Diriliş, yalnızca bir derginin adı değildir. Sezai Karakoç ve onun etrafında toplanan bir düşünce ve şiir hareketinin de adıdır. Ardından birçok dergiye ilham veren Diriliş’in bir niteliği de şüphesiz gelenekle olan bağıdır. Üstadın damar damar iliklerimize işleyen ve modernlikle açık bir çatışmadan ziyade bilinçte derinlikli bir sorguya yol açan şiirlerindeki naif yapı, bir şiirsel tavrın da başlangıcını oluşturur.
Bugün şiirimizde önemli isimleri bağrında barındıran bu hareketin temel dinamikleri bu yazının konusu olmamakla birlikte beslenme kaynağı itibariyle bu hareketten neş’et eden birçok şair var. Bu şairlerin hepsini değilse bile önemli bir kısmını bir arada ele alan kitap hemen hemen yok gibi.
Mehmet Özger, hem akademisyen hem de şiirleri ve şiir üzerine yazılarıyla tanınan bir gayretkeş. Şiirin neliği üzerine kaleme aldığı Dikiş Yeri-Modern Şiir Okumaları Çıra Yayınları'ndan 2018 yılında çıkmış. Kitabı farklı kılan unsurların başında Özger’in her iki niteliğini buluşturan bir yol söz konusu. Bunlardan başka kitapta incelenen şairlerin Diriliş dergisi etrafında şekillenen ve 90'lı yılların şiirine öncülük eden şairlerin isimleri dikkat çekiyor. Biraz daha dikkatli bakıldığında Özger’in bunlarla yetinmeyip her şaire farklı bir yöntemle yaklaşması gözlerden kaçmıyor. Dolayısıyla kitap hem şiir üzerine teknik ayrıntıları barındırıyor ama aynı zamanda şiir üzerine teknikleri de örnekliyor.
Kitapta sıradan değinmelerin ötesinde şiirin özüne dair sorgulamalar göze çarpıyor. Örneğin ilk yazıda Cahit Zarifoğlu şiirine imgesel açıdan bakılıyor. Onun şiirlerini oluşturan baba, çocukluk, anne ve tabiat ilişkisini, kapalı bir kutu olan Zarifoğlu dizeleri arasından bulup çıkarıyor. Dönem sıralaması diyebileceğimiz bir yaklaşımla sondaki yazıların isimleri tek tek sıralanıyor. Akif İnan, Alaeddin Özdenören, Kamil Eşfak Berki, Arif Ay, Ebubekir Eroğlu, Nurettin Durman, Şakir Kurtulmuş... Bu isimlere dair yazıların özünde Özger, bu şairlerin şiirlerinde göze çarpan temel imge evrenini yakalamaya çalışıyor. Başta da belirttiğimiz gibi çoğu Diriliş dergisi geleneğinden gelen bu şairlerin gelenekle olan ilintisi, bu isimlerin niçin bir arada ele alınması gerektiğini açıklıyor. Bu şairlerin şiirlerinde yalnızca kullanılan kelimeler değil aynı zamanda hayata modernliğe ve insana bakışta bir ortaklık seziyoruz.
Yusuf gibi kuyuya çağıran rüya
Örneğin Şakir Kurtulmuş'a dair yazıda şairin “Yusuf Kuyusu” adlı şiire değiniliyor. "Şairi Yusuf gibi kuyuya çağıran rüya, rüya gibi bir sevdiğinin elinden uçup uçmağa gidişidir. Belki de şair bu kopuştan sonra şiirin çağrısını daha gür bir şekilde duymaya başlar. Kuyudaysanız eğer bir bekleyiş içindesinizdir.” Özger, bir yandan modern diğer yanda ise derinlikli bir doğu ya da geleneğin bakışıyla şiire yaklaşmanın çelişkisini incelediği nitelikli şairlerin güçlü dizeleriyle bertaraf etmeyi seçerek bir orta yol bulmaya çalışıyor. Öte yandan 90'lı yılların önemli şairlerinden Cevdet Karal’ın şiirini irdelerken şairin imgesel kaynaklarını yokluyor. Ev, yabancılaşma, ölüm ve modernlik bu kaynaklardan bazılarıdır.
