Kadim geleneğimize ait ve fakat bugün nerdeyse kaybolan bir usuldür kitaplara “takdim” ve “takriz” yazmak. Bu inceliğe günümüzde öncelikle yazar dikkat etmiyor; saniyen, bir esere takdim ve takriz yazacak isimler azaldı. Yetmişli yıllarda basılan hemen bütün ilmî eserlerde vardır takdim ve takriz. Müellif, kitabını baskıya vermeden önce ilmine, vukufiyetine, ahlakına, tenkitlerine değer verdiği birkaç kişiye okutur; varsa tavsiyelerini alır; sonra da eser hakkında fikirlerini içeren bir metin rica ederdi. Bu takdim ve takriz yazarın mukaddimesinden önce yer alır kitapta.
Bendeniz birçok kitabı bu takdim ve takrize göre aldım veya almadım. Eğer takdim veya takrizi yazan imzayı tanıyorsam sırf ona itimat ettiğim için, yazarını tanımasam da kitabı alıp okumuşumdur. Benim için –belki de başkaları için de öyledir- ehil bir kişinin tavsiyesi niteliğini aşardı takdim ve takriz yazıları.
Eserleri arasında hangi camiler var?
Kütüphaneme baktım, takdim ve takrizlerinde Ömer Kirazlı imzası olan kitaplar kayda değer sayıda. Ömer Kirazlı’yı nerden biliyordum ki takrizlerine güveniyordum. Dünya gözüyle görmüş değilim Ömer Kirazlı’yı. Hatta fotoğrafını bile görmedim bugüne kadar. Onu, Sami Efendi’nin (r.a) yakınında bulunan biri olarak biliyorum, o kadar. Bu yakınlığın daha sonra nesep bağına kadar yaklaştığını, çünkü Ömer Kirazlı’nın, Sami Efendi’nin damadı olduğunu öğrendim ve bu daha çok memnun etti.
Ömer Kirazlı’yı cirmi küçük, muhtevası gayetle geniş, heyecanlı, sanatlı, samimi eseriyle tanıdım: Birinci İstişare. Üzerinde ve arka kapak sayfasında kûfi bir yazı var. Okuyacağım diye ne kadar uğraştım bu yazıyı. Mimarî bir üslupla yazılmış bu yazılar, sonradan öğrendim ki sadece anlam olarak değil, estetik ve ilgi alanı olarak da seçilmişti. Çünkü Ömer Kirazlı, geleneksel mimarînin en son temsilcilerinden bir mimar-mühendis idi.
Marmara İlahiyat Fakültesi Camii, Rize Sahil Camii, Erzurum Üniversite Camii, Bursa İmam Hatip Lisesi Camii hep onun eserleri idi. Benim bildiğim Auburn Gelibolu Camii, Ömer Kirazoğlu tarafından klasik Osmanlı camii modeli inşâ edilmiş; Kuba Mescidi’nin restorasyonunu da yine o yapmıştı.
Mehmet Âkif geleneği ile Yûnus Emre aşkının meczedilmiş hali
Birinci İstişare adlı kitapçık bizim elimize ulaştığında, biz hicri 1400’e hazırlanıyor ve büyük bir heyecan yaşıyorduk. “Allah her yüz yılda bir müceddid gönderir” hadisine uygun olarak bir beklenti içinde idi ümmet. Özelikle Türkiye müslümanları.
Bugün anlıyorum ki beni Birinci İstişare ve ardından İkinci İstişare’ye çeken cazibe arasında edebî olması ve şiiriyet var. Klasik anlamda bir şiir kitabı değil Birinci İstişare. Mehmet Âkif geleneği ile Yûnus Emre aşkının meczedilmiş hali desek yeridir. Birçok sohbette kaynak metin olarak okundu o zaman. Metinden hareketle yorum yapılıyordu ve manzume böylece daha bir derinlik kazanıyor ve genişliyordu. Hatırımda birkaç parçası kalmış. Sık sık tekrar ettiğim bölümlerini sizler için tadımlık olarak zikredeyim:
![]() |
![]() |
(+) |
NOKTA
Mânâ, fikir tamam mı
Orda artık durulur
Biter o bahsin fasılı
Ve bir nokta vurulur.
*
İki nokta yan yana
Geldi mi anla demek
İki nokta üst üste
Kondu mu dinle demek
Üç beş nokta yan yana
İzahtır anlayana
MESCİD
Cennete giden yollar
Mescidlerden geçiyor
Mevlâ hep kullarını
Secdelerde seçiyor
KALEM ve KILINÇ
Hak fikrini her kalem
Yaymak için savaşır
Haksız silahlanınca
Kalem de kılınçlaşır.
*
Hakk’ı ilan etmeden
Hak dini öğretmeden
Kınına girer mi hiç?
Küfre sıyrılmış kılınç?
Ve en çok okuduğum şiir:
Bizim zaferimizden
Kimseler gocunmasın
Biz rahmet unsuruyuz
İhyalara memuruz
Yıkmaya değil Billah
Yapmaya geliyoruz
En kötüye en fazla
Faydamız dokunacak
Düştüğü bataklıktan
Onu kurtaracağız
Hakk’ı, hayatı, ilmi
Ahlakla mezcederek
İnsanlığa bakâdan
Düzen getiriyoruz
Ver elini birader
Kalk da Allah’a dayan
Uyan derin uykudan
Derin uykudan uyan
Derin uykudan uyan
Muhterem Ömer Kirazoğlu, 19 Haziran 1989 günü Medine-i Münevvere'de Hakk'ın rahmetine kavuştu. Cennetü'l-Bakî'ye defnedildi. Ne denmişti hadis-i şerifte? “Kişi sevdiği ile beraberdir.” O da Hz. Peygamber, ashab-ı kiram, kayınpederi Sami Efendi ve sevdikleriyle beraber. Güzel yaşadılar, güzel göçtüler. Aradan geçen 21 yıldan sonra onu gene Fatiha ile analım.
Kâmil Yeşil hatırlattı