Ramazandayız… Rahmetin tam ortasındayız. Baktığımız, dokunduğumuz, konuştuğumuz, okuduğumuz her şeyde onun izini bulmak,  onu görmek ve solumak istiyoruz. Ruhuna uygun eylemleri kuşanmayı arzuluyoruz. Getirdiği mübarek hava kalıcı olsun diye umut ediyoruz.

Dedik ya okuduklarımızda da Ramazan olsun, gönlümüz onunla doysun muradındayız. Bunları içtenlikle hissediyorken Ramazan Kayan’ın Vahiyle Doğrulmak isimli kitabındaki ‘Şehrullah’ başlıklı yazısı çıktı ansızın karşımıza. Vahiyle Doğrulmak, yazarımızın ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa, bu eserindeki düşünce yazılarının hemen hemen hepsi Değişim Dergisi’nde yayınlanmıştı. Zira burada okuduklarımızı, vakti zamanında Değişim’de okumuştuk. Kitabın ilk baskısının yapıldığı günlerde (Şubat 1998) büyük bir heyecanla alıp okumuştuk. Aldığımızda yaşadığımız heyecan, okurken kat kat artmıştı. Tekrar okuma yoluna koyulduğumuzda ‘Şehrullah’la rast gelmemiz, onun üzerine şerh düşme sorumluluğunu verdi bize. (Kitabın ilk baskıları Bakış Yayınları, sonraki baskıları ise Çıra Yayınları tarafından yapıldı.)

Yazarın, Allah Teâlâ’nın ayı olan Ramazan’ın, maddî ve manevî kirlerden insanı temizleyici yönünü baz alarak yazdığı bu güzel denemesi, bize unutamayacağımız dersler verdi inanın. Saadet asrının pür saadet insanlarını konu edinen üç örneği bizimle paylaşıyor Ramazan Hoca. Ramazan Hoca’dan öncelikle, Ramazan’ın bir anlamını öğreniyoruz: Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına gelirmiş Ramazan aynı zamanda. İşte bu başlangıç tanımlamasından olarak, tercihini temizlenmekten yana yapanların/saadetlilerin, Rasul (aleyhisselatu vesselam)’e doymuşların, vahiyle donanmışların örnekliklerine şahit tutuluyoruz.

Tarihin pek rastlamadığı müstesna adamlardır onlar

Onlardan biri Maiz (radıyallahu anh). Rasulullah’a gelerek, ondan kendisini temizlemesini ister. Rasulullah’ın “Git!” deyip göndermesine rağmen o, bunda ısrar üstüne ısrar eder. Israrı nedir, bilenler bilir: Recm edilmek! Evet, kirliliğini gidermek için, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemle terbiye olunmamak için ısrarla taşlanmayı istiyor. Hata etmesine rağmen, pişkince hatasını büyütenler gibi davranmıyor; dağlar gibi kocaman bir tevbe ile temizlenmeye yürüyor bu yiğit adam. Recmden sonra onun hakkında ileri-geri konuşanlar olur. Ve bu durumdan haberdar olan Allah’ın Rasulü: “Maiz öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe bir ümmet arasında paylaştırılsa onlara yeterdi.” şeklinde buyurur.

Bir diğer yiğidimiz Amr b. Semüne (radıyallahu anh). Rasulullah’a gelir ve bir deve çaldığını, bunun karşılığında ceza vererek kendisini temizlemesini söyler. Devesi çalınan kişi de olayı tasdikleyince, Rasul’ün emriyle kesilir eli Amr b. Semüne’nin. Bunu isteyen bizzat kendisidir. Ve bu mantığın asla alamayacağı bir durumdur.

Son olarak da Uhud savaşı günü iki müstesna insanın yaptığı dua var. Abdullah b. Cahş ve Sa’d b. Ebi Vakkas (radıyallahu anhum)’tır onlar. Duaların kabul olunacağı anı yakalamanın heyecanıyla kardeşi Sa’d’a “hadi dua etmez misin?” diyen Abdullah b. Cahş Rabbine şu şekilde yalvarır-yakarır: Allah’ım! Beni güçlü, kuvvetli, iyi dövüşen bir adamla karşılaştır. Senin yolunda onunla dövüşeyim. Sonra beni yensin, şehit etsin. Tutup boynumu, burnumu ve kulaklarımı kessin. Karnımı yarsın ki, yarın sana kavuştuğumda sen “Ne için burnunu ve kulağını kestiler?” diye sorarsan: “Senin ve Rasulü’nün yolunda kesildi.” diye cevap vereyim.

Ne garip, ne ilginç değil mi? Günahla kirlenmiş vücut organlarıyla Allah’a gitmekten haya eden ve tarihin pek rastlamadığı müstesna adamlardır onlar. Ya bizler? Zulmün ve zulmetin başımıza ördüğü karanlıkları, karmaşıklıkları vahiyle temizleme zamanımız hangi günedir? Nefsin ve şeytanın iğvalarını alt edici kalkanları kuşanmamız hangi bahara kalır? Temiz verilen bir hayatı, tertemiz bir şekilde sahibine geri vermenin ulvi esprisini kim anlar?

İşte Ramazan… İşte temizlik diyarı. Bize bunu öğretecek/belletecek olan, Kur’an ayının künhüne vakıf olmamızdır. Ne mutlu ayetlerle dirilenlere. Ne mutlu ayetlerle direnenlere. Ve ne mutlu ayetlerle temizlenenlere…

 

Fatih Pala yazdı