Bediüzzaman Said Nursi “Dünyada Van, ahirette iman“ buyurmuş ve Van için söylenebilecek en isabetli sözü dillendirmiştir. Zira Erek suyuyla, serin havasıyla, deniz görünümlü gölünde gün batımıyla, kedisiyle, balığıyla, ayran aşı ve kahvaltısıyla tanınan bu şehir, dünya hayatında yaşanabilecek en güzel yerlerden biri olarak bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor.
Şehir özellikle 2011 depremini takip eden süreçte ve hızlı bir kalkınmaya sahne oluyor. Son iki-üç yıldır ise doğal güzelliklerden azami derecede istifade ediliyor ve kent giderek turistik bir merkez olma niteliği kazanıyor. İdarecilerin çalışmalarının yanı sıra, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün gayretlerini de takdir etmek gerekiyor. “Van Güzel!” sloganıyla yola çıkan elçiler, şehrin zihinlerdeki olumsuz imajını silmek ve huzur içinde yaşanabilir bir kent olduğunu topluma bildirmeye çalışıyorlar. Van’ın ev sahipliği yaptığı kadim medeniyetleri, tarihi dokusunu ve doğal güzelliklerini merak edenler, Van İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün internet sitesini inceleyerek burada yayınlanan videolara göz atabilirler. İkinci olarak da Van hakkında –şayet varsa- önyargıları kırma amacı taşıyan bu yazıyı okuyabilirler.
Van, Edremit, Tuşba ve İpekyolu olmak üzere üç büyük merkez ilçeye sahip. Bunlar arasında Edremit’in, Van’ın incisi olduğunu söylersek mübalağa etmiş olmayız. Yerli halk burayı Antalya’nın Alanya’sı veya Bursa’nın Mudanya’sı ile kıyaslayarak anlatıyor. Gerçekten de yeşil ve mavinin mükemmel bir ahenk yakaladığı nadide yerlerden birisi Edremit. Müstakil ve bahçeli evleriyle temayüz eden bu şirin ilçede insanlar kendi bahçelerinde her türlü meyve ve sebzeyi yetiştirebiliyorlar. Buraya geldiğinizde bağ ve bahçelere doyduğunuz kadar denizin de tadını çıkarabiliyorsunuz. İlçe belediyesi tam da bu gerçeğe işaretle, kendisine slogan olarak “Şehr-i Mavi, Edremit”i seçmiş.
2018 yılında yapımı tamamlanan sahil bandıyla bölge yepyeni bir görünüm kazanmış. Ayrıca yine 2017’de açılan kadınlar plajı, Van gölünü zaten bir deniz addeden vatandaşa eğlenceli vakit geçirebileceği güvenli bir yer temin etme gayretiyle yapılmış. Van gibi rakımı oldukça yüksek bir doğu kentinde nasıl denize girildiğini sorgulayabilirsiniz. Fakat Van, mikro klima iklim özelliği ve güneşli gün sayısının fazla olmasıyla bölgedeki diğer şehirlerden çok daha sıcak bir havaya sahip.
Edremit'in yeşil bahçeleri
Nezih bir semt Molla Kasım
Tabii Van’da denize girebileceğiniz tek yer Edremit değil. Molla Kasım, Van’a geldiğinizde sıkça duyacağınız isimlerden. Göl kenarında yazlıklardan oluşan nezih bir semt Molla Kasım. Burada bulunan villa tipi yazlıklar gelen turistlere kiraya verilebiliyor. Göle nazır olan bir daireyi kiraladığınızda hem yazınızı serin ve huzurlu geçiriyor, hem de denizden farkı olmayan tertemiz suya girebiliyorsunuz. Bu arada gölün sodalı suyunun solunum ve cilt hastalıklarına iyi geldiğini, sırf bu yüzden şehir dışından şifa bulma ümidiyle pek çok insanın buraya seyahat ettiğini de eklemek gerekiyor. Hâsılı gösterilen teveccühe bakılırsa Van; Edremit’i ve Molla Kasım’ıyla değme sahil kentlerine taş çıkarıyor.
Edremit mevzu olduğunda akla gelen bir başka şey sahil boyu uzanan kahvaltıcıları. Van’a özel otlu peynir, kavut, murtuğa, kavurmalı yumurta, tereyağı-bal ve diğer kahvaltılıklardan oluşan menüyü meşhur kılan şey içeriğinden ziyade deniz manzarası. Bu sebeple geldiğinizde “meşhur Van kahvaltısını bir de biz görelim” deyip hüsrana uğramamak adına, beklentinizi çok yüksek tutmayın derim. Van peyniri, kavut ve murtuğa damak tadı alışık olmayanlar için çok lezzetli gelmeyebilir. Fakat bilhassa aromatik tatları sevenler, envai çeşit Van otlarıyla harmanlanan ve toprağa gömülerek dinlendirilen Van peynirinden mutlaka memleketlerine götüreceklerdir.
