Bir yiğit fetih için İstanbul'a gelir. Fetih nasip olmaz; fakat üstadın deyimiyle surda bir gedik açar. İstanbul'a Arapların liderliğindeki akınlardan sonra Türklerin liderliğindeki akınlar başlıyor. Sahabe kabirleri Arap akınlarının delilleri. Peki, Osmanlı öncesi Türk akınlarından günümüze tefekküre vesile olacak işaretler kalmış mı?
İstanbul'a zorunlu görev için iki buçuk yıl önce geldim. Nokta tercih ile Çekmeköy ilçesi Taşdelen muhitine yerleştim. Daha önce hiç gelmediğim bu beldeyi ormana yakın olduğu için tercih ettim ve orman yürüyüşlerimiz böylece başladı. Çevreyi tanıdıkça ormanın derinliklerine doğru ilerledik. Bizimki de bir nevi fetihti. Yol dostu bulunca, orman içindeki yoldan, Taşdelen'den Polonezköy'e kadar yürüdüğümüz gün bile oldu. Kısa yürüyüşlerimizde Taşdelen'den yaklaşık 5 km içeride, orman yolu ile askeri sınırın birleştiği noktada, askeri alanın tel örgüsü içinde kalmış bir mezar genelde dönüş noktamız oluyor.
Mezar taşının yeni tarz düz mermer ve yazısının Latin harfleri ile olması üzerindeki yazının içeriği ile uyuşmuyordu: "Danişmentoğullarından ilk Türk şehit komutan Tur Hasan Bey" Bu yazının ilk akla getirdiği, “Türk Hasan Bey yanlışlıkla böyle yazılmış” düşüncesi oluyor. İlk araştırmalarımdan -isimde problem olduğu için- tam sonuç alamadım. Yürüyüş vesilesiyle mezarına kadar yürüdüğümüz şehide ve tüm şehitlerimize Fatiha okuyup dönüyorduk.
Mehmed Akif de Taşdelen’de kalmış
Mahir İz'in "Yılların İzi" hatırat kitabını okurken, Mehmet Akif Ersoy'un vefatından önce, Mısır dönüşü Taşdelen'de kaldığını öğrendiğimde nerede kalmış merakıyla araştırma yapmaya başladım. Bu araştırmalar sırasında Turasan Bey'e de ulaşmış olduk. Mehmet Akif Ersoy'un kaldığı Said Halim Paşa Köşkü de kışla sınırlarında kalmış ve akıbeti hakkında kesin bilgiye şimdilik ulaşamadım.
"1935’te rahatsızlanan Mehmed Âkif, hava değişimi için bir aylığına Lübnan’a ve o sırada Fransız idaresinde bulunan Antakya’ya gitti. Hastalığının ağırlaşması üzerine 17 Haziran 1936’da İstanbul’a döndü. Nişantaşı Sağlık Yurdu’nda tedavi gördükten sonra yaz aylarında Said Halim Paşa’nın Alemdağ’daki Baltacı Çiftliği’nde oğlu Prens Halim tarafından misafir edildi." (“Mehmed Âkif Ersoy” maddesi - M. Orhan Okay - M. Ertuğrul Düzdağ - TDV İslâm Ansiklopedisi- cilt: 28; sayfa: 435)
Seyyid Battal Gazi torunu Turasan Bey Alemdağı’nda şehid düşer
Taşdelen tarihi kaynaklarda suyunun güzelliği, av köşkleri, çiftlikleri ve ormanı ile geçiyor. Suyu çok şükür akmaya devam ediyor ve lezzetinden bir şey kaybetmiş değil. Orman eskisi gibi olmasa da şimdilik yerinde. Köşkler, çiftlikler kayıp. Bu muhitin büyük bölümü Atik Valide Sultan Külliyesi’nin vakıf malı. Aslında sit alanı ilan edilmesi gereken bu muhit on katlı beton binaların, rantın, dengesiz yapılaşmanın tehdidi altında. Bu bölgenin havası, suyu ayrı bir iklim oluşturuyor. Mahallemize misafir olanlardan ruhunun rahatladığına dair sözler işitiyoruz.
Ben ilk geldiğim andan itibaren bu latif hava ve lezzetli suyun yanında manevi bir iklimin olduğunu da hissediyordum. Seyyid Battal Gazi'nin torunu Turasan Bey, hem yöreye adını vermiş hem de bölgenin manevi komutanlığını bırakmamış. Danişmendname'de geçen bölümde Danişmend Gazi'nin, dostu Turasan Bey’i ordu ile İstanbul'u fetih için gönderdiği, ordunun bu bölgeye kadar birçok fetih yaparak ilerlediği belirtiliyor.
