“Şehrek ne ki?” diye sordu arkadaşım, panoda asılı duran afişe bakarak. “Şehrek-üstü değil de şehre-küstü olabilir mi?” deyince birlikte gülümsedik. Uyku mahmurluğuna verdim. Demek ki, sabahın çok erken saatlerinde yoluna düştüğümüz Bursa’nın sabah soğuğu yetmemişti açılmamıza…

Miladi 1722’de yapılmış tarihi İsmail Hakkı Bursevi Camii’nin avlusundaydık. Eskiden tekke olarak da bilinirmiş. Zaten avludaki çilehaneyi görünce öyle olduğunu anlıyorsunuz. Biz ise Başörtüsü Platformları’nın 10. İstişare toplantısına katılmak için oradaydık. Adapazarı’ndan Sakarya Adalet Girişimi adına dokuz kişi yola düşmüş ve sağ salim varmıştık. Yanımızda Hür Beyan platformundan iki genç kardeşimiz de vardı.

Avluda usul yavaş dostlarımızın birikmeye başlamasıyla sabahın soğuğu, muhabbetin sıcaklığında yitmeye başladı. Farklı şehirlerden gelip birbirimizi yeniden görmenin sevinci avluyu sarıyordu. Doğudan batıya, kuzeyden güneye hemen her yönden Bursa istikametinde bir trafik yaşanmış; İstanbul, Ankara, Van, Antalya, Tokat, Afyonkarahisar, Kocaeli, Sakarya ve Konya şehirlerinden kardeşlerimiz Bursa’da buluşmuştu.

Kahvaltıyı birlikte yaparken, bir yandan da görüşmeden geçen son birkaç ayın halini hatırını soruyorduk. Toplantı saati yaklaşınca İsmail Hakkı Vakfı’nın salonuna geçtik. Her şehirden birer temsilci, geçen yaz Sakarya’daki ve akabinde Ankara’daki buluşmalardan sonraki aylara ilişkin değerlendirmelerini yaptıktan sonra sıra önemli bir konuya gelmişti. Bundan sonraki sürece nasıl yön verilecekti?

Platformlar, bugüne kadar her konuyu istişare ederek kararlaştırmış ve nitelikli bir çoğunluğun mutabakatını sağlamayı önemli görmüştü. Bu hem sürekliliğin sağlanması hem de kardeşlik hukukunun korunması için de gerekliydi. Platformlar, böylece birbirleri üzerinde otorite kurmak yerine birlikte direnebilmenin imkânını oluşturmaya çalışıyordu. Belirli bir cemaatin, derneğin ya da kuruluşun merkezden işaret vermesiyle değil, kendi yerelinden inisiyatif alarak meydana çıkmışlardı ve kendi kamusal alanlarında direnişi biriktiriyorlardı.

İlk oturum esasa ve usule ilişkindi

Bursa, İstişare
Bursa, İstişare

Sabahki ilk toplantı, bir nevi tüzük oturumu gibiydi. Artık platformlar, eylemlerde verdikleri mesajların sadece kendisi gibi olanları ya da kendinden olanları değil de herkesi muhatap aldığının farkındaydılar.

İslam’ın vaat ettiği adalet ve özgürlüğün tüm insanlığa bir kurtuluş imkânı sağlayacağında hem fikirdiler. Ve bu yüzden uzun zamandır başörtüsü yasağından öte, her türlü haksızlığa ve ifsada karşı verilen mücadelenin bundan sonraki çatısını “Adalet ve Özgürlükler Platformu” olarak adlandırmaya karar verdiler. Kendi içlerinde ve işlerinde bağımsızlıklarını koruyacak farklı yapılar, aynı direniş mektebinin adını da koymuş oldular.

Amaçların, ilkelerin ve çalışma usulünün netleştirileceği iki sayfalık Çalışma Yönergesi için hararetli tartışmalar, farklı tespitler, itirazlar, kabuller, değişiklikler derken üç saatten fazla bir süre geçmişti.

Mavi Marmara unutturulmayacak!

İlk oturum kapanmadan Nigar Gümrükçüoğlu, Mavi Marmara baskınıyla ilgili hukuki sürece dair bilgilendirme yaptı. Anladık ki, teknik konuların dışında irade sergilenmesi gereken bazı özel sıkıntılar da varmış ve bunların takibi hepimiz için ahlaki ve vicdani bir sorumlulukmuş. Nigar hanımın anlattıklarından sonra, her platform, kendi şehrinde bu meselenin takipçiliğini sürdürme konusunda hem fikirdi.