Küçük bir reklam yapmak gerekirse, Edremit’in en eski kahvaltıcılarından olan Sütçü Fevzi, diğerlerine nazaran daha mütevazı binası ve samimi ortamıyla misafirlerini en güzel şekilde ağırlıyor. Yolu düşenler mutlaka uğramalı derim. Ayrıca Edremit yalnızca sabahları değil akşamları da kalabalık ve eğlenceli bir yer oluyor. Gün batımını yakından izleyebileceğiniz şekilde sahil bandında sıralanan çay-haneler, semaver çayınızı yudumlarken manzarayı temaşa etmenize imkân sunuyor.
Artos Dağı
Akdamar Adası’na geçmeden olmaz
Edremit’e kadar gelmişken, biraz daha ilerleyerek Gevaş’a ve Aktamar Adası’na mutlaka gitmek gerekiyor. Küçük yolcu teknelerinin belirli aralıklarla sefer düzenlediği bu şirin adada Ermeni döneminden kalan bir kilise bulunuyor. Kilisenin duvarlarındaki kabartma figürler gerçekten görülmeye değer. Hz. Meryem ve kucağında Hz. İsa, Yunus Peygamber’in denize atılması, Âdem ile Havva’nın Cennet’ten kovulması, Hz. Davut ile Kral Goliat'ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, ateşte üç İbrani genci bu motiflerden bazıları. Fakat kilisenin en ilginç yerleri, bir insanın oturabileceği genişlikte yapılmış karanlık odacıkları. Kiliseye giriş yapıp ilerlediğinizde sağ ve sol tarafta bu şekilde iki bölüm mevcut. Bu odacıkların tepesinde bulunan ufak delikler sayesinde içeriye az da olsa ışık girebiliyor. İslam tasavvufundaki çile uygulamasına benzer bir ritüelin burada yapıldığını hissediyor; sanki yüzyıllar öncesine gitmiş gibi ürperiyorsunuz. Aktamar adası özellikle bahar aylarında, ağaçların çiçek açmasıyla bir şenlik yerine dönüşüyor. Yeşiller içerisinde oturduğunuzda karşınızdaki deniz manzarası, Artos Dağı'nın tepelerinde hala erimemiş olan karla buluşunca gözünüz gönlünüz bahtiyar oluyor.
Van’da tarihi dokusunu kaybetmemiş olan yapıların başında, Van Kalesi gelir. Urartu Kralı I. Sardur tarafından inşa edilen bu kale köklü bir geçmişe sahip. Osmanlılar döneminde de kullanılan kaleden bugüne, tahkimatı yapılmış sur duvarları ve bazı tarihi kalıntılar ulaşabilmiş. Kalenin en önemli özelliklerinin başında, hemen altında bulunan Horhor Medresesi geliyor. Bediüzzaman Said Nursi burada uzun yıllar tedris vazifesiyle meşgul olmuş; fakat 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla şehirden ayrılmak zorunda kalmış. Savaştan sonra bu bölgeye gelerek şehrin harap halini gören Bediüzzaman, kalenin tepesinde bir yere oturup etrafı izlemiş ve oldukça hüzünlenmiş. Van’ı böyle esaret altında görmekten ne kadar müteessir olduğunu, kaleme aldığı Lem’alar adlı eserinde okumak mümkündür.
Aktamar Adası ve kilise
İnci kefali ayran aşı olmadan yenmez
Van’ın temayüz ettiği şeylerden biri de balığıdır. İnci kefali olarak bilinen bu tür, Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda yaşayabilen tek canlı türüdür ve Vanlılar için bir servet niteliğindedir. Diğer adı uçan balıktır, zira bu balıklar göç mevsiminde üreyebilmek için sürüler halinde derelere akın ederler. Nisan ayından Temmuz’a kadar devam eden bu süreçte balıklar akarsulara karşı direnir ve tatlı suya ulaşıp yumurtalarını bırakabilmek için büyük çaba sarf ederler.
Akarsuyun ters yönüne hareket etmeye çalışan ve adeta zıplayan inci kefalleri için her sene festivaller düzenlenir. Van-Erciş yolu üzerinde Balık Bendi denilen ve Bend-i Mahi kıyısında bulunan mesire alanı, bu yolculuğa tanıklık etmek için dünyanın pek çok yerinden gelen turistlere ev sahipliği yapar. Van balığı yalnızca bir canlı türü değil, lezzetli bir yemektir aynı zamanda. Yine Van’a mahsus bir çorba olan ayran aşıyla buluşunca harika bir ikili olurlar ve şereflerine “ayran aşı balık başı” adı altında etkinlikler düzenlenir. Ayran aşı yoğurt, dövme ve Van’ın yöresel nanesiyle yapılır ve Anadolu’da bildiğimiz yayla çorbasına benzer. Hangi lokantaya giderseniz gidin bu özel çorbayı muhakkak bulursunuz. Keledoş, helise ve kürt köftesi de, şayet Vanlı komşularınız varsa sıkça yiyeceğiniz yöresel yemeklerdendir.
