Şehirlerin ruhudur tarihi mekânlar. Sükûnetin, huzurun ve geçmişin izlerine en çok oralarda rastlarsınız. O mekânlarda yaşanan acıları, aşkları, çaresizlikleri tarihi bir çerçeve içerisinde hayal edersiniz.
Afyon’u birçoğumuz kaplıcalarıyla, kalesiyle biliriz; fakat kalenin yamacındaki Mevlevihane, tarihi sessizliğiyle içten içe sitem eder gibi çağırıyor bizleri, çünkü bunu hissediyorsunuz. 8 asır geçirmiş bu güzide mekânın davetkâr yapısı görenleri cezbediyor. İçeriye adımınızı atar atmaz ney sesi tarihi bir derinlikten üfleniyormuş hissi veriyor ve sema ayininde semazen gibi huzura kavuşuyorsunuz. Akabinde dervişlerin 1001 gün kapandıkları çile odalarını geziyorsunuz. Mevleviliği gözleyerek öğreniyorsunuz; öğreniyorsunuz derken o huzuru yaşayabiliyorsunuz.
![]() |
“Benim destanımın işitilmeye ihtiyacı yoktur.”
Mevlevi kültürünün Afyon’daki derin izleri 800 küsür yıl öncesine dayanıyor. Afyonkarahisar Mevlevihanesi, 1902’deki büyük Afyon yangınında tamamıyla kül olmuş ve 1908 yılında tekrar inşa edilerek günümüze kadar gelmiş. Büyük yangınlar ve felaketler geçiren Mevlevihane'de, 1925'te tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla faaliyetlere son verilmiş. 2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek 2008 yılında müze olarak faaliyet göstermeye başlamış.
Sultan Divani türbesi ve Mevlevihane’ye hizmet eden diğer dervişlerin türbeleri yan yana dizili şekilde. Kulluk görevini yerine getirdikleri mekândan ebedi âleme göç etmişler. Caminin içindeki sessizlikte henüz yaşadıklarına şahit oluyorsunuz. Muhammed İkbal şöyle demiş: “Ya Rabbi, yıldızıma uyanık göz ihsan et. Bana bir minarenin gölgesinde bir mezar nasip eyle.” Mevlevihane’ye hizmet eden dervişler de tıpkı İkbal’in belirttiği gibi yaşadıkları minarenin gölgesinde bir mezarda yatıyorlar.
Cemiyetin kurtuluşu ancak ferdi kurtuluşla sağlanabilir. Dervişlerin ferdi kurtuluşundan cihanın kurtuluşuna uzanan manevi bir yaşantının vücut bulduğu mevlevihaneler de, hoşgörünün, erdemin, ahlakın ve kâinatta yer işgal eden her maddenin bir yaşam görevi ve yaşam hakkının olduğu öğretisinin aşılandığı güzide mekânlar... “Benim destanımın işitilmeye ihtiyacı yoktur. Benim konuşmam, sükûttur. Dilim, dilsizliktir.” diyen Muhammed İkbal, en güzel cümlelerle özetlemiştir dervişliği. Çünkü sükût kâmil insan olma mertebesidir ve insan ancak susarak öğrenir ve öğretir. Susmak, ilmi bir derinliğin insan karakterine kattığı bir özelliktir ve insan sustukça gizemli bir derinliğe bürünür ki, bu derinlik hoşgörünün ve erdemin en olgun mertebesidir. Bundan dolayıdır ki engin bir hoşgörünün örneği olan Mevlana’nın varisidir her bir derviş. Dervişlerin yan yana yatan türbelerine yaklaşır yaklaşmaz manevi bir huzurla onların şahsının önünde eğilerek ellerinizi göğsünüze bağlıyorsunuz ve tam karşılarına geçip diz çöküyorsunuz. Onlar “niyaz penceresinden” size bakıyor olacak ve Mevleviliğe yeni giren (Nevniyaz) olarak kabul edildiğinizi hissedeceksiniz.
![]() |
Kırk hatimli şifalı aşûra geleneği
“Öl de gel gayret keş-i âl-i abâ medyâdınıdır
Cân ü bâşı terk kıl ehl-i vefâ maydâdınıdır
Ağla Ceyhun şah hasen hukl-i rızâ meydânıdır
Sen niçün gafil durursun kerbelâ meydânıdır
Bu muharrem mâhının matem günüdür ağla gel
Şah Hüseyn’in aşkına can ü ciğerler dağla gel”
Muharrem ayının onunda, Arapçada onuncu anlamına gelen Aşûra gününde İmam Hüseyin ve şehit edilen 72 arkadaşı için her yır yapılan yas töreninin mevlevihanelerde törensel hâl alması, Sultan Divâni hazretlerinin bir uygulamasıdır. Mevlevihanelerdeki bu gelenek Afyon’dan diğer tekkelere yayılmış. Muharrem ayının onunda Sultan Divani Mevlevihane Müzesi’nde 40 hatimli aşûra 40 kazanda, protokolün de katılımıyla pişirilerek Cuma namazı çıkışı halka dağıtılır. Bu gelenek zamanla yaygınlaştırılmış ve diğer camilerde de dağıtılmaya başlanmış.
Sultan Divani Mevlevihane Müzesi asırlardır bünyesinde barındırdığı tasavvufi ruhu günümüze taşımış ender mekânlardan biri olması açısından büyük önem arz ediyor. Pek bilinmeyen bu Mevlevihane ziyaretçilerini çağırıyor. Afyon’un şirin bir mahallesinde bulunan bu Mevlevihane müzesinin sorumlusu Hasan Özpunar, misafirperver tutumu ve dostça yaklaşımıyla sıcak bir çay eşliğinde Mevleviliğin derinliklerini anlatıyor ziyaretçilerine. www.sultandivanimuzesi.com Sultan Divani Mevlevihane Müzesi’nin sitesi olup, merak ettiklerinizi buradan bulabilirsiniz.
Salih Ağbalık yazdı