Kenya'dan geçti yolumuz

Seher Çevik Kenya'da neler gördü, nelerden etkilendi, yazdı.

Kenya'dan geçti yolumuz

BİZ SİZİN BİLDİĞİNİZ BEYAZLARDAN DEĞİLİZ 

İlk kez Afrika`da, Kenya”dayız. Uçağımız karanlık bir şehre: Nairobi’ye iniyor sabaha karşı. Ay son dördünde, parlıyor yarım yarım. Kalabalığız.

Her birimiz oraya aslında, şöyle gizli bir istekle, belki kendimize bile söylemediğimiz: “biz sizin bildiğiniz o beyazlardan değiliz” diyebilmek, kendimizi anlatabilmek için gitmiştik, heyhat ki 500 yıllık beyaz adam algısını değiştirmeye 5 gün nasıl yetsin ki? Beyazdık, eli, yüzü, kolu, bacağı beyaz bir adam, ama sadece o kadar.

Biz kalbimizden bahsetmek istemistik, onlar sadece beyazlığımızdan bahsetti, tenimizin beyazlığından.

Biz bağırmak istedik ve bağırdık tekrar tekrar; şeker dağıtarak, başlarını okşayarak, kimimiz çocukları öperek, kimimiz gülümseyerek, kimimiz o çocukları kucaklarımıza alarak, bahşişler, harcliklar dağıtarak…. Onlarda dinleyecek hal kalmamış çoktan beridir lakin.

Selam çaktı ve hazır ola geçti bize, oteldeki,okuldaki, otoparktaki koruma görevlisi,

Kenyaİri, kahverengi gözleri..

‘Hay madam” diyerek. Öbür beyazlara nasıl davranıyorlarsa bize de öyle davrandılar, ne eksik, ne fazla, verdiğimiz bahşişleri eğilerek aldılar minnetle, öbür beyazlardan ne bekliyorlarsa bizden de bekledikleri sadece bu kadarcıktı.

Gittiğimiz, otellerde lüks lokantalarda, hizmet ettiler bize, gülümsemeye çalışarak, iri kahverengi gözlerinde bir ürkeklikle. Biz de gülümsedik içtenlikle, gözlerine bakarak ama n'olucaktı ki, bizden daha beyaz turistler bile gülümsüyorlardı onlara, aynı zamanda tatil beldesi olan Kenya'da, tatilde olmanın verdiği sevinçle belki de.

 İşte biz de beyazdık ve beyazlarla birlikte, o “luks” restoranlardaydık. İsteklerimiz çoktu kimimiz mango, kimimiz mandalina, kimimiz karışık meyve suları, muzlu sütler, buzlu kahveler istedik istedik… hepimizin ayrı ayrıydı istekleri.

Hepimiz aynı yemeği istemiştik aslında ama farklı farklı kombinezelerle.

Aklında tutamadı yerli garsonlar isteklerimizi, masanın etrafında birkaç döndü, siparişleri tekrar aldı, yanlış yaparım korkusuyla gittiği belliydi yüzünden. Yazmayı akıl edememişti, yazarak al dediysek de bizi dinlemedi, bunu yapması gerekiyorsa patronu söylemeliydi, efendisi!

 İşte ne farkımız vardı ki beyazlardan,, orada oylece yemeklerimizi yerken. Neyi anlatacaktık?

KenyaHep zengindi yemek yiyenler, biz hem ‘zengin’ hem beyazdık.

Servis minübüsümüze dönerken çantalarımıza sıkı sıkıya yapışmamızdan belliydi zengindik.

Bir minibüs içinde sıkış tepiş değildik, hiç kimse ayakta değildi, camları çok açmayışımızdan belliydi koruyacak değerli şeylerimiz vardı, azcık aralayıp oradan onları gözetliyordu; bir iş bulurum ümidiyle sabahın beşinde altısında, minibüs parası olmadığından  karanlık, toprak sokaklarda koşan, kadınlı, erkekli kalabalığı.

Beyazdık ve zengindik sokaktaki adamın 15 günlük maaşıyla alabileceği çikolataların da satıldığı marketlere girip alışveriş yapmamızdan belliydi.

Onlardan farklarımız!

Onların şanslı  olanları o marketlere müşteri poşeti taşımak için veya kasiyer olarak girebiliyordu. Poşetler arabalara taşınırken, dışardakilerin poşetlerin içinde gördüğü, beyazlığımız ve zenginliğimizdi yine.

Ve korunuyorduk onlardan, her yerin koruma görevlisi vardı yine onlardan.

Grup halinde geziyorduk ayrılmıyorduk birbirimizden

En çok da nerden belliydi biliyor musunuz “beyazlığımız”? Elimizdeki fotoğraf makinelerinden, olur olmaz onları bu makinelere, hapsedişimizden.

Haklıydık biz de kendimizce, onların yemek yediği lokantalarda yiyemezdik, değil hijyen temiz bile değildi oralar, kaldı ki lüks dedikleri lokantalara bile, burada olsa beğenip de girip yemek yemeyiz.

Kenya

Onların içtikleri suları  değil içmek, abdest almak, ellerimizi bile yıkamak istemedik. Temizlendiğimize inanamazdık. Bunu yaptıysak da çekinerek yaptık hep, suları  yutmamaya gayret sarfederek aldık abdestlerimizi.

Onların ellerini tutamazdık, sarılamazdık çok fazla, ülkenin gayri resmi AIDS oranı % 70 olarak fısıldandı kulağımıza.

Onların yalınayak yürüdükleri asfalt olmayan yollarda biz araba içerisinde bile rahatsız olduk, tozdan topraktan, asfaltlardaysa eksoz dumanlarından boğulacaktık.

Hakliydik biz de yıllardır başka başka yaşadık, biz de haklıydık.

Hiç olmazsa, onların da insana yarasır şekilde yaşamalarını istediğimizi anlatabilseydik.

Anlatamadık.

Yutkunduk, yutkunduk, yutkunduk…

Tek teselimiz bizi anlatacak öğretmenler, okullar bıraktık geride.

Yine geleceğiz inşallah. 

 

Seher Çevik Kenya'daydı

YORUM EKLE

banner36