Toplantıdan sonra görüştüğüm ve ilk kez katılan birçok genç arkadaşımız, daha önce bulundukları çeşitli toplantılarda bu tür farklı görüşlerin tartışılmasının kırıcı sonuçlar doğurduğuna şahit olduklarını ama burada insanların farklılıklarına rağmen birlikteliği muhafaza edebilmelerine şaşırdıklarını söyleyince, bunu direniş kardeşliğinin getirdiği ülfet ve ünsiyetle ilgili olabileceğini anlatmaya çalıştım. Ayrıca ortak bir çabanın içinde olanlar, yaşadıkları sıkıntıları birebir bildiklerinden karşısındaki insanların sözüne değer vermeyi öğreniyorlardı. Katılmasalar da bunun birlikte öğrenme süreci olduğunu bildiği için mümkün mertebe birbirinin hukukunu gözetebiliyordu.

Her eylem yeniden diriltir bizi!

Bursa, Eylem
Bursa, Eylem

Öğle yemeğinden sonra sabah espri konusu olan Şehreküstü Meydanı’na doğru yürüdük. Bursa Mazlum-der Şubesi tarafından yürütülen başörtüsüne özgürlük eylemlerinin 14.’sü gerçekleştirilecek, her şehirden birer konuşmacı da Bursa’nın yalnız olmadığını gösterecekti. Eylem saatini beklerken, meydana sırtı dönük duran bir heykelin mevzusu oldu.

Daha önce Şehreküstü’nde cübbesi ve bir elinde kitap ile tasvir edilen bir Osman Gazi heykeli varmış. Görmedim ama muhtemelen o kitap Kur’an-ı Kerim’i simgeliyordu. İşte o heykel gitmiş, yerine savaşçı bir heykel gelmişti… Görmeyince kıyaslayamıyorum tabi ama bu değişimin sembolik bir anlam taşıdığını da düşünmeden edemedik doğrusu. Neyse….

Bursa, Eylem
Bursa, Eylem

Saati gelince herkes meydanda yerini, pankartını aldı. Başörtüsü yasağından, Mısır halkının ayaklanmasına kadar birçok konuda farklı dövizler ellerdeydi. Şehir şehir konuşmacılar Bursa’ya selamlarını iletirken, Bursa’dan da Tunus’a, Mısır’a selam göndermeyi ihmal etmiyordu.

Sona doğru küçük bir kız çocuğu, eylemi sunan Cihat Oruç’un paçalarından çekiştirip durdu. Cihat Oruç kulağını ona uzatıp isteğini öğrenince “Tamam” dedi. Ve mikrofonu muhtemelen 4-5 yaşlarındaki o kıza uzattı. “Peygamberim” diye başlayan şiire sadece duygularını değil jest ve mimiklerini de katan kız çocuğu bir anda herkesin ilgi odağı olmuştu…

Sanırım direniş nesli kamusal alanlara kendi kültürünü aktarırken, bir başka dünyanın imkânına da işaret etmekteydi.

Gençlik de buluştu

Bursa, Gençlik Buluşması
Bursa, Gençlik Buluşması

Platformların Bursa Buluşması’nda bir ilk de gençlik temsilcilerinin katılmış olmasıydı. Ankara Buluşması’na Antalya’dan gelen genç bir arkadaşımızın teklifiyle gerçekleşmişti bu buluşma. Mazlum-der Bursa Şubesi’nde eylemden sonra bir araya gelen gençler, hem tanışma hem de birbirlerine tecrübelerini aktarma imkânı buldular. Bunu ayrıca anlatacağım inşallah.

Yine de belirtmem gerekir ki, uzun zamandır böylesine nitelikli ve heyecanlı bir gençlikle birlikte oturmuşluğum yoktu. Yani doğrudan belirli bir yapının değil de farklı yapıların içinden gelmiş ve ortak bir paydada buluşmuş bir gençlikten bahsediyorum.

Üstelik çoğu akranlarının aksine daha genç yaşlarında “Ne olacak bu gençliğin hali” havasında değildi hiçbiri… Demek ki gerçekten harekette bereket oluyormuş.

Onlarla iki gün süresince geçirdiğim zaman benim için umudun hep baki kalacağını göstermesi açısından güzel ve değerliydi.