Bütün şiirlerini Küçük Okyanuslar adı altında bir kitapta toplayan Nejat Çavuş, kitapta incelenen bir başka önemli isim. Mehmet Özger şairin imge evrenini yoklarken onun isyan içindeki naif duruşuna dikkat çeker: Şairin “Amerika” adlı şiirinde yola çıkarak “Otuz beş bölümden oluşan bu uzun şiirinin hemen ilk bölümünde bir karşılaştırmaya gider. Hz. Ömer adaletiyle Amerika’nın adalet anlayışını karşılaştırır. Amerika’nın kendi refahı adına yaptığı işgallerle Hz. Ömer adaletinin inceliği ve sorumluluk anlayışı bir Doğu ve Batı medeniyeti karşılaştırmasına zemin hazırlar.”
Kitapta yine doksanlı yıllarda şiire başlayan Ömer Erdem'in modernlikle gelenek arasında kurduğu sembolik bağı özellikle “Evvel” kitabı öne çekilerek politik bilinç dil ve metafizik başlığı altında şiirinin merkezine doğru bir yolculuğa çıkılır. Son kitaplarında deneysel şiirlere de yer veren Ömer Erdem'e dair bu yazıda özellikle ölüm ve metafizik dilin imkânları söz konusu edilir. Öte yandan başlığa da konu olan poetik bilinç etraflıca tanımlanır: "Poetik bilinç, şairde var olan şiirsel potansiyelin gücüyle paralellik gösterdiği gibi sonradan edimleriyle de ilişkilidir. Şairin okuduğu, etkilendiği zihninde kalıpsal olarak oluşmuş imge veya ses düzenekleriyle bir tür poetik aygıt oluşturmakla birlikte genel olarak şiir bilgisi ve görgüsü de şairin poetik bilincinin oluşmasında etkili olur."
Bütüncül bir yaklaşım hâkim
Mehmet Özger’in isimler üzerinden gittiği Dikiş Yeri adlı kitabında Haydar Ergülen ve Hüseyin Alemdar şiirine de yer verir. Ergülen'in “Nar” şiirindeki şu dizeler de aslında kitabın temel bakış açısını niteler:
Açılıp saçılsın bize nara gidelim
ev ki gibi iç içe bahçe
kadın aşka bahçe deli sarmaşık
tutulup aşkına hemen nara gidelim
Narin elinden kopardık şu aşkı diyelim.
Kitapta Yedi İklim Yayınları arasından basılan Ela Bentleri adlı kitabıyla Ethem Erdoğan ve Ayrıca Dar Kapı’yla Mürsel Sönmez kitabın son isimleridir. Yalın ve lirik şiirleriyle tanıdığımız Mürsel Sönmez, Özger’e göre geleneğe içeriden bakan bir şairdir: “Mürsel Sönmez, Mansur Ahengi’nde yüzyıllardır devam etmiş geleneğin kavramlarını, mazmunlarını, öncü şairlerini, onların bir meşaleye benzer kimi söyleyişlerini, gizli yahut açık, günümüze taşır. Bunu yaparken bazen doğrudan terimleri kullanır, bazen de metnin alt katmanına saklar.”
Mehmet Özger’in bu kitabı, yalnızca dönemsel bir şiir tarihi olarak algılanmamalı. Her biri şiiriyle, şiire bakışıyla ama daha önemlisi gelenek ve modernlik çizgisi arasında poetikasını ustalıkla ören ve kendinden sonra gelen şairlere yeni ufuklar açan şairlere yer veren Dikiş Yeri önemli bir eksikliği kapatan ve her birini bir diğeriyle olan bağıntısıyla okuyabileceğimiz bir kitap. Bu bütüncül yaklaşım, umarız yeni eklenecek isimlerle genişler ve bize yeni okumalar sunar.