"Dânişmendnâme, Melik Dânişmend Gazi’nin doğumu, çocukluk ve yetişme devresiyle başlar. Battal Gazi’nin torunu Sultan Turasan ile arkadaş olur. Bir taraftan ondan silâhşörlük öğrenirken diğer taraftan İslâmî ilimlere çalışır ve kısa zamanda âlim olur. Bu sebeple kendisine ‘Dânişmend’ lakabı verilir. Bir gece rüyasında Hz. Peygamber’i görür, ondan cihad ve gazâ için emir alır. Aynı gece Sulta Turasan da rüyasında dedesi Seyyid Battal Gazi’yi görüp ondan benzer bir tâlimat almıştır. Bunun üzerine Bağdat’a gidip halifeden cihad ve gazâ için izin isterler. Halife kendilerine izin verir ve Battal Gazi’nin sancağı ile Ebû Müslim-i Horasânî’nin âlemini onlara teslim eder. Böylece 360 (970-71) yılında Rum diyarında gazâ ve cihada başlarlar. Dânişmend Gazi, bir ara Sultan Turasan’ı bir grup gazi ile İstanbul'u almaya yollar; fakat onlar başarılı olamazlar; hatta Sultan Turasan Alemdağı’nda şehid düşer." (“Dânişmendnâme” maddesi - Ahmet Yaşar Ocak -TDV İslâm Ansiklopedisi-cilt:08;sayfa: 478)
“Füze üssü yapılırken…”
Turasan liderliğindeki ordunun, bölgenin en yüksek ve stratejik noktası olan Alemdağ'a kale yapmaya muvaffak oldukları da aynı kaynakta geçiyor. "Dânişmendliler’in Turasan idaresinde bir orduyla Üsküdar bölgesine kadar uzanıp Alemdağı’nda bir kale inşa ettiği rivayet edilir." (“Üsküdar” maddesi - M. Hanefi Bostan - TDV İslâm Ansiklopedisi- cilt: 42; sayfa: 365)
Konya Islah-ı Medaris'in gözde talebesi tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kale kalıntısından ve türbeden bahsetmiş. Kaynağını tam olarak belirleyemediğim, muhtemelen Üsküdar tarihini anlatan kitabında veya kütüphanesindeki kişisel notlarında, İbrahim Hakkı Konyalı'nın Sultan Turasan'ın olduğu söylenen Alemdağ Baba Türbesi için şu bilgileri verdiği ifade edilmiş; "Bu türbe Üsküdar'ın Alemdağ Köyü'nde, Alemdağ Tepesi'nde idi. Demir parmaklıkla çevrili bu açık türbe içinde bir yatır vardı. Halk buna öteden beri ‘Alemdağ Baba Türbesi’ diyordu. Nezirler yapılır, kurbanlar kesilirdi. Tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre Alemdağ bir mesire, Alemdağ Baba Türbesi de önemli bir ziyaret yeridir. Son zamanlarda füze üssü yapılırken Sultan Turasan'ın yaptırdığı kalenin kalıntısı yıkılmıştır.”
Tarihçilere ve yetkililere düşen bu veriler ışığında araştırmalar yaparak hem o kalıntıları hem de tarihi gün ışığına çıkarmaktır.
Turasan Bey bu bölgeye adını da veriyor. Alemdar zamanla Alemdağ oluyor. İstanbul'un en uzun caddesi Alemdağ caddesinin adı da buradan gelmiş. İstanbul'a gelerek Anadolu'nun son noktasına kale yapıp sancağı diken sancaktar/alemdar Turasan Bey bir yiğitlik abidesi. Gelecek nesillere iyiliğe liderlik yapmış Müslüman komutanı tanıtmalıyız.
Turasan Bey'e, yiğit silah arkadaşlarına ve gaza yolunda can vermiş tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.
Cihad Meriç
Dikkat edilirse bilgiler kaynaklı. Eksik ve yanlış bulduğunuz bilgileri yazabilirsiniz. Sadece 970-71 yazan tarih hatalı olabilir. O tarihi de ansiklopediden değiştirmeden aldık. 1071 Malazgirt savaşı sonrası daha doğru.