İstanbullu denizcilerin güvencesi 4 velî

İstanbul Boğazı'nın 4 manevi bekçisi var. Osmanlı döneminde Boğaz'a sefere çıkan kaptanlar, bu manevi muhafızların dualarıyla sefere başlardı. Osmanlı'nın son dönemlerine kadar devam eden bu gelenek bugün hâlâ denizcilerin akıllarında. 21. yüzyılın başından bu yana kaptanlar 4 manevi bekçi için yolcularını Fatiha'ya davet ediyorlar.

İstanbullu denizcilerin güvencesi 4 velî

Dünyanın farklı yerlerinden gelen bütün ziyaretçilerini yüzyıllardır kendine hayran bırakan Boğaziçi. İstanbul'u ikiye bölen denizin dört manevi koruyucusu olduğu bilinir. Beşiktaş'tan Yahya Efendi Hazretleri, Üsküdar'dan Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, Beykoz'dan Yuşa aleyhisselam ve Sarıyer'den Telli Baba. Her biri, ayrı bir tepeden İstanbul Boğazı'nı aydınlatan birer kandil görevini görüyor.

Osmanlı döneminde Boğaz'a sefere çıkan kaptanlar, manevi muhafızların dualarıyla sefere başlardı. Osmanlı'nın son dönemlerine kadar devam eden bu gelenek, İstanbul tarihinin en anlamlı hatırası. İslam dini, Osmanlı döneminde had safhada yaşanan bir dindi. O zamanın denizcileri maneviyatı sağlam şahıslarmış. Denizcilik manevi değerler üzerinden yürüyen bir meslek olduğu için, denizciler Boğaz'ın manevi bekçileri olarak adlandırılan bu zatlara gidip, destur alırlardı. Her biri Boğaz'ın dört bir yanındaki manevi sultanlara selam verir ve onların desturu ile denize açılırdı kaptanlar.

İstanbul'un 4 manevi sultanı, türbe ve makamları İstanbul'un her iki yakasında neredeyse birbiriyleriyle aynı hizada. İstanbul'un ve Boğaz'ın manevi muhafızları olarak hürmet edilen zatlar, hayattayken denizciler her birinin dergahlarını ziyaret ederdi. Dünyadan göçtüklerinden sonra ise dergâhın yakınından geçerken siren çalarak selam verirlerdi.

Ayrıca 21. yüzyılın ilk başından itibaren kaptanlar, yolcularını Üsküdar'dan geçerken Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'ne, Beşiktaş'tan geçerken Yahya Efendi Hazretleri'ne, Beykoz'dan geçerken Yuşa Aleyhisselam'a, Sarıyer'den geçerkense Telli Baba'ya yönelttiler ve azizan için, yolcuları Fatiha'ya davet ettiler.

Kanuni Sultan Süleyman'ın süt kardeşi Yahya Efendi

İstanbul Boğazı'nın 4 manevi muhafızının ilk selam adresi ise Beşiktaş'taki Yahya Efendi Hazretleri'ydi. Yahya Efendi, 1495'te Trabzon'da dünyaya geldi. Annesi Afife Hatun, Kanuni Sultan Süleyman'ın süt annesi, babası Ömer Efendi'yse Trabzon kadısıydı.

Yahya Efendi ilk derslerini babası Ömer Efendi'den aldı. O dönem Trabzon'da bulunan âlimlerin eğitiminden geçerek İstanbul'a geldi. Anadolu Kavağı'nda ikamet etti. Daha sakin olduğu gerekçesiyle bugünkü Yuşa Tepesi olarak bilinen bölgeye yerleşti. Yahya Efendi Hazretleri gördüğü bir rüya üzerine Yuşa Aleyhisselam'ın makamını da ortaya çıkardı.

Yahya Efendi Hazretleri, 1551'de Semaniye Medresesi'nde müderrisliğe tayin edildi. 2 yıl müderris olarak görev yapan Yahya Efendi, Şehzade Mustafa'nın idam edilmesini yanlış bulduğunu bir mektupla Kanuni Sultan Süleyman'a iletti. Sözkonusu mektubu nedeniyle görevinden alınan Yahya Efendi, daha sonra Beşiktaş- Ortaköy arasında "Mecmaül Bahreyn" isimli bölgede dergahını kurdu.

Halk tarafından çok sevilen Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim tarafından da sıklıkla ziyaret edildi. Tasavvuf tarihçisi Reşat Öngören, Yahya Efendi Hazretleri hakkında şunları söyledi: “Yahya Efendi gibi Yuşa Aleyhisselam gibi kişilerin aynı zamanda denizde seyahat edenlere karşı bir manevi korumasından da söz edilir. Dergahın deniz kenarında olması denizcilerin ona yakın olmasının da vesilesi oluyor. Denizcilerin özel teması buradan kaynaklanıyor.”

Yahya Efendi Hazretleri 1571 yılında 79 yaşındayken vefat ettiğinde cenazesi Kanuni Sultan Süleyman'la yakınlığından ötürü Süleymaniye Camii'nden kaldırıldı. Hayatı boyunca Yahya Efendi'nin dergahını ziyaret eden denizciler, vefatından sonra da vefalarını göstererek hep ona selam duruyor.

Sultanların mürşidi Hazreti Hüdâyî

8 sultan devrinde yaşayan, padişahlar mürşidi Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, 1543'te Ankara'nın ilçesi Koçhisar'da dünyaya gelir. İstanbul'da talimini tamamlar. Edirne, Mısır, Şam ve Bursa'da kadılık ve müderrislik yaptıktan sonra, gönlüne düşen dervişlik aşkıyla Üftade Hazretleri'ne intisap eder ve tasavvuf yoluna girer. Nefs mücahedesiyle meşgul olur ve şeyhi Üftade Hazretleri'nin hizmetini, kadılığa tercih eder.