Akşam panel vardı!

Bursa, Panel rapor takdimi
Bursa, panel rapor takdimi

İstişare toplantıları, eylem, gençlik buluşması derken akşam oldu. Panel Ördekli Kültür Merkezi’ndeydi. Daha önce fotoğraflarından gördüğüm mekânın gerçeği daha da etkileyiciydi. Her şehrin bu tür kültür merkezlerine ve hem de çok sayıda ihtiyacı olduğu kesin. Panel başlamadan önce bir hat sergisini gezme fırsatımız da oldu.

Konuşmalara geçmeden önce Sakarya Adalet Girişim adına hazırladığımız “Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu 2009-2010” adlı çalışması hakkında kısa bir bilgilendirme yapma imkânımız oldu.

Panelin konusu ise “Dönüm Noktasında Bağımsız İslami Muhalefet” idi. Oturum başkanlığını Mazlum-der Bursa Şubesi’nden Cihat Oruç’un yaptığı panelde sözü ilk olarak Rüştü Hacıoğlu aldı. Hacıoğlu, Osmanlı’nın Batılılaşma sürecinden başladığı konuşmasında, İslamcılığın aslında halkların uğradığı mazlumiyete karşı bir cevap arayışı olarak tanımlamaya çalıştı. Kavramlara yüklediği anlamlar, olayları bugünle paralelleştirerek yaptığı izahlar ilgi çekiciydi. Lakin tam Türkiye siyasetinde İslami muhalefetin tarihsel eleştirisi konusuna gelmişti ki, süresini daha fazla uzatamadı.

Panelin ikinci konuşması Özgür Yazarlar Birliği Başkanı ve TOKAD mensubu Ahmet Örs idi. “Bir yol ayrımındayız” dedi Örs, “Yaşadığımız sorunları her yönüyle kuşatacak bütüncül bir muhalefet hattına ihtiyacımız var. Kızlarımızın okullardan kovalandığı, asgari ücretle çalışan insanların eve ekmek götürmekte zorlandığı, çöplüklerden kemiklerin çıktığı bir zamanda yapacak çok işimiz var” mesajı verdi ve bunu çeşitli örneklerle somutlaştırdı.

Bursa, Panel
Bursa, Panel

Van Hak ve Özgürlükler Platformu’ndan Fuat Değer, özgürlük meselesini felsefi boyutuyla ele alırken, bu kavrama İslami bir bakış açısıyla yaklaşmanın öneminden bahsetti. Konuyu altı yıldır yürütülen başörtüsü eylemleriyle ilişkilendirdi. Fuat Değer’in Batı’daki kardeşlerimizden anadilde eğitim hakkına dair ses beklediklerini vurgulaması da ayrıca önemliydi.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu’ndan Zeynep Özçelik ise tarih boyunca Müslüman kadınların sergiledikleri örneklikten bahsederek, Allah’ın sorumluluklarda kadınları ve erkekleri ayırmadığına dikkat çekti.

Bu tür paneller, özellikle kendi sorunlarımızı masaya yatırma ve birlikte çözüm arayışları içinde olma açısından önemli. Soru-cevap faslında ortaya farklı fikirlerin atılması ve ayrıca dinleyicilerin eleştirilerini de sunma fırsatı bulması açısından ayrıca gerekli.

Tabi başka iyilikleri de olabiliyor. Örneğin panelden sonra daha önce Psikolojik Bir İşkence Metodu Olarak İkna Odaları ve 28 Şubat Sürgünleri adlı kitaplarını okuduğum Gülşen Demirkol Özer ve internet üzerinden takip ettiğim Murat Ercan ile tanışma fırsatım da oldu. Paneli duymuş, gelmişlerdi. Ayaküstü de olsa muhabbet edebildik.

Gelmişken şehri de gezdik

Bursa, Gezi
Bursa, Gezi

Pazar sabahı iki paralel oturum daha düzenlendi. Platform temsilcileri istişareden çıkan sonuçları bir metne dönüştürürken, gençler de gündeme dair görüşlerini paylaştılar. Öğle vakti geldiğinde bazı dostlarımız yola çıkmak zorunda kalıyordu. Dört senedir güzel bir kardeşliği paylaştığım Tokatlı dostları uğurlamak artık Bursa’da ikamet eden Tasfiye Dergisi yazarı Mustafa Başpınar’a düşmüştü.