Muradiye Şelalesi
Van’ın simgesi Van kedisini unutmadık
Van’ın simgelerinden olan Van kedisinden bahsetmeyen bir yazı eksik kalır. “Van kedisi” olarak tescillenmiş bu kedi yalnızca Van havzasında yaşayabilen safkan bir türdür. Bir gözü mavi, diğeri ise kehribar renginde olan kedilerin en dikkat çekici özellikleri budur. Van kalesine giden yol üzerinde bulunan ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne bağlı olan Van Kedi Evi’nde, nesli azalan bu kedileri en tatlı halleriyle görmeniz mümkün. Camekânla kaplı, rengârenk süslenmiş bir baraka ve buraya bağlı ufak bir bahçede yaşayan kedileri dilerseniz kendi ellerinizle besleyebiliyorsunuz. Kedi Evi bünyesindeki büfeden alacağınız bir kutu mama kedileri yakından sevmenize de aracı oluyor.
Gelelim Van halkına. Doğu’nun insanına mahsus sıcakkanlılık ve samimiyet burada da kendini hissettiriyor. Yemeğe gittiğiniz restoranda garsonlar sizi “başım gözüm üstüne geldiniz” diye karşılıyor. Havaalanından elinizde ağır bavullara çıkmaya çalışırken hemen birisi gelip elinizden çantaları alıveriyor mesela. Kısacası kendinizi bu şehirde bir aile ortamında hissediyorsunuz. Misafirliğe gittiğinizde çayın yanında çerezden şekerlemeye, tatlıdan kuruyemişe envaı çeşit ikramlıklar sunuluyor. Evdekiler memnun ayrılmanız için ellerinden geleni yapıyorlar. Gayet samimi bir şekilde ağırlandıktan sonra kapıya yöneldiğinizde, ev sahibi aceleyle davranıp rahatça giyebilmeniz için ayakkabılarınızı düzeltiyor. Bu sayılanlar bazılarına çok abartı gelebilir veya zaten Anadolu’nun birçok yerinde benzer muamelelerin bulunduğu söylenebilir. Fakat şu bir gerçek ki, Van’da bu saydıklarımız bir gelenek halini almış. Okul tahsili görmemiş olandan üniversite mezununa, istisnasız herkes aynı kültürü, yapmacıklık olmadan sürdürüyor.
Tabiattan esinlenen halaylar düğünlerin neşesi
Van halkı yerli kültürünü düğünlerinde de gösteriyor. Kırk gün kırk gece yapılan eğlencelere benzer şekilde burada da en az üç gün üç gece sürüyor düğünler. Her biri bir doğa olayından esinlenerek oluşturulmuş halaylar, düğünlere ayrı bir renklilik katıyor. En meşhurları ise bablekan, kelekvan ve herzani. Merak edenler internet üzerinden bu oyunları izleyebilirler. Kadınlar kına gecesi ve düğünlere geleneksel kıyafetlerle katılıyorlar. Etek ve kol ağızları ile yaka etrafı işlemeli uzun, kadife parlak kumaşlı elbiselerin beline gümüş kemerler bağlanıyor. Maliyeti pahalı olsa bile kadınların çoğu düğünlerde bu kıyafeti tercih ediyor.
Yerli kültürün izlerini hala taşıyan Van, modern zamanlara şahit olan pek çok şehir gibi giderek kozmopolitleşiyor. Komşu ülke İran’dan gelen zengin turistlerin bunda katkısı büyük. Mesela Van’ın merkezinde, Cumhuriyet Caddesi’nde yürüdüğünüzde kulağınıza Farsça sesler gelmesi veya etrafta Türkçe tabelaların altında Farsça ibareler görmeniz çok olağan. Çarşı sayılan bölge birbirini kesen iki büyük caddeden oluşuyor: Maraş ve Cumhuriyet caddeleri. Alışveriş için çarşıya çıkan biri, her marka ve her çeşit ürünü veya arkadaşlarıyla buluşabileceği nezih mekânları burada fazlasıyla bulabiliyor. Bu sebeple özellikle şehre yeni gelenler, Van’ın mahrumiyet bölgesi olmadığını gördüklerinde ilk etapta bir sevinç ve şaşkınlık yaşıyorlar.
Muradiye Şelalesi, Erçek Gölü, Artos Dağı, Gevaş ters lalesi, Kırgız köyleri, Hüsrev Paşa Camii, Hoşap Kalesi ve dahası… Van’ın tüm ilçelerini hesaba katarsak tarihi eserleri ve doğal güzellikleri saymakla bitmez. Şu kadar ki yalnızca gölünde gün batımını izlemek bile burada yaşamayı bir şiire dönüştürür. Çünkü Van, gerçekten güzeldir!
Hicret Karaduman
Sayın hocam kaleminize sağlık... Gayet güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş... Van'ı bir Vanlı ancak bu kadar güzel anlatabilir...Bu yazı Vanlı olduğunuzu işarettir.