Dr. Reşit Galip’i “Andımız” tartışmalarından hatırlayacaksınız. Müşarunileyh kendini unutturmamaya azm ü cezm ü kasteylemiş ki tekrar gündemimize girdi. Çünkü hazretin hizmetleri (!) saymakla bitmiyor. Şimdi de gündeme -en azından benim gündemime- ezan meselesi ile girdi. Yakın zamanda okuduğum bir hatırattan öğrendiğime göre, ezanı Türkçeleştiren kişi imiş kendileri. Bilginin şahidi de kaynağı da dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Hasan Cemil Çambel.
Tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz ve aktüel olarak protesto bağlamında tartışılan ezan, “Türkçe Ezan” değil. Bu protesto tartışması gündeme düşünce aklıma geldi. Acaba ezanın dili Arapçadan Türkçeye değiştirilince böyle bir protesto yapılabilir miydi? Yapılamazdı diyorsanız lütfen cevabını veriniz. Neden yapılamazdı? İkinci sorum şu: Protesto ettiği söylenen, en azından, ezan başlayınca düdük sesini kesmeyen kişiler, ezanı Türkçe duysalardı daha farklı mı davranırlardı? Üçüncü sorum; “Günümüzde hoparlöre gerek yok, herkesin cebinde cep telefonu var, namaz vaktini oradan öğrensin, sabahın seher vaktinde insanları rahatsız etmesin” diyenler özel olarak Arapça ezanı mı kastediyorlar yoksa Türkçe ezan okunsaydı da aynı söylemi dile getirirler miydi?
Siz bu soruların cevabını düşenedurun; ezan ve tekbir nasıl olmuş da Türkçeleşmiş yani aslına yabancılaştırılmış, onun serencamını, Türk Tarih Kurumu Başkanı Hasan Cemil Çambel’in Makaleler, Hatıralar adlı eserinden öğrenelim. (s. 36-37, TTK-1964)
Hasan Cemil Çambel, hatıratına aldığı aşağıdaki yazıyı önce 9 Şubat 1949’da Ulus Gazetesi’nde yayımlamış. Yazıdan öğreniyoruz ki tarihçi-yazar bu konuda o günlerde Falih Rıfkı Atay’ın bir yazısına cevap vermek de istemiş.
Hatıratın girişinde şöyle bir cümle var. Yazar bu cümle ile giriyor kitabına.
“Atatürk bir akşam sofrasına çağırdığı Macar bilgini ZajtiFerenc'e şöyle demişti: "Biz Türkler ve siz Macarlar kardeşiz. Ne yazık ki, boş yere, biz, ilây-ı kelimetullah diye İslâm âleminin, siz de ruhullah diye Hıristiyanlığın asırlarca öncülüğünü yaparak, birbirimizin mahvına yürüdük. Böyle bir dalâlete düşeceğimize, iki kardeş millet el ele verseydik, insanlığa ne büyük hizmet ederdik."
Hasan Cemil Çambel, bu olayla ilgili ayrıntılara kitabın içinde de yer veriyor. Onun tarihi belge özelliği taşıyan yazısı ise şöyle: