Fusha nerede?

Bugünlerde;  yazan, çizen, öğrenen ve öğreten bir insan olarak günlerim “Fasih” ve “Fusha” kelimeleri ile geçiyor. Zannediyorum; bu kelimeleri anmadığım, anlamaya çalışmadığım, insanların anlamaları için gayret etmediğim tek bir gün yok… Öğrencilerime ve muhatablarıma (içlerinde değerli hocalarımızın da bulunduğu) dâimâ; fasîh ve sahîh kelimeler ile konuşmamız gerektiğini, dahası bu kelimelerin yaşanmak için bizleri beklediğini, bir kenarda bırakılmamasını yâhûd unutuluşa terk edilmemeleri gerektiğini ifâde ve îzâh ediyorum. Israr ve ıztırâr ile… Israr ve ıztırâr ile… İnsanlar maalesef güneşin kelimelerini bırakıp, karanlığın kelimeleri ile geziyorlar. Şu halde de dünyanın aydınlanmasını bekliyorlar. “Beyhûde!” diyor bu hâle lûgatımız… Beyhûde!

Haberler, insanlığı uçuruma sürüklüyor

Evinde televizyon bulundurmayan ve asla haberleri (istisnalar dışında) izlemeyen ve okumayan biri olarak taksiye biniyorum. Zorunlu olarak birkaç haber cümlesi kulağıma ilişiyor. Ne felâket kelimeler! Sürekli haberleri izleyen insanların, ruh durumlarını tahayyül dahi edemiyorum. Haberlerde insanları karanlığa salan son derece kötü konular işleniyor. Evet; anlatılmıyor sadece, siyah bir iplik ile nakış nakış işliyorlar. En ince ayrıntısına kadar kötülüğü öğretiyorlar. Sonra; bir haber daha… Bir haber daha… “Yine aynı haber, sayın seyirciler…” diyorlar. Ve açıkça söylüyorlar: “Siz seyirci kalmaya devam ettikçe, biz kötülüğü anmaktan ve anlatmaktan ve bunun yaygınlaşmasından bıkıp usanmayacağız”  Dönüp aynaya; azmettirme suçundan yargılanmaları gerektiğini kendilerine söylemiyorlar fakat. Haberdi, sundunuz…. Masum dimağlara ümitsizliği, cahil insanlara da kötülük için cesareti verdiniz. Evet bizzat azmettirdiniz…. Sebep oldunuz..  Maalesef devletimizin hiçbir kurumu da bu konu ile ilgilenmiyor. Oysa toplum sağlığı ana gayemiz olmalı. Sıhhatini ve ümidini kaybetmiş toplumlar, üretime de eğitime de birlik ve beraberliğe de layıkı ile yönelemez ve muvaffak olamazlar. Niçin “Fasîh” ve “Sahîh” ve “Fusha” kelimeleri ile geziyorum, sanırım az da olsa merâmımın resmini ve hissini sunabilmişimdir.

Peygamberimiz; Fasîh-ül-lisân idi

Peki; Fasih ve Fusha nedir? Çok uzak ve ulaşılmaz bir şey midir? İhtiyaç yok mudur? Hayatın neresindedir?

Sevgili dostlarım, “Fusha” bizzat bu hayâtı ve kainatı ve ezeli ve ebedi ve ilmi ve edebi yaratan Cenâb-ı Hakk’ın ve O’nun “Habîbîm” hitâbına mazhar Resûl’ü Hazreti Muhammed Aleyhissalâtû Vesselâm’ın kelimeleridir. Tabîb-i Kebir’den uzanan büyük bir devâdır insanlığa… Vecizelerden oluşan “Binbir Hece Masalları” kitabımda yazdığım gibi; bu vesile ile yine arz etmek isterim ki; “Allah, kelimeler ile tedâvi edenlerin ilkidir.” Allah sadece güneşi, ayı ve insanı yaratmamıştır. Kelimeleri ve kelimeler ile tedâviyi de yaratmıştır. Elçileri ile muhatabiyetinde de tâc nesne kelimelerdir. Evet, kelimeler; fâilden mef’ûle, fiilden nesneye uzanan kristal bir zincirdir. Güçtür, güçlüdür. Nizamdır, muntazamdır. Kelimelerin insanlığı ihyâ ve imhâ eden unsurları vardır. İbrahim Sûresi’nde kelimelerin yeryüzü ve gökyüzü tarihi ve seyâhati ve nihâyeti ve ebediyyeti şöyle ifade edilir:

