Giriş
Dünyada pek çok bilimin tarihi araştırılmaktadır ancak pek çoğunun tarihi de hâlâ ele alınmış değildir. Miladi 8. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Müslümanların çeşitli bilimlerde ilerlemeler kaydetmelerine rağmen yapılagelen araştırmalarda isimleri neredeyse hiç geçmemektedir. Bununla beraber, ilerlemelerin büyük bir ölçeği Müslümanlara ait olan alanlarda tarih araştırmasına gerek duyulmamıştır. Dünya, Müslümanların bu özelliğinin farkına yeterince varamamıştır.
Prof. Dr. Fuat Sezgin bir ömür süren yoğun araştırmaları ile bilimler tarihinde birtakım tespitlere varmış, tarihte yanlış bilinenlerin doğrusunu açıklamıştır. Coğrafyadan edebiyata, astronomiden kimyaya varana kadar bir bilim yelpazesi için kütüphane kütüphane gezmiştir. Sonuç olarak bize şu eserleri vermiştir:
- “İslâm Bilim Tarihi” adlı eser,
- “İslâm’da Bilim ve Teknik” kataloğu,
- İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi.
Son birkaç yüzyıldır Batı’ya olan hayranlık hissine karşın Batı’yı bugünlere getiren kaynağın Doğu’dan başka bir kaynak olmadığını, her iki cenahın da bilimin tekâmülüne kattıklarının kıymetini gözler önüne sermiştir. Sezgin’in temel amaçları Müslümanları, özellikleri gençlerin kim olduklarının farkına varmalarını sağlamak, bugün Batıdan üstün olmadıkları gibi onların altında da olmadıklarını ispatlamak, milletinin yeniden harekete geçebilmesi için onlara bir ivme kazandırmak ve bu açıdan bilimin bir ortak payda olduğunu gösterebilmektir Ayrıca bir araştırmacının sahip olması gereken özellikler ve süreç içerisinde yaşanabilecekler gibi hususlar için Prof. Dr. Fuat Sezgin, "Bilim Tarihi Sohbetleri" kitabında sorularımızı cevaplamaktadır.
Kitap özetinden bölümler:
Fuat Sezgin ve Eserleri
Prof. Dr. Fuat Sezgin 1924-Bitlis doğumludur, liseye kadarki eğitimini Erzurum’da tamamlayıp İstanbul’a gelmiştir. Bir seminer vesilesi ile tanıdığı Alman oryantalist Prof. Dr. Hellmut Ritter’ın talebesi olmuştur. Başta mühendis olmak isterken Hellmut Ritter’ın etkisiyle bilimler tarihine eğilmeye karar vermiştir. 1943’te 2. Dünya Savaşı nedeniyle okullar tatil olunca hocasının ısrarıyla 6 ayda Arapça öğrenmiş, sonrasında yine hocasıyla yazma eserler okumaya başlamıştır. Sezgin, Ritter’ın talebesi olmanın zor olduğunu ama kendisinin daima çok çalıştığını ifade etmektedir.
Derken “Buhari’nin Kaynakları” başlığıyla doçentlik tezini yazmıştır. Bu tez, hadis rivayetlerinin sanılanın aksine şifahi değil, yazılı olduğunu ispatlamaktadır. Bilvesile, bilimler tarihine dini ilimlerden başladığını görüyoruz.
Daha sonra 27 Mayıs 1960 Darbesi’nde üniversiteden uzaklaştırılan 147 öğretim görevlisinden biri olduğu için Almanya’ya hicret etmiştir. Daha önce misafir doçent olarak gittiği Almanya’dan ve farklı yerlerden öğretim görevlisi olan dostlarına mektuplar yazmış, cevaben 3 yerden davet gelmiştir. Doğu bilim merkezlerine daha yakın olmak ve çeşitli nedenlerden ötürü Frankfurt Üniversitesi’ni tercih etmiştir. Bu üniversiteye esasen 6 ay misafir olarak kabul edilmiştir fakat çeşitli kolaylıklar tanınınca bir şekilde Almanya’da kalmaya devam etmiştir. Eserinin o sırada yazmakta olduğu kısmı; “Cabir bin Hayyan” Frankfurt Üniversitesi’nde doçentlik tezi olarak kabul edilmiş ve bir süre sonra Fuat Sezgin profesör olmuştur.
