Masal, köken olarak Arapça "mesel" sözcüğünden geliyor. Mesel, ibret alınacak, örnek teşkil edecek kısa anlatı demek. Bu kavram, eski Türk metinlerinde ise “masal, mesele, misal, hikâye, destan, kıssa” karşılığında kullanılıyor. Masallarda yer ve zamana bağlılık yok. Bu yönüyle masallar dünya hayatının sonluluğu içinde insanın sonsuzluğu arayışının ifadesi olarak sayılabiliyor.
Sözlü halk hikayesi olsa da, olağanüstü öğelere, kahramanlara ve olaylara yer verilen yaşanmamış öyküler olsa da, masallar insana dair. Masallarda, olağan varlıkların yanı sıra, dinleyicinin düş gücünü harekete geçiren peri, dev, ejderha gibi olağanüstü varlıklara da yer veriliyor. Masallarda olağanüstü bir dünyaya gözle görülür bir çaba sarf edilmeksizin kapı aralanıyor.
Türk masalları
Türk masalları kendine özgü bazı özelliklere sahip. Her masaldan bir öğüt, bir ders çıkarılabiliyor. Kalıplaşmış bir tekerleme ile başlıyor masallar. Bilmece tadındaki bu tekerlemeler dinleyicisini düşsel bir dünyanın eşiğinden içeri çekiyor. Bütün masallar mutlu bir son ile ve daha çok “onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine” tekerlemesiyle bitiyor.
Türk masallarının kahramanları genel olarak insanlar. Daha sonra hayvanlar ve doğaüstü varlıklar geliyor. Masallarda zaman, “evvel zaman" şeklindeyken; kişiler, gerçek hayatta karşılık bulmayan peri, cin, peri padişahının oğlu gibi tipler. Mekan ise bazen yedi kat yerin altı, yedi kat yerin üstü, bazen ihtişamlı köşkler, saraylar, dağlar, gitmekle bitmeyen yollar.
Türk masallarında en önemli tiplerden biri Keloğlan. Keloğlan, Türk zekâ gücünün en iyi temsilcisi olarak kabul ediliyor. Öte yandan halk kültürünün en eski izlerine de masallarda rastlanıyor. Dede Korkut masalları bu türün bilinen en iyi örneği. Bu masallar tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan bir sözlü gelenek olarak sürüyor.
Rus masalları
Rusya, masalları ve anonim öyküleriyle büyük bir zenginliğin sahibi. Rus masalları sayısız mesaj ve figürle dolu. Sert iklimi ile bilinen Rus coğrafyasında masalların da önemli bir bölümü kış mevsiminde geçiyor. Kar altındaki köyler ve ancak soğuk havada yaşayabilen hayvanların başından geçenler sık sık anlatılan konular arasında yer alıyor.
Sovyetler döneminde ideolojik ögelerin öne çıkarıldığı masalların, daha popüler olduğu ancak Rusya Federasyonu'nun kurulmasıyla bunun değiştiği de biliniyor. Sovyetler döneminden bu yana Rus masallarının yeni nesillere ulaşması için emek veren Yevgeniya Abelyuk, masalların yerellikten bağımsız, evrensel mesajlar taşıdığına inanıyor. Abelyuk, masalları hakkında şu ifadeleri kullandı: "Masal evrenseldir. Tabi gücünü yerellikten alır. Biz eski bir Rus masalını okuduğumuzda dönemin giysilerinden adetlerine, hatta deyimlere kadar birçok şey öğreniriz. Ama verilen mesaj evrenseldir. Azimle çalışanın mutlaka kazanacağı, kötülerin eninde sonunda kaybedeceği, her türlü rahatlığa rağmen yine de dikkatli olunması gerektiği gibi. Bu aslında halklar arasında da bir tavsiye alışverişidir. Benim çocukluğum Andersen'den, Grimm'den masallar okuyarak geçti. Gençliğimde Doğu masallarına tutuldum. Sonrasında kendi yaşadığım toprakların masallarını ortaya çıkardım. Ama mukayese etmem; bügüne gelme başarısını göstermiş her masal büyülüdür, güçlü mesajlar taşır. Türkler'in de bir çok masalına çalışmalarımda yer verdim. Bazı masallarımızın benzediğini gördüm ve hemen her örnek masalların gücünü bır kez daha teyid etmeme imkan verdi."
Baba Yaga, İvan Durak, Altın Balık, Kurbağa Prenses gibi birçok Rus masalının ünü dünyaya yayılmış durumda. Birçoğu beyazperdeye uyarlanan bu masallar, okul kitaplarında da yer alıyor. Rus televizyonları Çarlık döneminden bu yana, anlatılan Rus masallarını sadece çocuklara değıl, büyük yaştaki izleyicilerine de dönük hazırlıyor.
Rusya'nın en sevilen masal karakteri İvan Durak. Herkesin sezebileceği bir bilgeliğe sahip olan İvan Durak, pragmatizme mesafe koyan yapısına rağmen birçok işi tahmin edilemeyecek şekillerde başarır. İvan Durak, bu yönüyle sadece çocukların değil büyüklerin de kahramanı.