Şeyhinin ahirete irtihalinin ardından İstanbul'a geldi ve Üsküdar'da irşad hizmeti ile meşgul oldu. Dergahı, yüzyıllar boyunca denizcilerin ilk durak noktasıydı. Denizcilerin Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri'ne teveccühü ile alakalı Reşat Öngören, şu ifadeleri kullandı: “Sürekli denizciler gelince ziyaretine onlara özel dua ve himmet oluşuyor. Bu manada Boğaz'ın manevi bekçilerinden Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri'nin özel duası var. Bizi ziyaret eden denizde boğulmasın. Bu demek ki denizcilerin ziyaretine karşılık hususi bir şefkat oluşuyor.”

Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri Üsküdar ve Sarayburnu arasında Hüdai Yolu olarak bilinen yola adını verdi. Hüdai Yolu, İstanbullu denizcilerin bugün halen kullandığı bir güzergah olarak günümüze ulaştı. Hüdai Yolu olarak bilinen bu güzergahın hikayesi şöyle: İnşaatı tamamlanan Sultanahmet Camii'nin açılışını yapmak ve Cuma hutbesini okumak üzere Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri davet edilir. Ancak beklenmedik bir şekilde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlar. Fırtına ile birlikte denizde dalgalar büyür. Bu zorlu şartlar altında Üsküdar'dan Sarayburnu'na geçmek imkansızdır.

Şeyh Hazretleri, Hünkar'a verdiği sözü tutmak ister. Sahildeki kayıkçılar bu fırtınada Marmara'ya açılmaktan korkar. Şeyhi tanıyan bir kayıkçı razı olur ve Hazreti Hüdaî, Üsküdar iskelesinden, yanında bir kaç dervişiyle Sarayburnu'na doğru yola çıkar. Denizde fırtına vardır, ancak şiddetli dalgalar kayığa tesir etmez. Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri müridleri ile birlite sağ salim karşı kıyıya geçer. İşte bu sebeple, Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki bu yola o günden bu yana 'Hüdai Yolu' deniyor.

Bu yolun fırtınadan uzak selametle gidilen bir deniz yolu olduğu kabul edilir. Günümüzde de Üsküdar ile Eminönü arasında kullanılan motor güzergâhı, Hüdaî yolundan başkası değildir. Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri, ardında kaleme aldığı 30 eser bırakarak 1628 yılında Üsküdar'da vefat eder.

Karşılıklı iki aziz: Hz. Yuşa ve Telli Baba

Makamları tepe üstünde karşı karşıya, Boğaz'ın manevi bekçilerinden Yuşa Aleyhisselam ve Telli Baba. Her iki manevi sultanın makamları da İstanbul manzarasına sahip iki tepe üstünde karşı karşıya.

İstanbul'un en mübarek mekanlarından biri kabul edilen Yuşa tepesinde, Yuşa Aleyhisselam'ın makamı olduğu biliniyor. Makamın yerini Yahya Efendi Hazretleri keşfen tesbit etmiş. Adını bulunduğu tepeye veren Hz. Yuşa rivayete göre Hz. Musa'nın komutanlarından biri olarak İstanbul'a Kenan topraklarını araştırmak üzere geldi. Ayrıca, bazı tefsirlerde Hz. Yuşa'nın, Hz. Musa peygamberin vefatından sonra peygamber olarak gönderildiği yazılır.

Yuşa tepesine Osmanlı döneminde sadrazam 28. Çelebizâde Mehmet Sait Paşa tarafından 1755'de bir mescit yaptırıldı. Mezarın etrafına kagir bir duvar çekildi ve türbenin bakımı için görevliler tayin edildi. Tarih boyunca ziyaretçileriyle bütünleşen bu tepede, III. Selim döneminin bazı yıllarında, izdihamdan dolayı 'fitneye mahal olmasın' düşüncesiyle mevlid okunması yasaklandı. Hz. Yuşa bugün Boğaz'a gelenleri İstanbul'un en özel tepelerinden birinden selamlıyor. Manevi yolculukta Boğaz ziyaretçilerinin ruhuna dokunmaya devam ediyor.

Sarıyer'den Marmara'nın serin sularına manevi esinti gönderen başka bir zat ise Telli Baba. Rumeli Kavağı'nda bulunan türbe, Boğaz'ın tam karşı kıyısında Yuşa Aleyhisselam'ın türbesiyle beraber Boğaz'ın manevi muhafızlarından biri.

Asıl adı İmam Abdullah Efendi olan, ama halk arasında Telli Baba olarak tanınan zat, şehrin hafızasında yer eden Boğaz'ın son bekçilerinden birisi. Telli Baba'nın hayatına dair yazılı kaynaklarda çok az bilgi yer alıyor. Fatih devrinde tabur imamı iken şehit düştüğü, hastalıklı bir genç kızın onu rüyasında görmesi ile mezarının ortaya çıktığı biliniyor.

O günden sonra da gerek hastalar, gerekse evlenmek isteyenlerin ilk adreslerinden birisi Telli Baba türbesi. Boğaz'ın manevi kandillerinden kabul edilen Telli Baba türbesi, Sarıyer sırtlarında yer alıyor.


 

Ayşe Gülgün Sonuşen haber verdi

YORUM EKLE