İlk Eseri: İslâm Bilim Tarihi
Fuat Sezgin İstanbul Üniversitesi’nde talebeyken Ritter’in hocası olan Brockelmann’ın “Arap Edebiyatı Tarihi” isimli eseri oldukça rağbet görmektedir. Bir gün hocası bu kitapta eksikliklerin olduğunu ve artık bunların giderilmesi gerektiğini söyler, bunu söylerken Fuat Sezgin’e bakmaktadır. Sezgin bu çalışmayı yapmaya karar verir. Türkiye’de iken çeşitli kaynaklardan bilgi toplayıp yazmaya başlar. Fakat çalışmanın bu eksiklikleri gidermekle yapılamayacağını anlar, eseri baştan yazmaya karar verir. Hocası bunu kimsenin yapamayacağını söylediyse de Fuat Sezgin kararını vermiştir.
Avrupa’da bu eserin düzenlenmesinin ancak bir komisyon tarafından yapılabileceği kanaati varken Sezgin bunu ancak tek bir zihniyetin, tek bir insanın yapabileceğini savunmuştur. Eser yayınlanmaya başladığında da vaziyet anlaşılmıştır. Şiir, kimya, matematiksel coğrafya, astronomi gibi alanlarda ciltler yazmaya devam etmiştir ve ortaya çok daha kapsamlı bir eser çıkmıştır.
Elbette Brockelmann’ın eserinde olduğu gibi bir gün bu eser de kaydedilen ilerlemeler ve bilim tarihinde aydınlanacak noktalar vesilesiyle kıymetini kaybedecektir. Fakat maalesef bu çalışma farklı dillere çevrilmesine rağmen Türkçeye çevrilmemiştir.
Fuat Sezgin, şiir kısmını yazarken bu çalışmayı bırakıp diğer bilimlere yönelmiştir. Bunun sebebinin üniversitedeki derslerinde duyduğu ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Veriler çok az olduğu için kimya, astronomi, matematiksel coğrafya gibi bilimlere yönelmiştir.
Arap-İslâm Bilimleri Tarihi Enstitüsü
Üniversitede konferans şeklinde ders vermek zorundadır ve etüd olanakları kısıtlıdır. Fuat Sezgin “Kral Faysal Ödülü”nü aldıktan ve maddi durum, teknolojik anlamda ise imkânlar iyileştikten sonra Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı olarak enstitüyü kurar ve üzerinde iyileştirmeler yapar. Hatta Müslümanların ürettikleri çalışmaların örneklerini yapmaya karar verdikten sonra tahminlerinin ötesinde talebeleriyle beraber 800 farklı çalışmanın örneğini yapmayı başarmıştır. Bu enstitünün müzesini genişlettikçe genişletip “İslâm’da Bilim ve Teknik” kataloğunda çalışmaların detaylarını gözler önüne serer ve nihayet bu eser Türkçeye çevrilmiştir.
Müzeyi kurmaktaki amaçsa insanlara Müslümanların çalışmalarını müşahede ettirip dünya bilimler tarihinde ne kadar büyük bir yer kapladıklarını gösterebilmektir.
Sonuç
Elbette Müslümanların bir gün bütün birikimi ardıllarına bırakıp gerilemesi kaçınılmazdı. Ancak insanlığın ortak bilim tarihine kattıkları sayılamayacak kadar fazla olmasına rağmen neredeyse hiçbir Müslüman bilimci bugün yeteri kadarı bilinmemektedir.
Bilim tarihi bir tekâmülü seyretmektedir. Müslümanlar Hint ve Yunan bilimcilerden, Avrupalılar Müslümanlardan bilgi almış olabilir. Burada önemli olan bilimcinin kaynağın farkında olması, kaynağına hürmet göstermesi, eleştirisini tutarlı yazması ve bunun üzerine çalışmalarını geliştirmesidir.
Fuat Sezgin 50 yıldan fazla verdiği emekle bize bir miras bırakmıştır. Bu miras geçmişimizin farkında olmak ve geleceğe yeniden yön verebilme melekesine kavuşabilmektir. O, İslâm’ın bilime engel değil, bilakis destek olduğunu kanıtlamıştır. Bu hususta Müslüman bilimciler hâlâ araştırılıp gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir.
Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını ücretsiz indirebilirsiniz.