Kırgız masalları
Kırgızistan’da masalların ayrı bir yeri var. Gelişmiş sözlü halk kültürünün de önemli bir parçası masallar. Kırgız masalları ile destanları zaman zaman içiçe geçiyor. Destanlardaki mitler ve gerçek kahramanlık hikayeleri de masallara dönüşebiliyor. En ünlü ve en çok söylenegelen ‘Er Töştük’ destan-masalı da bunlar arasında yer alıyor.
Adalet, sevgi ve kahramanlık üzerine kurulu Kırgızlar'ın Er-Töştük adlı küçük destanından dönüşerek oluşan masalın benzerleri, Batı Sibirya Tatarlarında yirtüşlük ve Kazaklar'da er-töstük olarak tanınıyor.
Yüzyıllarca ağızdan ağıza dolaşarak günümüze ulaşan masalların kayda geçirilmesinin tarihi ise yakın. 20’inci yüzyıl başlarına kadar sözlü kültürün parçası olarak var olan Kırgız masallarını ilk olarak Rus bilim adamları yazdı. Miftakov, Bogdanov, Rahmatullin gibi ilk göçmenler, bu masalları kitaba dönüştürdü.
Sovyet döneminde de Bektenov, Bayciyev, Musayev gibi önde gelen yazarlar bu alanda emek harcadı. Bu çabalar sonucu Kırgız masalları, hayvan masalları, muhteşem masalları, yaşam masalları olarak 3 sınıfa ayrıldı. Hayvan masallarında, çoğu zaman kısa, kesin, yoğun konuşmanın yanı sıra mecazlı bir anlatım hakim.
Muhteşem masallarda ise totemlerden, büyüleyici nesnlerden oluşan görkemli bir muhteşem dünya betimlemesi barınıyor. Bu nedenle, ejderha, sihirli değnek, melekler, devler gibi öğeler bolca bulunuyor. Kırgız masallarının 3’üncü türü olan yaşam masalları ise genel olarak insanîliği ve iyi karakterleri öne çıkarıyor.
Yaşam masallarının kahramanları, muhteşem masalların kahramanlarına çok benziyor. Ancak, muhteşem masallarda kahramanlar daha çok büyücülere, gerçeküstü değerlere inanırlarken, yaşam masallarının kahramanları, kendi gücü, aklı ve yeteneğine dayanıyor. Bir de yaşam masallarında, doğal ve gerçek olmayan hiçbir şeye yer verilmiyor.
Bu masalları arasında Manas’ın Çocukluğu, Manas – Kırgız Halkının Büyük Hanı, Olcobay ile Kişimcan’ın Güzel Öyküsü, Er Töştük, Avcı Kococaş Öyküsü, Mucize Taşı, Aldar Kösö’nün Yapıtları, Apendi’nin Akılları gibi masallar çok yaygın.
Yunan masalları
Tüm toplumlarda, tarih boyunca, büyük küçük herkesin ilgiyle dinlediği masallar Yunanistan'da kaynağını köklü geçmişten alıyor. Bu coğrafyada masalların tarihi antik dönemlere kadar uzanıyor. Yunan masallarının ilk adresi ise dünyanın dört bir köşesinde masal deyince akla gelen isimlerden olan Ezop oluyor. Fabl türünde yazılan 356 masal, insanların dünyasını dünyaca ünlü masal anlatıcı Ezop tarafından hayvanların dili ile anlatıyor.
Ezop masalları çok eski tarihe dayandıkları için çok büyük değer taşıyor. Bu masalların hepsi insanlara verilen bir ders ile son buluyor. Tilki ile Kirpi, Tilki ile Üzüm, Çoban ve Kurt gibi birçok Ezop masalı bugün hala ders alınabilir öyküler olarak karşımıza çıkıyor.
Masalların bugün hâlâ geçerliliklerini korumaları, insan davranışlarını, insan duygularını, insan tercihlerini çok güzel bir şekilde işlemelerine borçlu. Zira insan ilişkilerinin bu özellikleri antik dönemden günümüze kadar hiç değişmiyor.
Milattan önce 6 ve 7. yüzyılda yaşayan ünlü masal anlatıcısı Ezop'un masalları kulaktan kulağa anlatılıp yeni nesillere aktarılırkan milattan önce 4. yüzyılda Dimitrios tarafından bir araya getirilmiş. Daha sonra ise başta Latince olmak üzere zamanla neredeyse tüm dünya dillerine çevrilmiş. Türkçeye ise yirmi kezden fazla çevrildiği görülüyor.
Bulgar masalları
Dilden dile aktarılan, büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir anlatı türü masal. Bazen öğretici, bazen eğlendirici, bazen ürkütücü, bazen sürükleyici olan çeşit çeşit masallar Bulgar halk kültüründe de önemli bir yere sahip.