“Elif lâm râ. Rab’lerinin izni ile insanları karanlıklardan nûra; Azîz, Hamîd olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır.” (Âyet 1)

“Allah nasıl örnek verdi, görmedin mi? Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir. Onun aslı sâbittir (kökü topraktadır). Ve onun dalları semâdadır.” (Âyet 24)

“O her zaman Rabbinin izni ile meyvesini verir. Ve Allah, insanlara örnek (darb-ı misâl) verir. Böylece (umulur ki;) onlar tezekkür ederler.” (Âyet 25)

“Habis (kötü, çirkin) sözün durumu, yerin üstünden kökü koparılmış, kararsız (dayanaksız) habis (kötü) ağaç gibidir. (Âyet 26)

Çoğu âlimler de mehcûr bıraktı Fusha’yı

Fusha; doğru ve latîf kelimelerle, doğru işler yapmak ve insanları da bu doğruluğa teşvik etmektir. Hülâsâsı budur. Allah’ın ve Habîbi Resûlullah’ın kelimeleri olan Fusha; aziz yaratılan insana; izzeti getirir. Asâlet ve adâlet ile yaşatır.

Kitaplarda unutulan, bir kenara bırakılan, okullarda diploma için okunulup bitirilen ve devamı getirilmeyen, ihyâ edilmeyen fasih kelimeler; bağrı oldukça yaralı ve hastalıklı beşerin hâline bir devâ sunamıyor. Zîrâ; çoğu âlimlerce dahi kullanılmıyor..

Bize bakan kısmı nedir?

Şahsıma ait olan kısmını da söylemem gerekir ki; yazdığım yazıların, okuduğum kitapların ve yaşadığım hayatın tenkidde ve taklidde kalmasını elbette ki istemem ve bu durumdan Allah’a sığınırım. Bu yazıyı da kaleme alırken; –elimiz ve ilmimiz yettiğince- hazırladığımız iki kitabımız, bize tesellî yoldaşlığı etti. Tek bir kelimenin dahi ihyâ edilmesine vesile olabilirsek, bu; dünya-âhiret, sadrımıza şifâ olur biiznillah.

Fusha’ya yapmış olduğumuz hizmetlerin birincisi; Türkçe-Arapça Fiil Kitabı’mızdır. Belirlemiş olduğum 250 tane fiilimiz Türkçede de, Arapçada da fusha olarak karşılığını bulmaktadır.

İkinci kitabımız ise; Asıl seyâhat; insandan insanadır sözümüz ile yola çıkan Türkçe-Arapça Seyâhat Kitabı’dır. Bu kitabımızda da günlük hayatın içerisinde zaruri olan cümleler –fasih ve sahih- olarak yer almaktadır. İlim derin bir okyanustur. Bir kusur var ise; o bize aittir. Üzerimizdeki nimetleri içinse Rabbimize hamd ve şükürler ederiz.      

“Fusha Makalelerimiz” devam edecek biiznillah

Bu şekilde Fusha’ya dair ilk makalem ile bir dilin fasîhiyetine giriş yapmış olduk. Nasîb olursa; diğer makalelerimde Fusha’nın birçok boyutunu işlemek ve ilim dostlarımıza sunmak arzu ediyorum.

Fusha’ya nereden başlayabiliriz? diye sual edecek olan dostlarımıza da şunu söylemeliyim ki;

Fusha’yı idrâk etmeye; “Emânet” kelimesinden başlayabiliriz. Belki o zaman, hatırlarız kalbimizde güneş gibi dönen; sahîh ve fasîh, Rabb’in kelimelerini….