Kalanların programı ise Bursa gezisiydi. İlk durağımız 1. Murat Hüdavendigar Camii oldu. Kuruluş yıllarında birçok amaca aynı anda hizmet ettiğini öğrendiğimiz camiinin mihrabının işlemeleri dikkat çekiciydi.

İkinci uğrağımız 600 yıllık büyük bir çınar ağacıydı. İhtişamıyla göz alan bu ağaca bakınca toprağa kök salınca dalların nerelere uzanabileceğini görmek umut vericiydi. 6 yıldır süren mücadeleyi bu çınara benzettim ve biz daha toprağa kök salıyorduk…

Osman Gazi ve Orhan Gazi’nin türbelerinin de yer aldığı Tophane’yi gezerken, şehrin ortasında hızla yükselmekte olan TOKİ konutlarının şehrin dokusuyla uyumsuzluğunu görmek ise gezinin en üzücü tarafı oldu. Üstelik Tophane’den şehre doğru baktığınızda görüntüyü kesen bu ucube yapılar, insanoğlunun hırsının büyüklüğüne de işaret eder gibiydi.

Bursa, Gezi
Bursa, Gezi

Bursa gezimiz Emir Sultan Camii’nde son buldu. Camiinin yanındaki çay bahçesinde birlikte son çayımızı yudumlarken, iki gün süren yoğunluğun ve yorgunluğun her şeye değdiğini hissediyorduk. Eve dönerken ülfetin, ünsiyetin ve kardeşliğin sağladıklarının yanında bir de bekleyenleri unutmadığımızı gösterme sadedinde aldığımız kestane şekerleri vardı.

Yeni adıyla Adalet ve Özgürlükler Platformu, Bursa’da yaptığı iki günlük istişareden çıkan sonuçları kamuoyuna da duyurmak üzere bir sonuç bildirgesi hazırlandı. Türkçe, Kürtçe ve İngilizce dillerinde açıklanan bildiri şu şekildeydi:

Bursa Buluşması Sonuç Bildirgesi

1- Adalet ve Özgürlükler Platformu ülkedeki özgürlükler meselesini bir bütün olarak görmektedir.

2- Platformumuz bu vesileyle; ilköğretimde başlayıp çalışma hayatı da dâhil yaşamın her alanında devam eden Başörtüsü yasağına karşı, yasak tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkıncaya kadar mücadelesine devam edeceğini bir kez daha ilan eder.

3- Adalet ve Özgürlükler platformu her seçim öncesi olduğu gibi, yine bir takım muğlak ifadelerin arkasına saklanılarak, Başörtüsü yasağının seçim sonrası kaldırılacağı yönünde yapılacak her türlü manipülasyona karşı kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecektir.

4- Yeni bir Anayasa yapılması ülkenin gündemindedir; Platformumuz da bu süreci dikkatle takip etmeye devam edecektir.

5- Adalet ve Özgürlükler Platformu; Kürt sorununun çözümünde, “Anadilde eğitim” hakkı başta olmak üzere, tüm fıtri hakların iadesi için üzerine düşen çabayı göstereceğini ve bu hakların Türkiye’de yaşayan tüm dini, mezhebi ve etnik kimlikler için de kazanılmasının takibini yapacağını beyan eder.

6- Platformumuz kapitalist kuşatmaya ve her türlü emek sömürüsüne karşı Adalet ve Eşitlik temelinde mücadele etmeye devam edecektir.

7- Mavi Marmara olayı sonrası, İsrail aleyhine açılacak dava sürecinin iç hukuk ayağının ilerleyememesi kamu vicdanını rahatsız etmektedir. Adalet ve Özgürlükler Platformu bu meselenin takibini vicdani bir sorumluluk olarak görmektedir.

8- Platformumuz; Arnavutluk, Kosova ve Azerbaycan’da dayatılmaya çalışılan Başörtüsü yasağına karşı, bu ülke Müslümanlarıyla dayanışma içinde olduğunu ilan eder.

9- Adalet ve Özgürlükler Platformu Tunus ve Mısır halklarının diktatörlere karşı başlattıkları İntifadayı selamlar.

Katılımcı şehirler: Afyonkarahisar, Akyazı, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, Kocaeli, Konya, Kütahya, Sakarya, Tokat, Van

 

Beytullah Önce direniş devam edecek dedi