Bulgar halk masalları ana annelerden, ninelerden çocuklara aktarılmış, ejderhalarla savaşan kahramanlar, prensler, prensesler, öksüz kızlar, kurnaz tilkiler ve daha nice temalarla birlikte Bulgar halk masalları şimdi tüm kitapçıların ön rafları ve vitrinleri süslediği gibi, bir zamanlar ocak karşısında nineler tarafından söylenen masallar bugün artık rengarenk kitaplarda yer alıyor.
Bulgaristan'da masallar her zaman iyilerin kazandığı, kötülerin kaybettiği bir dünya çiziyor. Bu büyülü dünyada masal kahramanları da en az masallar kadar yer tutuyor. İnsanın doğayla olan münasebetinin yoğunlukla işlendiği Bulgar halk masallarında hayvanlar da sık sık konu ediniyor. Masalları Kurnaz Tilki; Çıplak Ayak, Karatavuk, Ayı Nine, Sağdıç Kurt, Tavşan Abi, Koşucu Kirpi, Eşek Marko gibi hayvan kahramanlar süslüyor.
Ülkenin en ünlü masal karakteri ise Hitir Petir yani Kurnaz Petre. Kurnaz Petre masallarının olmazsa olmaz karakterlerinden biriyse Nasrettin Hoca. Her zaman düzenbazlığı, sinsiliği ve cimriliği ile ön plana çıkan bu karakter bir çok masalda Nasrettin Hoca'yla birlikte anılıyor.
Bulgar halk kültüründe öğretici ve ibret verici masallar da bulunuyor. Çalışmayana Yemek Yok, Bıçak Yarası Unutulur Kötü Söz Unutulmaz, Ayı ve Kötü Söz masallları adlarını da neredeyse deyim yerine geçen öğretilerden alıyor. Bulgaristan'da masallar sözlü kültürün önemli bir örneği olarak varlığını sürdürüyor.
Makedon masalları
Nasreddin Hoca fıkraları ve kıssaları, Makedonya topraklarında onun zıddı bir karakterle, İtar Peyo'yla karşılık buldu. Türk ve Makedon halk edebiyatının bu iki önemli karakteri; Üsküp Yunus Emre Enstitüsü'nün düzenlediği bir etkinliğe konu oldu. İlkokul öğrencileri Nasreddin Hoca ve Kurnaz Peyo'nun fıkralarını tiyatro sahnesine taşıdı.
Makedon halk edebiyatında en çok adı geçen, yediden yetmişe tüm Makedonlar'ın bir çok hikayesini ezbere bildiği en önemli halk kahramanı İtar Peyo. Yerel motiflerle süslediği fıkraların hem anlatıcısı hem de baş kahramanı olan İtar Peyo, kurnazlığıyla ünlü. İtar Peyo, Makedon halk edebiyatında Nasreddin Hoca'nın muadili olarak addediliyor.
Anadolu'dan göç eden Türklerle birlikte Balkanlar'a ulaşan Nasreddin Hoca fıkraları, buradaki yerel halk tarafından benimsenmiş ve hatta kendi kültürlerine maledilmiş. Makedonlar'ın Nasreddin Hoca ile tanışması 16. yüzyıla uzanıyor. Dilden dile aktarılarak Makedonya topraklarına ulaşan Nasreddin Hoca fıkra ve kıssaları, Makedon halk edebiyatında, Nasreddin Hoca'nın zıddı bir karakterle karşılık bulmuş.
Zamanla Nasreddin Hoca'nın fıkraları, Makedonlar'ın İtar Peyo yani Kurnaz Peyo adlı bu halk kahramanının ağzından anlatılmaya başlanmış. Söz konusu iki karakter arasındaki en büyük fark Nasreddin Hoca'nın karşısındakini altetmek için zekasını, Kurnaz Peyo'nun ise yalanlarını kullanması.
İtar Peyo'nun masalları ile ilgili halk edebiyatı araştırmacısı Melahat Ali şu ifadeleri kullandı: “Nasreddin Hoca'ın hikayelerini, karakterleri değiştirerek, yerel motifler kullanarak anlatan İtar Peyo, Makedon halk edebiyatında bu denli önemli bir karakter olmasına rağmen, akademik çalışmalar dışında, hakkında kaleme alınan tek bir eser bulunuyor. O da Stale Popov'un Kurnaz Petar isimli fıkralar derlemesi.”
Türk ve Makedon halk edebiyatının bu iki önemli karakteri arasındaki benzerlikleri genç nesillere aktarabilmek adına Yunus Emre Enstitüsü Üsküp Merkezi de anlamlı bir etkinliğe imza attı. Nasreddin Hoca ve İtar Peyo fıkraları, ilkokul öğrencilerinin rol aldığı tiyatro gösterisiyle sahnelendi.
Türkçe ve Makedonca sunulan temsilllerinin yanı sıra, hikayelerden çıkarılacak nasihatler de farklı dillerde seslendirildi. Halklar arasındaki kültürel etkileşime dikkat çeken etkinliğe, farklı illerden ilkokul öğrencileri de katıldı.
Esra Hasip, Sevda Dükkancı, Derya Özcan, Uğur Özen ve Barış Mutlu haber verdi