü bu aletin üzerinde Osmanlıca harfler bulunmakta.
"Cim" harfinin tasavvufta karşılığı “zaman” manasına da gelmektedir. "Lam" harfi ise “ân” demektir. Alimlerinin az yedikleri, az uyudukları ve çok okudukları bilinir. Onların bu gayretleri “Lamı cimi yok! İlim öğrenmek için çok okumak şart” şeklinde yorumladığımızda, mütekkânın üzerindeki harflerle bağ kurabiliriz. İlim öğrenmenin ânı ve zamanı olmadığına göre, bu denli kıymetli tarihi mekanlarımızı da gezip müşahade etmeyi, vakit geçirmeden biran önce ehil bir hoca eşliğinde gezmenizi tavsiye ederim.
Bu yazıyı okuduğunuza göre sizler de “İstanbul Kültür Elçisi” olamaya adaysınız demektir. Bunun “lamı cimi yok”.
Neslihan Candan saray odalarından bildirdi.
geziye bir arkadaşım vesilesi ile ve hocamızın isteğiyle katıldım, gerçekten feyz aldım..
emeği geçenlere ve sizlere teşekkür ediyorum. herkes faydalanmalı.
selametle.