Kişisel ve toplumsal problemlerin insanın iç huzurunu derinden sarstığı şu asırda, bir çıkış yolu arayanların sayısı her geçen gün artıyor. Manevî olarak tatmin olmak isteyen insanoğlu, bunu çeşitli yollarda ararken kimi zaman kaybolabiliyor. Yönünü kaybedenlere bir rehber niteliğinde olan bu eser, okuyucuyu sorularla karşılıyor.
Allah’a dönüş nedir? İnsan tövbeye neyle başlamalıdır? Nefis muhasebesi nedir? Vera ne demektir ve belirtileri nelerdir? Dünya nedir? İhlas ne demektir? Riyanın anlamı nedir? Sabır nedir? Sorularının ve daha nicesinin cevabını, büyük âlim ve sûfî Hâris el-Muhâsibî’nin “Allah’a Dönüş” kitabında buluyoruz. Âlim ve talebesi Hâris el-Muhâsibî’nin soru-cevap şeklinde ilerleyen muhabbetine okuyucuyu da dâhil eden eser, tasavvuf ve nefis konularını büyük oranda aydınlatan temel bir kitap niteliğinde.
Allah’a dönüşün ilk adımı
Hâris el- Muhâsibî’nin hocası Ebu Cafer İbn Musa’ya göre, Allah’a dönüş tövbedir. Tövbe ise daha önce yapılan çirkin tutum ve davranışlardan pişman olmak ve bu tür davranışları bir daha yapmamak üzere Allah’a söz verip sözünden asla dönmemektir. Yani günaha yapılan her türlü çağrıdan ürküp kaçmaktır. Kalpten ecelin yakın olduğu bilgisini hiç çıkarmamak, ölümün aniden gelebileceğini zihnine iyice yerleştirmek, Allah’tan umduğuna erişememenin korkusuyla yaşamak ve günahta ısrar ettiğin takdirde Allah’ın huzurunda göreceğin cezadan sürekli ürkmekle tövbe isteğinin güçlü tutulabileceğini öğrenen el- Muhâsibî; kişinin tövbede samimi olduğunun işaretlerinin neler olduğunu soruyor. Hocasının yanıtı ise insan psikolojisinin derinlerine inen nitelikte:
“Hep tedirginlik içindedir, çünkü tövbesinin kabul edilip edilmediğini bilmez. Allah için yapıp ettiklerini küçümseyerek sürekli gönül kırıklığı ve hüzün içindedir. Allah’ı râzı etmek için çabalar, durmadan kalbini yoklayıp kendisini hesaba çeker, gayretlidir. Tekrar nefsine uymak ve günahlara batmak korkusu taşır. Onca genişliğine rağmen dünya kendisine dar gelir.”
Tövbenin ardından gelen gevşeklik ve yılgınlığa dönüşün sebebini, Allah’ın katında neler kaybettiğinin yeterince bilinmemesinden ve Rabbimizin onca ihsan ve lütuflarından mahrum kalmasından kaynaklandığını söyleyen âlim, bu gevşekliğin ilk belirtisinin de tembellik olduğunu izah ediyor.
İhlâs ve açıklaması
Âlimin izah ettiğine göre ihlas, Yüce Allah’a kulluk ederken insanların varlığını ve yokluğunu akıldan çıkarmak, mükâfatı sadece Allah Teâlâ’dan bekleyerek halkın övgüsünü de yergisini de hiç kaale almamaktır. İhlas, ameli bütün kusurlarından arındırır. Yapılan davranış bütün kusurlarından arındırılmıştır çünkü. Peki, ihlas bir farz mıdır yoksa bir erdem mi? Kitap bu soruyu Beyyine ve Kehf surelerinden ayetler vererek açıklıyor. Bütün amellerde Allah için ihlâsın farz ve kesin bir zorunluluk olduğunu belirten âlime, talebesi Hâris el- Muhâsibî şu soruyu yöneltiyor:
“Amelimi yapmamda bana yardım edecek ve beni insanlara gösteriş yapma tehlikesinden koruyacak bir örnek verir misiniz?”
Ebu Cafer İbn Musa güzel bir teşbih yaparak öğrencisinin zihnindeki bu soruyu aydınlatıyor: “Ağacın kökleri açıkta kaldığı zaman, ağaç susuz kalır, dalları canlılığını kaybeder, yaprakları kurur, artık meyve vermez olur ve faydası da değeri de kalmaz. Buna karşılık kökleri toprağa gömülür ve gözlere görünmez olursa ağaç kendi su ihtiyacını karşılar, özsuyu her yanına ulaşır, yaprakları yeşerir, meyveleri olgunlaşır ve sahibi de onları devşirir ve bundan çok yarar sağlar. Bak delikanlı, iyi amel de, aynen bunun gibi, kalbin içinde kök salar ve insanlardan gizli kalırsa, insan da içini arındırıp tertemiz hâle getirir, kir ve lekelerden arınır, dolayısıyla da sevabı çok fazla olur. Buna mukabil, kalbindeki samimi inancın ve amelinin esasının bir kısmını açık ederse o zaman artık kendisini başkalarının bakışından koruyamaz ve ameline beğenilip övülme arzusu bulaşır.”
İhlasın örneklerle izah edildiği gibi; riya, kendini beğenmişlik, ibret alma, sabır ve nice konuya da yer verilmiş kitapta. Döneminin âlimlerinin de sûfîlerinin de kutbu olan yazar, sorduğu sorularla günümüzde de birçok insanın zihnini kurcalayan soruların yanıt bulmasına vesile oluyor. Bütün içtenliğimiz ile Allah’a dönmenin ehemmiyetine dikkat çeken âlim, kulun gönlünü Allah’a bağlamasının boş işlerden bağını koparıp kendini ilme vermek ve ilmini özenle korumakla mümkün olacağını açıklıyor.
Ey kalbim! Ben seni kaybettim.
Ne kadar da katısın!
Geceleri de gündüzleri de
Allah’ın azametinden gâfilsin!
Yâ Rabbi!
Kalbi katı olanın
Senden uzaklaştığını bile bile
ben nasıl olur da Sana yakın
olduğumu iddia edebilirim?
Yaren Minel Özbek, “Allah’a Dönüşün İzahı”, Kitabın Ortası dergisi, Aralık 2019, Sayı 33.