“Hiç bir araç insana hakim olmasın. İnsanın insana kulluğu son bulsun. Yani ne ben başkasının kulu olayım, ne de ben başkasını kulluğa zorlayayım…” Bu sözler, 1961 yılında kan kanserine yenik düşüp çok genç bir yaşta, bu dünyadan ayrılan Frantz Fanon’a aittir.
Kaynaklar ondan “Antilli psikiyatr, FLN (Ulusal Kurtuluş Cephesi) saflarında yer almış bir Cezayir bağımsızlığı militanı ve yazar” diye söz eder.
Sekiz kardeşin ten deri rengi en siyah olanı
1925 yılında Fransa’nın sömürgesi Martinik’te orta halli bir ailede dünyaya gelen Fanon, sekiz kardeş arasında deri rengi en siyah olanı idi. Bütün Martinikli çocuklar gibi o da, okulda okuduğu sıralar, atalarının sarı saçlı mavi gözlü olduğuna inandırılarak yetiştirilmişti. Oysa asırlar önce Afrika’dan zincirlere vurularak getirilen kölelerin soyundan geliyordu.
Küçük bir dükkânı vardı annesinin; babası ise gümrük müfettişliği yapıyordu.
İkinci Dünya Savaşı’nda anti-faşist Fransız kuvvetlerine katıldı ve anavatanı Fransa’yı Naziler’e karşı savundu. Bu arada, kimliğini sorgulamaya hiç gerek bile görmüyordu. Çünkü onlara uygarlığı ve medeniyeti bahşeden beyaz adamlardı nasılsa!
Savaştan sonra ise Fransa’ya yerleşti. Bir taraftan yazarlık yaparken diğer yandan da tıp ve psikiyatri eğitimi aldı.
Fransızları ciddi anlamda etkiledi
İlk başlarda, aldığı eğitim ve içinde yetiştiği kültürel ortam nedeniyle kendini bir ‘Fransız’ gibi gördü hep. Fakat daha sonra geçirdiği psikolojik değişim, “Siyah Deri Beyaz Maske”yi yazdırttı ona; yüreğinin tâ derinliklerinden gelen bir çığlıktı bu, tutku dolu bir çığlık! Ve bu çığlık o dönem Fransız entelektüellerini ciddi anlamda etkiledi ve derin izler bıraktı.
Fanon, bu eserinde, “koloniyal boyun eğdirmenin insan ruhuna olan etkisinin bir çözümlemesini” yapmıştır.
Frantz Fanon kendini hiçbir zaman komünist olarak tanımlamamıştır. Fakat hem arkadaşı ve hem de akıl hocası (ki, yaşamı üstünde büyük bir etkiye sahip) olan Aimé Césaire bir komünist olarak Martinik’ten parlamento delegesi olarak katılır 4. Cumhuriyet’in ilk Ulusal Meclisi’ne.
Sadece Cezayirli
Psikiyatri stajını tamamladıktan sonra Fransa’dan ayrılan Fanon, 1953’ten itibaren çalışmalarını Cezayir’de sürdürdü ve çalıştığı hastanelerde birçok yenilikler yaptı, reformlara imza attı, araştırmalar başlattı, makaleler yazdı ama onun esas ilgisi Cezayir’in bağımsızlığına yoğunlaşıyordu. Yaralı savaşçıları hastanelerde gizlice tedavi ediyordu.
Fakat bu arada Cezayir’deki Fransız zulmü ve işkencesi öylesine arttı ve dayanılmaz sınırlara vardı ki, tahammül edemeyip görevinden ayrıldı. Bakana azdığı istifa mektubu neticesinde, kendisinden Cezayir’i iki gün içinde terk etmesi isteniyordu.
Artık o “ne bir Martiniklidir, ne de bir Fransız; sadece Cezayirli”dir.
İbrahim Fanon olarak veda etti
Bu arada rahatsızlanır; kan kanseri olduğu anlaşılır. Tedavi için ABD’ye götürülür. Fakat tedaviye hemen başlanmaz nedense, bir hafta kadar geciktirilir. Hastaneye yatırıldığında ise zaten hayatından umut kesilmiştir. Buna rağmen o, çok önem verdiği eseri “Yeryüzünün Lânetlileri” adlı eseriyle uğraşır hâlâ. Ölmeden önce J.P.Sartre’ın önsöz yazdığı kitabının basılı bir örneğini görme imkânına ulaşır. 6 Aralık 1961'de ‘İbrahim Fanon’ adıyla bu hayata veda etti. Cenazesi vasiyeti üzerine Cezayir’de dava arkadaşlarının yanına defnedilmiştir.
Çevrildiği yıl ödül almıştı
Ülkemizde daha çok “Siyah Deri Beyaz Maske” ve “Yeryüzünün Lanetlileri” adlı iki eseriyle tanınan Fanon’u yeniden okumalıyız!
Çünkü biz şunu iyi biliyoruz ki, 60’larda başlayan ve 70’lerde de devam eden ülkelerin bağımsızlık hareketlerinde Fanon’un ve eserlerinin payı çok yüksektir. Direnmeyi ve başkaldırıyı ve dolayısı ile özgür bir bilince ulaşmayı birçok insan ondan öğrenmiştir.
Tam da Siyah Deri Beyaz Maske nerde, keşke tekrar basılsa diye bir haber yazacakken yeni bir haber çalındı kulağımıza. Sevindik.
Daha önce 1988 yılında, Seçkin Yayınları tarafından Cahit Koytak çevrisiyle yayınlanan ve yayınlandığı yıl Türkiye Yazarlar Birliği’nce ödüllendirilen Siyah Deri Beyaz Maske ile Yeryüzünün Lanetlileri bu kez Versus Kitap Yayınları tarafından Eylül ayı başlarında tekrar basıldı.
Adem Turan haber verdi
"Size söylemek istediğim, ölümün her zaman bizimle, hep yanı başımızda olduğudur; önemli olan ondan ne zaman kaçıp kurtulacağımız değil, inandığımız fikirler için elimizden gelenin azamîsini yapıp yapmadığımızdır... Eğer en başta bir amacın hizmetkârı değilsek, halkın, adalet ve özgürlüğün sevdalısı değilsek, yeryüzünde bir hiçiz demektir.”