Adana’dan otobüse bindiğimde, gittiğim yerdeki göreceğim insanlarla daha önce hiç karşılaşmadığımı fark ettim. Fark ettim diyorum, çünkü o ana kadar bazılarını medyadan tanıdığım bu insanlarla buluşacağım için, sanki kırk yıldır görüşmemişiz gibi bir heyecan içindeydim. Nasıl oluyordu da böyle bir muhabbet sarıyordu içimi?
![]() |
Taha Kurutlu |
İhtiyar’ın kapısından girdim içeri
Ankara’da hava buz gibiydi, her yerde kar vardı. Sora sora buldum İhtiyar’ı. Zemin buzlu muydu ne, kapı biraz zor açıldı, haliyle biraz gürültülü girdim içeri. Bu yüzden gayri ihtiyari bütün bakışlar bana çevrildi. Selam verdim, yerli dizilerdeki gibi olmadı, hepsi birden ‘aleykümselam’ dediler. İlk kez karşılaştığım İbrahim Çolak ile yıllar sonra karşılaşan iki asker arkadaşı gibi kucaklaştık. Kısa bir hasbihalin ardından çaylar geldi, bir daha da arkası kesilmedi zaten.
Akşam namazından sonra sırasıyla Bahadır İslam, Ebubekir Kurban (nam-ı diğer Ebuk), Sıtkı Caney, Taha Kurutlu geldiler. Hakan Albayrak ve Bülent Akyürek’i beş dakikayla kaçırmışım. Ebubekir Kurban ile dergiler üzerine uzun bir sohbetten sonra Bahadır Abi’ye Bosna’yı anlattırdım. Saatlerce Bosna’yı, Aliya’yı konuştuk. Tam bir Osmanlı beyefendisi, tarihe yolculuk yaptım sayesinde. Zaten iki sayıdır İhtiyar Dergisi’nde yazdığı Bosna Savaşı'nı mutlaka kitaplaştırmalı bir gün. Aliya’yı sadece posterinden tanıyan genç arkadaşların Bahadır Abi’nin anlatacaklarına ihtiyaçları var çünkü.
Yerebatan’ı okumak lazım
Taha Kurutlu ile ‘Yerebatan’ romanını ve Cemil Meriç’in Osmanoğullarının en akıllısı dediği Deli İbrahim’i konuştuk. Bana Sultan İbrahim’in en az Vahdettin ve İkinci Abdülhamit kadar önemli olduğunu, romanı bu yüzden yazdığını anlattı. Böyle genç bir kardeşimizin ufkunun genişliğine hayran olduğumu belirtmeliyim. Allah çabalarını daim eylesin.
Mısır’da direnişe destek
Yatsı namazından sonra Mazlum-Der’den telefon geldi. Saat 23’te Mısır Konsolosluğu önünde Mısırlı kardeşlerimize destek eylemi olduğunu haber verdiler. Bitti sandığım gece işte ondan sonra başladı. Kurban’ın ‘arkadaş miliyetçiliği’ dediği şeyin ne olduğuna bizzat tanıklık ettim. Seri bir telefon trafiğinden sonra başta Hakan Albayrak olmak üzere M. Yahya Coşkun, Halis Kurutlu, Abdurrahim Semavi, Selçuk Azmanoğlu, Eyüp G. Özekin, Mehmet Aytek ve adını aklımda tutamadığım (beni bağışlasınlar) güzel insanlar doldurdu İhtiyar’ı. Yirmi beş metre karelik İhtiyar dünyanın en geniş mekânlarından birine dönüştü. Adana’dan getirdiğim özel kahveden (mırra) yaptım ellerimle. Hakan Abi’yle Mısır’dan Kurtlar Vadisine, Çete’den Edebi Müdahale Dergisi’ne uzanan hızlı bir sohbetin ardından hep beraber Mısır Konsolosluğu’nun önüne gittik.
![]() |
Hakan Albayrak |
Hakan Abi’yle kol kola slogan atarken Asım Gültekin’in ‘’Hadi kardeşim, bir Hakan Albayrak deyiver, içinin enerji dolduğunu göreceksin.’’ sözünü bizzat tecrübe ettim. En az onun kadar gençleştiğimi, enerji dolduğumu hissettim. Hakan Abi’nin konuşmasının ardından herkes evlerine dağıldı. Bir telefon, bir eylem, paydos. Arkadaşlar ‘arkadaş milliyetçisi’ olunca ne kolay olmuştu her şey.
Müminler kardeştir
Beni kalacağım yere bırakana kadar, Bahadır Abi’yle birbirine susamış insanlar gibi sohbetimize devam ettik. Hiç bitmemesini arzuladığım günüm sona ererken Nuh Peygamber(AS)’in kıssası geldi aklıma, hani Kitap’ta tufan kopmadan evvel Nuh Nebi ile oğlu Kenan’ın kıssası anlatılır. Kenan babasına kulak asmaz ve tufan çıkınca dağa çıkıp kurtulacağını söyler. Tabii tufanda boğulur. Baba yüreği dayanamaz, Rabbine yalvarır oğlunu affetmesi için. Cevap aynen şöyledir: "Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. (Hud, 46)’’ Otobüste düşündüğüm sorunun cevabı işte bu ayette saklı idi. Kardeşlik sadece ve sadece inanç birliği ile oluyordu, kan bağıyla değil. Kardeşlerimle görüşmüştüm, kardeşlerime kavuşmuştum bugün. Kardeşlerimdiler, çünkü hepimizin alnı secdeye varıyordu.
Çağatay Hakan Gürkan Ankara'ya müdahale etti
Güncelleme Tarihi: 15 Şubat 2011, 20:18
bu yazıyı okuyunca Fethi Gemuhluoğlu'nun şu sözleri geldi aklıma: İnsanlar hal-i cimadan doğmuyorlar.İnsanları gönül döllüyor, gönül çocukları onun için ayrı oluyor. Ve gönül çocuklarının çoğu onun için 'yol evladı' oluyor, 'bel evladı ' olmuyor. buradaki arkadaşlar yol evlatları
selametle kalınız...